Akademik kariyer yapmak acaba kaç gencin rüyası son günlerde ya da böyle bir düşünce kâbus mu onlar için? Yıl 1979, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesinin Morfoloji Binasına giden yokuşu tırmanıyorum. Yüreğim kıpır kıpır, heyecan almış aklımı başımdan, yokuşu nasıl çıktım bilmiyorum ki. Bu bir rüya mı, yoksa gerçek mi ayrımına varamadım.
Okulun ilk günleri, öyle bir kıvanç var ki içimde, sözlere dökmek istesem de olmuyor. Aklım başımdan uçmuş, dünyanın en tepesindeyim, doktor oluyorum doktor! İnsanları kurtaracağım, ellerim hep insana dokunacak, her dokunuş şifa sunacak. Ölüm yok artık, beyaz önlüğüm üstümde. Öyle bir güç var ki yüreğimde, dünyanın yükünü çekerim. Ne buluşlar yapacağım, ne hayatlar kurtaracağım, doktor olacağım doktor. Bin bir zorlukla aldığım parlak sayfalı, mis gibi kâğıt kokan cânım anatomi atlasım. Her öğrendiğim kemik adında heyecanlandığım günler… Uykusuz gecelerim, asla öğle yemeği yemediğim öğrencilik günlerim. Kilometrelerce yürüdüğüm karlı kış günleri, yine ayaklarım ıslak. Yorgun değilim, üşümüyorum, asla acıkmıyorum. Güneş üstüme doğuyor bilmem kaçıncı gece? Doktor olacağım doktor! Hey insanlar duyun hepiniz, doktor olacağım. Her yerde elimde notlarım, otobüste, otobüs beklerken her yerde… Öyle güzel ki mesleğim.
Kitaplar yok denecek kadar az, olsun not tutarım. Okulumun hazırladığı ders notlarım var. Canım hocalarım, borçlu olduğum güzel insanlar, elleri öpülesi kutlu insanlar, sizin elleriniz yazdı her harfini, öğrenmeliyim. Lise arkadaşlarımı göremiyorum artık, toplantılara gidemiyorum ki. Olsun, okulum var benim, doktor olacağım ben. Harf harf birikiyor bilgi, geceleri sanki daha bir artağan. Tıbbiyeli dedi mi annemin arkadaşları, öyle bir gururlanıyorum ki! Kimse görmeden çırpıyorum ellerimi, yaşasın doktor olacağım ben! Yıllar ne de tez geçiyor böyle. Okulun ilk günü dün gibi. Üçüncü sınıf bitmekte, yeni dönüm noktaları. Sihirli eller dokunuyor yeniden, heyecan artıyor her gün öğrendiklerimle. Artık staja başlayacağız! Hastalara dokunacağım, şifalı olacak ellerim hocalarımın elleri gibi. Ben de onlar gibi olacağım belki bir gün, onlar gibi bilgili, onlar gibi saygın, herkesin bilgili oldukları için önünde eğildikleri… Ben de onlar gibi hoca olacağım. Araştıracağım, soracağım, deneyeceğim, yeniden soracağım, bazen de bulacağım yanıtlarını. Artık alıştım uykusuzluğa, dört saat uyku yetiyor bana. Fazla uyku, ziyan olan zaman. Doktor olacağım ben, şifalı olacak ellerim uyku da neymiş, diyorum bir kez daha.
Yıllar ne de çabuk geçiyor, bana mı öyle geliyor? Artık tıbbiyeli değilim, adımın önünde “Dr.”, Mezuniyetim biraz buruk, biraz heyecanlı… Ama kıvançla doluyum. Artık doktorum. Övünerek söylüyorum kendi kendime doktor doktor… Nice yaşamlar geçti ellerimizden, nice uykusuz günler… Yavrumun 47 günde sütten kesilişinin ne önemi var ki… Annelere söylüyorum ya bebeğini emzir diye…Ben doktorum, çocuğum doktor çocuğu! Yavrum 500 km ötede, gözümde donuyor yaş… Hastalara bakacağım, klinikte asistan sayısı yetersiz. Sezaryen iznimi vermediler…Kızım doğdu, süt izni yok…Olsun o yanımda, 47 günde gitmedi uzaklara. Bu kez ben gittim o 18 aylık olunca, onları bırakıp binlerce kilometre öteye.. Neden mi? Bilgi için, doktorum ben hem de akademisyenim artık. Param yetmiyor Londra’da! Olsun alışığım zaten okulda, nöbette açlığa…Yemek de neymiş, uyku da neymiş. Hasret desen kor gibi yüreğimde. Tüm sevdiklerim uzakta. Neden mi? Bilgiye açım, üniversitem bilime aç, ülkem bilgiye ve bilime aç. Bizler bilim erleriyiz! Bu bir aşk. Mânâsı öyle derin yerde ki…Gönül erleri anlar ancak… Bu yolda yürüyen hekimler anlar ancak…
Yine bir 14 Mart geliyor. Bu kez daha bir duygusalım, boğazım düğüm düğüm. Kaç yıl oldu tıbbiye biteli? Bitmez ki, bitemez ki. Emeklerim! Ellerim, gönlüm yaralı, kalbim kırık, ağlasam iyi gelecek sanki, ama ağlamayacağım. Ağlasam da içime akacak, görmeyeceksin. Ağlamayacağım başım dik; elim, gözüm hastamda. Kaç yıl kaldı ki şunun şurasında helalleşmeye? Hakkım helal değil ne sana ne de berikine.