Müslümanlar arasındaki üsluba bir bakın, ne kadar da bölündük, ne kadar da ayrıştık.
Merhametle baktığımız ufuklarda şimşekler çakıyor, seller akıyor, adeta tsunami gibi dev dalgalar kıyılarımızı dövüp duruyor artık boğuluyoruz.
Haksızlığı bizden sandıklarımız yapınca ses çıkarmadık ve savunduk, öyle ki leş üzerine medeniyet kurmaya çalıştık.
Hani tarihte vardı ya.
Şerefli biri haksızlık yapınca Üsâme ibni Zeydi aracı göndermiştik, zayıf bir kimse yapınca aslan kesilmiştik.
Bu durum Resulüne arz edilince.
Allah’ın Resulünün üzüntüden yüz hatlarının değiştiğini görmüştük.
Mevsimler mi değişti, sevgi toplumu özlemimiz ahirete mi kaldı bilemiyorum.
Herkes bir köşede adeta ağlıyor.
Değerlerimize isyan mı ettik, akıbetimiz hayra çıksın inşallah
Leş üzerine Medeniyet kurmak arşı titretir bilesiniz.
Leşler kokunca bugün nefes alamıyoruz.
Haliçin Simonları gibi.
Sanayi mi havamızı kirletti, fosil yakıtlar mı kullandık bilemiyorum.
Güneşe hasret kaldık, güneş hiç mi doğmayacak.
Lağımları derelere, denizlere mi akıttık.
Doğal düzeni ve fıtratı mı bozduk.
İnsan doğası yargılanır mı yoksa fıtrata isyan mı ediyoruz.
Mikrop ve virüs saçan sivrisinekler tarafından öldürülmüş insanlar görüyorum.
Desene virüsler sardı her yanımızı, virüslerden medet umuyoruz.
Başkasının günahıyla alay eden biri hiç Müslüman olabilir mi?
Demek ki önce insan olmalıyız. İNSAN DOĞDUKTA OLABİLDİK Mİ?
Günahkârla alay eden, kendisi de bir gün alay konusu olabilir bilesiniz.
Vahyin tebliğ ilkesine isyan eden, Müslüman olduğunu iddia etse de bu durum kişiyi mu’min yapmaz.
Ey Müslüman! Senin görevin, GÜNAHKÂRI ÖLDÜRMEK DEĞİL, GÜNAHI YOK ETMEK OLMALIDIR.
Senin görevin KÂFİRİ YOK ETMEK DEĞİL KÜFRÜ YOK ETMEK OLMALIDIR.
Dedikodu, grupçuluk, benden, senden bu musibet bize günah olarak yeterde artar. Başka günah arama.
Kendileri gibi düşünmeyen insanlar karalanır ve toplumda değersizleştirilir.
Ne yazık ki bunlar, Yahudiler gibi kendilerini dinin sahibi görür, diğer insanları dışlarlar.
Ellerinde terazi varmış gibi, adeta iman ölçer, insanları tartıp kilolarını yazarlar.
Müslümanlar, dinciler ve dinsizler arasında Arasat’ta sıkışıp kalmış gibi.
Bugün de dün olduğu gibi pek çok bilge güzel insanlar, iki taraf arasında yerle bir ediliyor.
Öyle bombalar atılıyor ki, kimyasal bomba ne ki onun yanında.
İşte CEMEL işte SIFFIN
Tarihten ders alalım, tarihte kalmayalı.
Yazıktır, günahtır.
İnsanın varıp divanına derdini arz edesi geliyor.
Hocalarımız Anadolu’nun yetiştirdiği güzel insanlardır.
Elbette ki bağında gül, dağında dikeni olacaktır.
İçtihat alanında, farklı yorumlar zenginliğimizdir.
Gel gör ki bugün, çağdaş, modernis, gerici, yobaz, tarihselci, gelenekçi gibi çağ dışı, insanlık dışı ve Kur’an dışı kavramlarla Müslümanlar sınıflara bölmüşlerdir.
Desene fitne sarmış her yanımızı.
6 Müslümanlar kategorize edilmiş, işportaya arza sunulmuş gibi.
Öyle ki piyasa İslam’ı, câri İslam doğmuş gibi.
Zifiri karanlık sarmış her yanımızı GÜNEŞİ göremiyoruz.
Bilim erbabının bu fitneye kucak açması ne kadar da acıdır.
Desene mürekkep cehalet, sarmış her yanımızı.
Medya karşısında biri diğerini tekfir ediyor.
Halkın karşısında kapatılması zor, derin yaralar açıyor.
Sanki Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe ve Trabzonspor maçı yapılıyor.
Seyircinin prim desteği de alınıyor.
Yüzbinler, bu talihsiz şahısların din algısıyla imanlarına fesat karıştırıyor.
Bir üslup hatasıdır ki Müslümanlar arasında makas açılıyor.
Oysa her çiçeğin balı, her toprağın gülü farklıdır.
Bir üslup da tutturamadık.
Oysa Müslümanlar, günahımız ve sevabımız bizimdir.
Müslümanlık yuvamızı yıktılar.
Adeta bilmeden kâfirin kılıcını sallayan zavallı Müslümanlar.
Öyle ki güya her birey ve gruplar, Allah için yola çıkmışlardı.
Allah’a götürmeyen yolu neyleyim.
Neyleyim onun medeniyeti olmayan dünyayı.
Neyleyim ona çıkmayan, ona varmayan yolları.
Neyleyim ondan gayri EFENDİ ve sevgili aramayı.
Aklen buluğa mı eremedik.
Zihinsel gusül abdesti mi alamadık.
Yoksa Allah ile aldanıp aldatıldık mı?
Oysa aldatılan bir gönül kolay kolay affetmez.
Öyle ki nefis atına binmiş kılıç sallar gibiyiz.
Name ve güftelere selam durur gibiyiz.
Amacı, araca feda etmiş gibiyiz.
Sevemedik birbirimizi, sahte gölgeler aradık.
İnsanları olduğu gibi kabullenemedik.
Desene sevmedik, sevilmedik.
Yeter ki kör olacak kadar âşık olunmasın.
Hak kendisine hatırlatılınca düşünsün, teşekkür etsin.
Ancak sarhoş olanları da uyarmak bir nimettir.
Sade içerek sarhoş olunmaz.
Cehalet sarhoşluğu en büyük sarhoşluktur.
Oysa Kur’an, Peygamber, kimlik, devlet, bayrak birdir.
Marjinal muhafazakârlıkla ümmeti muhammedi perişan ettik.
Niyetleri kötü değilse, basiret noksanlığı diyelim gitsin.
Çocuğunu seven ana gece yatağında onu muhafaza edeyim derken üzerine düşüp öldürmesi gibi.
Sabahleyin ağlayan ana çocuğunu öldürmeyi hiç düşünmemişti.
Bugün de muhafazakar Müslümanlar bir anne gibi bu ümmetinin üzerine düşüp öldürdüler.
Niyetleri anne gibi kötü olmasa da.
Bugün durum aynıdır.
Ağlamak çözümse gelin hep birlikte ağlayalım.
Bugün ağlamak istiyorum.
Hav’eb köpeklerinin ulumasını duyar gibiyim.
Peygamberim buyurdu: “Acaba hanginize Hav’eb köpekleri havlayacak?” dediğini (Müsned, VI, 52, 97) duyar gibiyim.
Geriye mi dönsek, ileriye mi gitsek bilemiyorum.
Ama Resulünün uyarısına bugün ağlamak istiyorum. Saygılar.