Cinsel suçlarda ruh sağlığı değerlendirmesi ile ilgili sıkıntılar herkesin malumu. Önceleri tüm Ağır Ceza Mahkemeleri mahallinde bu konuda rapor verilmiş bile olsa, bir de raporu Adli Tıp Kurumu İlgili İhtisas Kurulundan isteme eğilimindeydi. Mahkemesi bunu yapmasa bile konu Yargıtay aşamasına geldiğinde, Adli Tıp Kurumundan rapor alınmadığı için yerel mahkeme kararı bozuluyordu. Tabii ki bu durum süreç içinde bir kilitlenmeye neden oldu. Keza Van’dan, Hakkâri’den, Urfa’dan, Muğla’dan, Sivas’tan vb. Türkiye’nin 81 ilinden cinsel suç mağduru çocuklar, kadınlar, yaşlılar, özürlüler yanlarında refakatçilerle, otobüslerle muayene ve rapor için İstanbul’a gönderilmeye başlandı. Bu, mağdurlar dışında kimseyi rahatsız etmiyordu. Herkes işini yapıyordu. Bu arada Adli Tıp Kurumu Adalet Bakanlığının ilgili birimlerine ve konuyla ilgili kamuoyuna, bu tür raporların yerelde üniversiteler ve donanımlı diğer hastanelerde de verilebileceğini ifade etmesine rağmen bu böyle sürdü gitti. Ta ki, Adli Tıp Kurumu “Ruhsal değerlendirmeyi 5 dakikada yapamayız, randevu alınması gerekir” deyip, daha sonra randevular 1-2 yıl ötesine sarkmaya başlayıncaya kadar. Hal böyle olunca mahkemeler tıkandı. Davalar bitemez oldu. Konu YÖK’e kadar yansıdı. YÖK’ten, üniversitelerde Adli Tıp Kurumu Kanunu’nun 7, 23, 31. maddelerine uygun olarak kurulmuş ve cinsel saldırı suçlarında mağdurların TCK’nin 102/5 ve 103/6 maddeleri uyarınca ruh ve beden sağlıklarının bozulup bozulmağı hususlarında rapor verebilecek adli tıp ana bilim dalları bulunup bulunmadığı soruluyordu.
Türkiye’de böyle bir adli tıp ana bilim dalı yoktur. Neden? Adli Tıp Kurumu Kanunu’nun 7. maddesi İhtisas Kurullarıyla ilgili olup, cinsel suç olgularını değerlendiren 6. İhtisas Kurulu şu uzmanlardan oluşmaktadır: Bir başkan ve adli tıp uzmanı iki üyeye ek olarak birer; kadın hastalıkları ve doğum, radyoloji, üroloji, ruh sağlığı ve hastalıkları, çocuk psikiyatrisi, adli antropoloji, çocuk cerrahisi.
Tüm bu uzmanları içinde barındıran adli tıp ana bilim dalı yok tabii ki. Adli tıp ana bilim dalları, çoğunlukla birden fazla adli tıp uzmanı ve adli tıp uzmanlık öğrencisini içinde barındırmaktadır. Bazılarında biyolog, kimyager ve patolog bulunabilmektedir. Onların sayısı da bir elin parmakları kadar bile değildir. Tam donanımlı üniversite ya da eğitim ve araştırma hastanelerinin değişik birimlerinde adli antropoloji uzmanı hariç diğer sayılan uzmanları bulmak mümkün. Ancak hastanelerde adli antropoloji kadrosu pek karşılaşılan bir durum değil. Dolayısıyla, adli mercilerin YÖK’ten sorduğu çerçevede YÖK’ün ve üniversitelerin adli mercilere yardımcı olabilmesi pek mümkün değil.
Esasen, TCK’nin 102/5 ve 103/6 maddeleri uyarınca cinsel suç mağdurlarının yaşadıkları cinsel travma nedeniyle ruh ve beden sağlıklarının bozulup bozulmadığı hususunda yerel birimlerde rapor düzenlenmesi açısından Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu üyelerinin tamamının bulunmasının beklenmesi gerçekçi bir yaklaşım değildir. Tüm cinsel suç olgularının değerlendirilmesinde adı geçen uzmanların tamamına gerek yoktur. Adli tıp uzmanı, ruh sağlığı ve hastalıkları ve/veya çocuk psikiyatrisi uzmanının varlığı halinde diğer uzmanlık dallarından gerektiğinde konsültasyon hizmeti alınarak hizmetin sürdürülmesi en doğru yoldur. Adli tıp uzmanının bulunduğu hastanelerde bu muayene ve raporlar için kurullar oluşturulabilir. Adli tıp ana bilim dalları bunun sekreteryasını yürütebilir. Mağdur ya da şüpheli ile ilgili aydınlatılması istenen konu ve ihtiyaca göre gereken diğer uzmanlık alanlarından meslektaşlarını muayeneye davet edebilirler. Rapora destek aldıkları uzmanların da imzasını açabilirler. Taraflardan biri bu rapora itiraz edecek olursa mahkemesi her itirazı kabul edip dosyayı ve vatandaşı ille de İstanbul’a göndermek zorunda değil. İtiraz eden taraf kuru itiraz yerine neden itiraz ettiğine gerekçe oluşturacak şekilde uzman mütalaası alıp, bunu mahkemeye sunabilir. Bu bile dosya ve vatandaşı yollara sürmek için gerekçe olmamalıdır. Hâkim raporları veren uzmanları mahkemeye çağırıp, anlaşılmayan kısımları açıklattırabilir, tarafların sorularını yöneltmelerine fırsat verebilir. Uzman ya da bilirkişiler de bunu göz önüne alarak raporlarını düzenleyebilirler.
Bilirkişilik sorunları yerelde ve yerinde çözülmek isteniyorsa samimi olunmalıdır. Periferdeki adli tıp uygulamaları için Adli Tıp Kurumu Kanunu’nun temel alınması, sistemi açmak yerine örnekte olduğu gibi daha kilitleyici olabiliyor. Mevzuat perifer güçlendirilecek şekilde yeniden gözden geçirilmeli, hâkimler, avukatlar vd. yargıya yön veren kişiler de rapor ve rapora itiraz üzerinden işin kolayına kaçmamalıdır.