Tüm Okurlara Merhaba,
Belki başlıktan da anlaşılabileceği üzere bu yazı “Akademik Akıl” platformuna yönlendirdiğim ilk yazım. Bu nedenle kullandığım, ilerleyen satırlarda başkaca karşılıkları da olabilecek bir başlık. Mektup olma niteliğini ise çok yıllar öncesine dayalı başka bir yazıda sözü daha ayrıntılı geçebilecek bir hikayeden aldı. Umarım beğenilerek okunur.
Ayın konusundan farklı olarak, belki de açıklamasını davranışsal bir yansımayla ifade etmeye çalışacağım, kaleme alınan bu yazı bir radyo haberinin keyifsizliği ile şekil buldu. Geçtiğimiz günlerde Birleşmiş Milletlere bağlı Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), şimdiye kadar hazırlanan en kapsamlı küresel ısınma raporunu yayımladı. 66 ülkeden 234 bilim insanın katıldığı çalışmaya göre dünyamızın, evrende varlığının bizim için en kıymetli olduğunu varsaydığımız mavi gezegenimizin sona doğru yaklaştığı ifade ediliyor adeta…
IPCC’nin bu önemli değerlendirmesi, “Siyasetçiler İçin Özet” olarak bilinen 42 sayfalık bir belgede yer aldı. Rapor, 2013’ten bu yana iklim değişikliği biliminin en büyük incelemesi niteliğinde. Glasgow’da COP26 olarak bilinen (31 Ekim-12 Kasım 2021) önemli iklim zirvesine üç aydan kısa bir süre kala yayımlanması açısından da ayrıca önem taşıyor.
Raporun içeriğini bütünüyle incelememekle beraber yayın organlarından birinde kullanılan şu cümle ziyadesiyle dikkatimi çekti. IPCC’nin belgesinde vurgulu bir şekilde “insan etkisinin atmosferi, okyanusları ve toprağı ısıttığı kesindir” ifadesi yer alıyor. Bu kişisel olarak çevreme ve bir akademisyen olarak içinde yer aldığım topluma karşı her zamanki gibi sorumluluk hissetmeme neden oldu.
Sanırım bundan 4 yıl önce Ankara Tabip Odası’nın düzenlediği bir konferansta çok değerli bir bilim insanından, Prof. Dr. Ali Demirsoy hocadan, son on yıldır farklı şekillerde kulağıma gelen iklim değişiklikleri ve sona gidişle ilgili çok çarpıcı bir sunum dinlemiştim. Hoca yaşı itibariyle ben görmeyeceğim ama sizleri zor günler bekliyor diyerek 2050 yılında mavi gezegenin 2500C sıcaklıkta bir eriyik topu halini alabileceğini ifade etmişti nedenleri de verilerle açıklayarak…. Konferanstan ayrıldığımda hissettiklerimi anlatmama sanırım gerek yok.
Öğrencilerime onlarla karşılaştığım ilk derste yaşama dair ifade ettiğim çok önemli bir konu vardır. Eğitim içeriğini algılamaları açısından da bu, zihinlerinde farklı bir algı oluşturur. Derim ki; kainatta ne varsa aynıyla insan bedeninde, dokularında, hücresinde, hatta hücrenin içindeki organel adını verdiğimiz küçücük yapısal unsurlar da dahi vardır. Öyle ki birçok açıklayıcı cümlenin ardından sonuç olarak şunu da ilave ederim. Evrende var olan, sonucu entropi olarak karşımıza çıkan her türlü kaos, düzensizlik hareketi insan bedeninde de birçok biyokimyasal tepkimeyle ortaya çıkıyor. Ve organizma mutlak bir tamponlama kapasitesiyle başka hareketler oluşturarak nihai hedefte homeostasisi, dengeyi sağlıyor. Şayet öyle bir an gelir de muhteşem akıllı organizmanın tamponlama kapasitesi denge yönünü sağlamada yetersiz kalırsa hastalıklar, bozulmalar ve nihai son geliyor…
Dolayısıyla bu güzel mavi gezegen için dengenin, yine entropisini bu kadar artıran insan tarafından kurulması, tamponlanması gereklidir. IPCC’nin raporu sıcaklığın 2030 (daha önceki çalışma bildirimleri 2040 imiş) yılında 1,5°C artışını öngörüyor. Düşünebiliyor musunuz olacakları? Tıp ilmi doğal sıcaklığı en fazla 36,5°C olan insan organizmasında oluşacak 1,5°C artışı 38°C ile ateşe karşılık sayar. Ve takip eder, düşsün diye uğraşır, emek verir. Çünkü organizmada devamlılık için termoregülasyon sağlanmak zorundadır. Yoksa entropi hızla artar ve hasar oluşturur. Tıpkı bir canlı organizma gibi kabul ettiğimiz mavi gezenimize de bunu yapmaya, artırmaya sanırım hakkımız yok.
Şüphesiz tüm dünya ülkelerinin ki aslında doğal varlıkları en çok tüketen insanın daima artışını destekleyen, sürekli her şeyin fazlasını, büyüğünü, çoğunu, yenisini anlamsızca tercih eden politikalar izleyenlerin kendilerine çoktan dönüp bakma zamanıdır.
Değerli okur, başta da ifade ettiğim gibi bu bir ilk adım, kim bilir çoktan atılması da gereken… Bu gezegende yaşayan her bireyin kendi payına düşeni yapması için belki de gerekli olan. O nedenle akademisyen olarak ulaşabildiklerimiz ve onların da ulaşabildikleri ve büyüyen biçimde ulaşılabilir olan herkes için neler yapılması gerekli ise olmalı. Daha az tüketilen su, daha dengeli tüketim, hoyratça olmayan, barışa yönelik iyilik üreten her şeyin benimsenmesi çabası belki…
Şüphesiz yapılması gereken çok şeye sadece olmalı diyerek çekilmek değil niyetimiz. İlk adım çoğalsın ki yol uzasın…
Sağlıklı yarınlar dileklerimle.
KAYNAKLAR
1- https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-58143895
2- https://www.ntv.com.tr/galeri/dunya/bmden-simdiye-kadarki-en-kapsamli-kuresel-isinma-raporu-dunya-felaketin-on-izlemesini-yasiyor,by9BDfOBY0CfH67ViWtSZA
“OKUR’A MEKTUP”