Hani eski bir söz vardır, ‘ayran içtik ayrı düştük’ diye. Gün gelir, okullar, üniversiteler derken, öğrencilik dönemi bitince, herkesin yolları da ayrılır. Evlenirsiniz, bekarlarla, boşanırsınız. evlilerle yolar ayrılır. Bir işe girersiniz, ya da işten, evden çıkarılırsınız, ver elini başka başka yollara. Kimimiz özel sektörde çalışır, kimimiz devlette, bir başkası kendi işini kurmuş, onun patronu olmuştur.. Birçokları ayrı şehirlere, hatta başka ülkelere göç ederler. Artık yollar istesek de istemesek de ayrılmıştır.
Ayrılık bu, hep olur. Olaylar ve yaşantılar insanları ayırır. Kimileri bıtrak gibi olduğu yerde, hatta bulunduğu mahallede çakılı olarak kalır, hiç bir yere kımıldamaz. Bir başkası ise rüzgarda savrulan yaprak gibi oradan oraya savrulur gider. Uçak yolculuğunda bile ayırırlar bizi. Business class-ekonomik mevki, cam kenarı- orta sıra, çıkışta, önde oturanlar- arkadakiler, hep ayrıdırlar.
Bir işe girersiniz yapacağınız işe göre konumunuz, beyaz yakalı – mavi yakalı olarak ikiye ayrılıverir. Gündüz çalışanlarla gece vardiyasında çalışanlar ayrıdır. Arabası olan arabasıyla, olmayansa, dolmuş ve otobüsle, işine evine gidip gelirken ayrılmış olur. Hastanede, işyerinde, fabrikada, nöbetçi olanla, olmayan. Hocalarla, asistanlar, kıdemlilerle, kıdemsizler hep ayrıdır. Hocalar yemekhanesiyle, asistanların ki yine ayrı ayrıdır.
‘Ülkemizde demokrasi var, toplumda, herkes eşittir’ diye söylenir de, ne derece doğrudur, pratikte, uygulamada böyle midir bilinmez, artık yazılana mı yoksa yaşadıklarımıza mı inanalım. Kanun önünde herkesin eşit olduğu söylenir durur. Uygulamada öyle midir, doğrusu çok tartışılır. Herkes bilir ki, toplumuzda arkası, torpili olan-olmayan iktidar yanlısı ya da muhalefetten yana olanlar diye bir ayırım vardır. Devlette işe alımlarda, yıllar geçtikçe, kriterler de değişiverir, değiştirilir. Bir dönem falanca okullardan mezun olanlar tercih edilirken, şimdilerde, imam hatip okullarından mezun olanlar tercih ediliyor. Hele de ‘Kartal İmam Hatip’ten mezun olduysan işin hemen hazırdır. Bir dönem feto okullarından mezun olanlar revaçta iken, 15 temmuzdan sonra feto örgütü okulları kapatıldı, mezun olanlarsa ‘tu kaka’ oluverdiler.
Ülkemizde, TV kanalları, hatta gazeteler bile ayrılmıştır. Yandaş medya, yandaş gazete, yandaş kanal, muhalif gazete, muhalif kanal. Dindarlar- dindar olmayanlar, cumaya gidenler-gitmeyenler, oruç tutanlar -tutmayanlar, tarikata girenler- girmeyenler, içki içenler-içmeyenler, hapishaneye düşenler- düşmeyenler, sabıkası olanlar- olmayanlar. nutuk atanlar ve onları dinleyenler, hep ayrılmıştır.
Kim demiş eşitiz diye. Doğarken bile eşitlik yok bu dünyada. Özel hastanede doğan, devlet hastanelerinde doğan, profesörün doğurttuğu- köyde ebenin doğurttuğu. Zengin çocuğu, garibanın çocuğu. Amerika’da doğup orada yaşayan, Türkiye’de doğup, burada yaşayan. Normal doğum- Sezaryen. İki kilo doğanla dört kilo doğan bile gelecekte ayrılır. Doğumda 53-55 cm doğanla 45-46 cm olan bile daha işin başında ayrılmıştır. Birincisi 180 cm’nin üzerine çıkarken diğeri daha kısa kalır.
Zenginle fakir hep ayrıdır. Yaşadıkları, gidip, gezdikleri yerler, bindikleri arabalar bile ayrıdır. Biri tatilde deniz kenarındaki yazlığına ya da yurt dışına giderken, öbürü köyünde çalışmaya gider. Ülkemizde yabancı dilde eğitim veren okullarda okuyanlarla, devlet okullarında okuyanlar. Yabancı ülkelerde eğitim görenler-ülkemizde eğitim görenler her zaman ayrıdırlar. Bir iki yabancı dil bilenler, bilmeyenler.
Bir olaya karışınca, ya da bir suç işleyince, emniyetteki dosyanıza, ‘sabıkalıdır’ kaydı yazıldığında, artık o sabıka kaydını, en mükemmel deterjanlarla bile temizleyemezsiniz. Sabıkalılar- sabıkasızlar.
Bir zamanlar, rahmetli Aziz Nesin, ‘ülkenin yüzde altmışı aptaldır’ dediği için mahkemeye verilmişti. Mahkemedeki savunmasında, ‘gelin bu davadan vazgeçin, kaybedersem, ben alışkınım zaten, hapse girer, yatar çıkarım, ama kazanırsam, söylediklerim tescil edilmiş olur’ dediyse de, mahkeme heyeti ve şikayette bulunan davacılara kendisini dinletememiş ve sonunda mahkemeyi kazanmıştı.
Şimdi % 60 ımız aptal mı, aptallar toplumda çok daha az mı, yoksa daha mı çok, orası net bilinmiyor. Bilinen şu ki, aptal olsun olmasın, pek çoğumuz dolandırılıyoruz. Ülkemizde insanlar, dolandıranlar ve dolandırılanlar ikiye ayrılmış durumdalar. Son yıllarda, sıradan vatandaşlarımızı dolandıran dolandırana. Bit Coin dolandırıcıları, mahalle ve komşulardan, para-altın toplayıp sırra kadem basan kuyumcular, Çiftlik Bank’ın tosunu, yenilerde bir banka müdürü hanım, ünlü futbolculara yüksek faiz vereceğim diyerek, milyonlarca dolarlarını alıp, faizi geçtim, anaparalarını bile geri ödeyemeyince, olay adliyeye oradan da medyaya intikal etmişti. Bir başkası, Engin ve Dilan Polat gibilerin, birden aşırı zenginleşmeleri yüzünden, ilgili makamların kadrajına alınınca, olaylar su yüzüne çıkınca, TV kanallarında milletle alay eden videoları servis edilmeye başlayınca halkımızın nefretiyle karşılaşılmıştı. Kara para aklayanlar, aklayamayanlar.
Yine de, kendini herkesten çok akıllı sananların yaşadığı ülkemizde yaşadığım için çok memnunum. ‘Nerede hareket, orada bereket vardır’ derler. Başka sözlerde var ‘anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az’ gibi. Güzel ülkemizde, dolandıranların azalması, dolandırılamayanların çoğalması dileklerimle.
1 yorum
Bizde bu kafa varken daha çok görürüz bu olayları