Ondokuz Mayıs Üniversitesi Hastanesi Acil Servisinde görev yapan acil tıp asistanı meslektaşımız, hastasına yaptığı bir girişim sırasında yanlışlıkla eline iğne batması nedeni ile yakalandığı Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) sonucu hayatını kaybetti. Yaşanan olaya hepimiz çok üzüldük. Birkaç gün boyunca basılı ve görsel medyada konu tartışıldı. Sağlık şehidi tanımının geleceği müjdelendi. Ne yazık ki, şehidimizin başına gelen bu olay ne bir ilkti ne de son olacak.
Olay ile ilgili bir inceleme veya soruşturma yapılıp yapılmadığını bilemiyoruz. Yapılsa bile sonuçlarının paylaşılmadığının farkındayız. Yaşanan bu olumsuz olayın kök nedenlerinin bulunması, bizlerin de benzeri talihsiz bir olay ile karşılaşmaması için önemli bir ders olacaktır. Ancak, biliyoruz ki bu tip olaylar araştırıldığı zaman, genellikle sonuç cümlesi “Mesleğini icra ettiği sıradaki dikkatsizlik ve ihmal nedeni ile hayatını kaybeden kişi olaydan sorumludur.”şeklinde olmaktadır.
Gerçekte sonuç bu kadar basit mi olmalıdır? Olaylar her yönü ile irdelenmekte midir? Tahmin ettiğiniz gibi altta yatan gerçek nedenler hep göz ardı edilmektedir. Birkaçını burada sıralamakta yarar var ki, konunun boyutu ve ciddiyeti üzerinde hep birlikte düşünelim!
Acil servislerde çalışan hekim ve sağlık personelinin sayısı, günlük hasta başvurusu sayısına oranla yeterli midir?
Sayıca yetersiz olan sağlık personelinin yapması gereken bakım ve uygulamaları kimler, hangi koşullarda ve süre içinde yapmaya çalışmaktadır?
Acil tıp alanında uzmanlık eğitimi alan asistanlar ayda kaç saat çalışmakta ve ayda kaç nöbet tutmaktadır?
Acil servislerde çalışan hekimler kaç saatlik vardiyalar halinde çalışmak zorundadır? Yirmi dört saat olan bir vardiyada, gereken dikkat toplanabilmekte midir?
Acil tıp asistanlarının kaçı tüm hastalarına bir uzman veya öğretim üyesi denetiminde bakabilmektedir?
İhtiyaç olunan ve hatta yazılı olarak talep edilen asistan, uzman, öğretim üyesi kadroları yetkili olan kurumlar (Sağlık Bakanlığı, Üniversiteler, YÖK, Maliye Bakanlığı) tarafından verilmekte midir?
Tıpta Uzmanlık Sınavı’nın, bir dönem bile olsa, üç ay gecikmesinin uzmanlık eğitimi yapılan bir ana bilim dalında neden olduğu (sunulan hizmetteki veya eğitim alanların rotasyonlarını yapabilmesi ve uzmanlıklarını tamamlamaları gibi) aksaklıkların farkında olan kaç yetkili vardır?
Günde yüzlerce, binlerce hasta girişinin olduğu acil servislerde, bir hekim hasta başına kaç dakika zaman ayırabilmektedir? Yaptığı girişimleri kaç dakikaya sıkıştırmak zorunda kalmaktadır?
Ülkemizde verilen poliklinik hizmetlerinin en az yüzde 25’i nasıl oluyor da sadece acil servislerde karşılanmak zorundadır? “Hastaneler sıkıysa vatandaşı geri çevirsinler.” diye tehdit edildiğinde, zaten kapasitesinin üzerinde hizmet vermeye çalışan acil servislere yönlendirilerek, çevirmek gibi bir niyet olmasa dahi, mevcut kalabalıkta özellikle hekimleri vatandaş ile yüz yüze bırakmak ne kadar kabul edilebilir?
Acil serviste olumsuz bir olay yaşandığı anda hekim hemen sorumlu tutulurken, içeride o anda bulunan ve bakım bekleyen, yatışı gerekli olmasına rağmen yatırılamadığı için acil serviste bakımına devam edilmek zorunda kalınan hastaların varlığı, danışılan bilirkişinin ya da açılan malpraktis davasında kararı veren hâkimin umurunda mıdır?
Gelelim koruyucu önlemlere!
Çünkü acil servisteki her hasta, bulaşıcı hastalık için riskli hastadır, özelikle kanaması olanlar. Bu bir burun kanaması da olabilir, kesilmiş bir arter ve yahut bir çoklu travma hastası. Damar yolu açılması dâhil girişim yapılan tüm hastalar bizim için risklidir.
Kaç hastanenin acil servisinde, bulaşıcı hastalıklara karşı gerekli koruyucu önlemler tam olarak alınmıştır?
Elimizde korumalı branüller var mıdır?
Ele giyildiğinde kolaylıkla yırtılmayacak kadar sağlam, haliyle de biraz daha pahalı olan eldivenleri İhale Kanunu’na göre alabilmek mümkün müdür, kolay mıdır?
Kaçımız çoklu travma hastasının müdahalesi sırasında su geçirmez koruyucu önlükleri bulup giyebilmekteyiz?
Kaçımız travma gözlüğü ya da yüz koruyucu maske kullanabilmekteyiz?
Kaçımız kullandığımız iğneleri güvenle atabileceğimiz ve bu amaç için üretilmiş toplama kutularına ulaşabilmekteyiz?
Bunlar ve benzeri çok sayıdaki koruyucu önlemlere şu an için ulaşmamız imkânsız. Çünkü geri ödeme kapsamında olmayan bu malzemeler, hastaneler için ek maliyet oluşturmaktadır. Bu maliyetin giderini de, 15 TL 50 Kuruş gibi utanç verici bir değerde olan acil servis muayene ücreti ile karşılamak olanaksızdır. Sonuçta, ya acil servis zarar eden bir birim olacak ya da bulaşıcı hastalıklara karşı kendi kendimizi korumanın yöntemlerini geliştirerek mesleğimizi yapacağız.
Yukarıdaki soruların sayısı artırılabilir. Bu sorular sadece olası bir KKKA hastasına müdahale edilmesini etkileyen sorunları içermemektedir. Aksi ispat edilinceye kadar, acil servisteki tüm hastalar KKKA, AIDS, hepatit gibi bulaşıcı olabilecek bir hastalığa sahiptir. Bizler de bu öngörü ile davranmak ve önlem almak zorundayız. Bu önlemlerin sadece uygulanması sağlık çalışanlarının elindedir. Önlem alınması ise sağlık çalışanlarına bağlı değildir. Her bir sorunun içinde, ne kadar çok kurumun ilgili ve sorumlu olduğu açık bir şekilde görülmektedir. Bu da, yaşanan olayın bu kadar basite indirgenemeyeceğini, ülkenin sağlık politikasına kadar uzanabildiğini göstermektedir.