Son yıllarda tıpta uzmanlık sınavları (TUS)nda ilan edilen kontenjanların yaklaşık yüzde 12’si acil tıp için ayrılıyor; bu da 300-350 arasında yeni asistan anlamına geliyor.
Acil tıp uzmanı ihtiyacı aşikâr. Pratisyen hekimler ve diğer uzmanlar şu günlerde acil servislerde nöbet tutmak istemiyor. Sağlık Bakanlığı da acil tıp uzmanı sayısını artırmak için asistan kontenjanlarını tereddütsüz ilan ediyor. Ancak, TUS’ta kontenjan ilan etmek yeterli değil, çünkü birçok üniversite ve eğitim-araştırma hastanesinin acil tıp kliniğinde açılan kadrolar boş kalıyor. Taban puan ile kapatsa bile bazı kurumları kimse tercih etmiyor. Buna rağmen, acil tıbbın tercih edilmemesinin nedenlerini incelemek ve sorunları çözmek için henüz bir adım atan olmadı.
Acil tıp uzmanı olmak, ömür boyu acil serviste çalışmak her hekimin tercihi olamaz. Hele ki günümüz şartlarında görev yapmayı göze almak lazım. Kabul edilemez sayıdaki hastadan, kesintisiz baskıdan, darp riskinden tekrar tekrar bahsetmeye gerek yok. Tercih edenler ya acili sevdiği için yazıyor ya da bir uzmanlık olsun yeter diyerek…
TUS forumlarına bakarsanız gerçekleri görebilirsiniz. Çalışma koşulları, eğitim verilip verilmediği, alınan ücret dâhil her konu tartışılmakta. Hatta uzmanlık eğitimi sırasında yasak olsa da başka hastanelerde nöbet tutup tutamamanın itiraflarına kadar her şey var. Tek tartışılan eğitim olup olmadığı değil. Yazılanlar, gerek asistan iken gerekse de uzmanlık eğitimi sonrası maddi getirinin tercih yaparken ne kadar çok dikkate alındığının bir göstergesi.
Uzmanlık eğitiminin hafife alınacak bir eğitim olmadığını hepimiz biliyoruz. Bu eğitim belirli kuralların eksiksiz yerine getirildiği kurumlarda yapılmalıdır. Acil serviste günü kurtarmak ve uzman unvanı vermek yerine işin doğasına ve kurallara uygun eğitim ortamları yaratılmalıdır. Bu sorun sadece acil tıbbın sorunu da değildir, ancak acil tıpta daha belirgindir.
Geçtiğimiz günlerde İstanbul’daki bir acil tıp kliniği asistanları başlarına gelebilecek her türlü sıkıntıyı göze alarak bir basın açıklaması yaptılar: Hekimlik mesleğine ve insan onuruna yakışır şartlar altında çalışmak ve eğitim almak istediklerini, acil servisteki mevcut şartlar düzeltilene kadar mücadelelerine devam edeceklerini deklare ettiler.
Bırakın onlara kızmayı, saygı duymak gerekir. Birkaç genç “Kral çıplak!” diye bağırdı. Bakalım bu haykırışları ne kadar duyulacak. Umarım ki, bu bir başlangıç olur.
ABD’nin tıp eğitimi için 100 yıl önce yaptığını artık ülkemizde de yapma zamanının geldiğini görmek gerekiyor. Merkeziyetçi yönetimin avantajları büyük. Ancak iş detaya gelince sorunlar hızla çoğalıyor. Uzmanlık dernekleri yok sayılıyor. Yıllar önce, o dönemin acil tıp uzmanlık eğitimi veren kurumlarının tamamına yakınının katılımı sonrası, uzmanlık eğitim standartlarımızı belirledik. Gelin bunu güncelleyelim. Tüm eğitim kurumlarının mevcut şartlarını tespit edip iyileştirelim. Mevcut şartlarda eğitim veremeyecek kurumlardaki eğitimi, olmazsa olmaz iyileştirmeler sağlanıncaya kadar askıya alalım. Ne yazık ki ülkemizde kişilere unvan vermek çok kolaylaştı. Ancak, bugün verilen içi boş uzmanlık yetkisinin, yarın bu topluma sunulacak acil sağlık hizmetinin kalitesini belirleyeceğini unutmamak lazım.