Peygamberler, Allah’ın uygun gördüğü ve insanların bilip bunlara göre yaşamaları gereken muhkem / değişmez ana farz kuralları ve kendi zamanının toplumlarının sosyo-ekonomik yapılarına uygun olan müteşabih /değişken araçları / yöntemleri olduğu gibi insanlara aktaran / tebliğ eden ilahi görevliler demektir. Bunlardan muhkem /değişmez kurallar bütünü “din” olmaktadır. Dine inanan ve dindar denilen kişi, bu muhkem /değişmez ana kuralları Kur’an’dan (veya kendi kabul etmiş olduğu vahiy kitabından) anlayarak okuyup bunlara göre yaşamını düzenleyen demektir. İşte Maide-3 ncü ayette, Allah’ın tek dini olarak bildirilen ve artık bilinmesi istenen bütün muhkem /değişmez ana farz kuralların artık Kur’an ile tamamlandığının açıklandığı dinin isminin İslâm olduğu da açıklanmıştır.
Maide-3. Çünkü Ben bugün dininize son şeklini verdim, böylece din ile ilgili nimetimi artık tamamladım ve şimdiye kadar göndermiş olduğum İslam’ı / barış, sevgi, huzur, adalet, özgürlük ve esenlik verecek din denilen kuralları sizin için de din olarak uygun gördüm /onayladım.
Şuara-196 ncı ayette, Hz. Muhammed’e hitaben, Kur’an olarak bildirilen bilgilerin önceki Peygamberler aracılığı ile de indirildiğine ve Ahzab-40 ncı ayette de Hz. Muhammed’in son resul / elçi ve nebi / vahiy yolu ile indirileni insanlara tebliğ edici olduğuna değinilmiştir.
Şuara-196. Gerçek şu ki, bu bilgiler Senden önceki elçilerin kitaplarında da vardı ve o elçilerin kalbine de vahyi kendi ana dilleriyle indirmiştik.
Ahzab-40. Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirisinin öz babası değildir. O, Allah’ın elçisidir /resulüdür ve nebi olanların sonuncusudur ve şunu iyice bilin ki Allah, her şeyi de en iyi bilendir.
Hem Kur’an, hem de onu tebliğ etmiş olan Hz. Muhammed, insanlara doğru yolu gösterici, yani Hüden veya aynı anlamda olarak birer Mehdi olmaktadırlar.
Bakara-38. Hepinizin alt Cennet’ten çıkarılıp Dünya’ya gönderilmenizi söyledik ama zaman zaman Benim buyruklarımı size anlatan yol gösterici / hüden /mehdi /mürşid elçiler gelecektir. Göndereceğim bu yol göstericilere uyanlar ve bildirdiklerimi kabul edenler için bir korku olmayacak ve onlar üzülmeyeceklerdir.
Al-i İmran-45. İlk uyarıdan bir süre sonra Melekler Meryem’e yine; “Ya Meryem, Allah Seni verilmiş bir kararın / kelimenin haberi ile de müjdeliyor. O’nun “ol” kelimesi ile olacak elçinin adı Meryem oğlu İsa Mesih’tir (olumsuzluklardan temizlenmiş / Mesh edilip yüceltilmiş). O, Dünyada da Ahrette de yüz akı olup, itibarlılardan ve Allah’a yakınlaşmış olanlardan da olacaktır”. 46. Ve O, “İnsanları doğru yola yönelsinler diye çocukluğundan itibaren uyaracak /mehdi özellikler taşıyacak ve erişkinliğinde salihlerden olacak” diyerek bir oğlu olacağını (Meryem’e) müjdelemişlerdi.
Dolayısıyla insan olarak son Mehdi ve son dini liderlik Hz. Muhammed ile son bulmuştur. Tek Mehdi ve tek dinî lider KUR’AN devam etmektedir.
Allah’ın insanların Dünya Okulundaki eğitimlerinde başarılı olmalarında faydalı olacak her yol gösterici gönderisi, “Allah’ın birer rahmeti” demektir. Bu yöntemleri insanlara tebliğ etmek üzere Peygamberler gönderilmesi de birer rahmet demek olmaktadırlar.
Enbiya-107. Ya Muhammed! İşte Biz Seni de tüm âlemlere, doğruya yönelmeleri /muhkem kurallara uygun yaşamda olmayı başarabilmeleri için rahmetimiz sonucu gönderdik.
Meryem- 21. Melek de, “Evet! Sen doğru söylüyorsun. Ama Senin Rabbin, “O iş bana kolaydır. Doğacak çocuk (İsa Mesih), insanlar için gücümüzü gösteren bir işaret ve kendimizden bir rahmet olsun diyedir ve kararlaştırılmış bir iştir” bilgisini sana bildirmemi söyledi” diyerek açıklamada bulundu.
Taha-123. Allah, daha sonra da Adem ve eşine “Siz ve sizden üreyecek olanlar, birbirinize düşmanlar olarak, hepiniz bulunduğunuz alt Cennetten çıkın. Bu arada Benden size rahmet olarak bir yol gösterici / Hüden / Hidayet edici / Mehdi geldiğinde, bildireceklerine uyacak olan, hem doğru yola yönelecek, hem de mutsuz olmayacaktır” diye açıklamada bulunmuştur.
En’am-86. Ayrıca İsmail, Yesea, Yunus ve Lut’a da dosdoğru yolu göstermiştik. Hepsini ayrıcalıklı kılıp bütün âlemlere gerçeklerimizi tebliğ etsinler diye gönderdik.
Görüldüğü gibi, sadece bir değil, gönderilmiş olan bütün peygamberler birer rahmet olarak tanımlanmışlardır. Furkan-1 nci ayette de Hz. Muhammed gibi Kur’an’ın da bütün âlemlere indirildiğine değinilmiştir.
Furkan-1. Yüceler yücesi Allah, kulu Muhammed’e, doğruyu yanlıştan ayırsınlar diye tüm âlemlere bir yol gösterici olarak / Furkan’ı Kur’an’ı vahyederek indirmiştir.
Ahkaf-29 ncı ayet ile “”âlemler” ifadesi ile hem insanların, hem de cin nesillerinin olduğuna ve Kur’an ile Hz. Muhammed’e bunların iman etmelerinin istendiğine vurgu yapılmıştır.
Ahkaf-29. Ya Muhammed! Cinlerden bir grubu, Kur’an’ı dinlemeleri için sana yönlendirmiştik. Sen Kur’an okumaya başlayınca birbirlerine, “Susun, dinleyin” deyip Seni dinlemeye başladılar. Kur’an’ın okunması bitirilince de, iman ettiler ve öğrendikleri gerçekleri tebliğ etmek üzere topluluklarına birer uyarıcı olarak döndüler.
Peygamberlerin bir görevi, indirilen bilgileri olduğu gibi insanlara tebliğ etmenin yanında, diğer önemli bir görevleri de, değişmez, tartışılmaz, zaman üstü ve evrensel özellikli muhkem / değişmez ana kurallara uygun bir şekilde yaşamaları ve insanlara örnek olmalarıdır.
Duha-11. Ya Muhammed! Ve Rabbinin verdiği nimeti / peygamberlik görevin gereği Kur’an’ı sözle ilet / tebliğ et ve bildirilenlere uygun davranışlarınla da Kur’an’ın doğruluğunu göster / örnek ol!
Saffat-108. Allah’a verdiği sözde durmasını ve çok sevdiği oğlundan ayrılmayı gerçekleştirmesiyle Biz, gelecek kuşaklar için İbrahim’i bir örnek kıldık.
Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin şu sözü ayetlere paralel olmuştur: Kur’an, peygamberlerin halleridir (Ms-1:1534)
Yaşantıları ile peygamberlere nasıl örnek olmaları görevi de verilmişse, İslam dininin örnek ümmeti olma görevi de Kur’an’a ve Hz. Muhammed’e iman edenler olarak bizlere verilmiş bulunmaktadır.
Bakara-143. Ey içtenlikle iman etmiş olanlar! Sizleri açık fikirli, dürüst ve doğru yol olan orta yolu izleyen örnek bir toplum, elçiyi de aranızda bunları canlı bir uygulayıcı olarak, insanlar için örnek bir insan kıldık……..
Hac-78. Ey iman edenler! Ayrıca tek Allah’a iman etme ve muhkem buyruklarına uyma uğrunda, diğer insanlara da uyarıda bulunmak üzere gereken çaba ve mücadele etmeyi / cihad göstermeyi de mutlaka ihmal etmeyin. Çünkü Allah, sizi bunu yapmanız için seçmiş bulunmaktadır. Sizin bu görevin altından kalkacağınıza güveniyor ve dini olan İslam’a sahiplenmenizi bekliyor. Zaten size dini kurallarla ilgili hiçbir zorluk oluşturulmamıştır. Babanız İbrahim’in ümmeti / soyu da sizin gibi seçilmiş bir milletti. Allah, gerek size ve gerekse önceki tek ilah olarak Allah’a ve bildirdiklerine inanmış ümmetlere Müslüman ismini vermiştir.
Peygamberler, ilâhî görevlilerdir ve ruh düzeyinde aynı gruptandırlar.
Sad-26. Ya Davud! Biz Seni, içinde bulunduğun bölgede yetkili / Bizim halifemiz / namımıza idareci yaptık / ilahi görevli kıldık. Dikkat et ve insanlar arasında adaletle karar ver, duygularına kapılarak taraf tutma. Çünkü duygularına kapılarak ve başkalarının etkisi ile karar vermen seni Allah’ın yolundan şaşırtır. Bilmen gerekir ki, Allah’ın yollarından olan adaletten sapanlara ise hesap gününü dikkate almadıkları için, aşırı bir ceza olmaktadır.
Al-i mran-33. Şu gerçek de bilinsin ki, Senin dışında Allah Adem’i, Nuh’u, İbrahim’in ailesini ve İmran ailesini de seçerek tüm alemlere birer önder, yetkili ve örnek elçiler kıldı. 34. Birbirlerine bağlı zürriyetler olarak. Şüpheniz olmasın ki Allah, her şeyi işiten ve bilendir.
Allah’ın bir nevi dünyadaki temsilcileri konumunda olan peygamberler, ayette Allah’ın halifeleri olarak tanımlanmışlardır. Bu duruma göre, Peygamberlerin görevlerinden biri, bütün insanlara yaşamın kurallarını anlatma yanında, onları Allah’ın birer halifesi olma aşamalarına ulaşmalarına katkı sağlamaktır. Bütün peygamberler, bu amacın gerçekleşmesinde farklı yönlerden katkı sağlamak üzere, farklı yeteneklerle yaratılmışlardır.
Kalem-3. Ya Muhammed! Ve Senin için mutluluk verici bir ödül hazırlamışız. 4. Çünkü Sen, üstün ve farklı bir yaratılış ve iyi bir ahlâk üzeresin.
İsra-55. Rabbin göklerdekileri ve yerdekileri en iyi bilendir. Yemin olsun! Biz, peygamberlerin her birine, birbirinden ayrı faziletler / yetenekler ve özellikler vererek gönderdik.
A’la-6. Ya Muhammed! Biz Sana Kur’an’ı öğreteceğiz /okuyacağız ve asla unutmayacaksın. 7. Allah’ın uygun bulacağı açığı da, gizli olanı da öğreneceksin. 8. Zor olanı da, Sana iyice kolaylaştıracağız.
Buna paralel olmak üzere Hucurat-1 nci ayette peygamberlerin önceliklerinin tartışılmaması ikazı da yapılmıştır.
Hucurat-1. Ey iman edenler! Allah ve O’nun buyruklarını bildiren elçisi arasında hangisine önceliği vermeniz gerektiği konusunda tartışmayın ve sadece Allah’a karşı takva sahibi olun. Şüpheniz olmasın ki Allah, her şeyi işiten ve bilendir.
Hz. Muhammed gibi bütün peygamberler, kendilerini diğer insanlardan farklı görmemişler ve insanların da onları farklı değerlendirmemeleri amacıyla, herkes gibi birer beşer olduklarını özellikle vurgulamışlardır.
İsra-93. Ya Muhammed! Onlara de ki; “Size ilettiğim şeyler Rabbime ait güçlerdir ve O yüceler yücesidir. Ben ise Allah’ın görevlendirdiği elçi / resul olan bir beşerden başka bir şey değilim ki” şeklinde cevap ver.
Fussilet-6. Ya Muhammed! Sen de onlara şunu söyle “Ben de sizin gibi bir beşerim. Bana, sizin ve bizim ilahımızın aynı ve tek ilah olduğu vahyediliyor / bildiriliyor. Artık, O’na yönelin ve O’ndan bağışlanma dileyin.
İbrahim-11. Elçiler de, halklarına şöyle cevap vermişlerdi: “Evet! Biz elbette sizin gibi birer beşeriz. Ancak Allah, kullarından uygun bulduğunu seçerek onu elçilik göreviyle onurlandırır.
Bu vurgu ile de peygamber de olsa, beşer olmaları nedeniyle diğer insanlar kadar olmasa bile yine de hata yapabilecekleri, hatta günah da işleyebilecekleri, Hz. Muhammed’e hitaben son sure olan Nasr suresinde belirtilmiştir.
Nasr-3. Ya Muhammed! İşte artık o zaman, bu sonuca ulaşmış olman nedeniyle Rabbini hamd ederek tespih et / an ve günahların için ondan bağışlanma / şefaat dile. Çünkü Allah, tövbeleri sürekli kabul edendir.
Hatta Enbiya-8 ve Maide-75 nci ayetlerde, diğer insanlar gibi yemek yediklerine, dolayısıyla birer beşer olduklarına değinilmiştir.
Enbiya-8. Ve şunu da bilin ki, Biz elçilerimizi, yemek yemeyen bedenli kişiler olarak yaratmadık. Onlar ölümsüz de değillerdi.
Konunun önemine dikkat çekilmesi, insanların tarihte peygamberleri hemen ilahlaştırma hatasını işlemeleri nedeniyledir ve Tevbe-30 ncu ayette, bu hata vurgulanmıştır.
Tövbe-30. Çünkü böyle davrananlardan Yahudiler, ayrıca “Uzeyr / Ezra Allah’ın oğludur” derlerken, Hıristiyanlar da, “Mesih / İsa Allah’ın oğludur” diyerek Allah’a şirk koşup duruyorlar. Bu söyledikleriyle de, daha önceki küfre sapmış olanların sözlerini aynen taklit ediyorlar.
Ayette açıklanan örnek ile Hz. Muhammed’e iman edenlerin de aynı hatayı yapmamaları istenmektedir.
Hz. İsa, 30 yaşlarında diğer bütün peygamberlere peygamber görevinde oldukları 40 yaşlarında yapılmıştır. Ancak bu yaşlara kadar da peygamberler, farklı özelliklerine uygun olacak şekilde hazırlanmak üzere gerekli görülen sınavlarla hazırlanmışlardır.
Duha-6. Ya Muhammed! Nitekim Biz Seni bir öksüz olarak bulup kollayarak bu aşamaya gelmeni sağlamadık mı? 7. Yine Seni dalalete /şaşkınlığa düşmüş bulup, sonra doğruya yöneltmedik mi? 8. Ve Seni yoksul bulup, zenginliğe kavuşturmadık mı?
Bakara-124. Yine hatırlayın ki! Rabbi bir zamanlar İbrahim’i sınavlara tabi tutmuş, İbrahim de hepsini başarıp arınanlardan olmuştu).
Dünya öğrencisi ruh, dünyadaki yaşamlarından hesaba çekilmekte ve çekilecekleri gibi, peygamberlerin de hesaba çekilecekleri A’raf-6-7, Zumer-30-31, Secde-30, Al-i İmran-55, 81-82, Ahzab-7-8 ve Maide-117-118 nci ayetlerde belirtilmiştir.
A’raf-6. Yemin olsun ki! Biz, uyarıcı elçiler gönderdiğimiz topluluklar gibi, peygamberlerini /elçilerini de görevleri nedeniyle sorguya çekeceğiz. 7. Yine yemin olsun ki! Biz hem toplumları, hem de elçilerimizi, gerçeklere ve ayrıntılı kayıtlara göre sorgulayacağız. Çünkü Biz, olup bitenlerden hiçbir zaman uzak / habersiz değiliz ve her şeyi kaydediyoruz.
Mahşer toplantısında her bir peygamberin bir taraftan bizzat hesaba çekilirken, diğer taraftan da kendi ümmetlerinin başında ancak şahit olmak üzere bulundurulacaklarına Furkan-30, Nahl-84, 89, Ahzab-45-46 ve Nisa-41 nci ayetlerde değinilmektedir.
Nahl-89. Ya Muhammed! Kıyamet gününde, kendisinin ve onların yaptıklarını onaylamak üzere her elçiyi kendi toplumuna şahitlik yapsın diye bulunduracağımız gibi, Seni de kendi toplumuna şahitlik yapmak üzere getireceğiz. Çünkü biz Sana bu Kuran’ı, her şeyi açıklayıp doğru olan yolu göstersin, bir rahmet olsun ve okuyunca anlayıp, düşünüp yararlansınlar diye Allah’a içtenlikle inanmışlara / Müslümanlara hayatlarını kolaylaştırıp onları mutlu etsin diye indirdik.
- Peygamberler, sadece Allah’ın vahyettiklerini aktardılar.
Ahzab-39. Bu nedenle de Allah‘ın peygamberleri, sadece Allah‘ın buyruklarını bildirmekle yetinirler. Allah‘ın bildirdiği hükümlerinin dışına çıkmaktan korkarlar ve kim söylerse söylesin, Allah’ın buyruklarına ters olan geleneksel kararlara uymamaktan korkmazlar. Çünkü esas önemli olanın, Allah’ın hesap sorması olduğunun bilincindedirler.
- Peygamberler, Allah’ın onlara vahyettiklerini insanlara aktarırlarken herhangi bir menfaat beklemediler ve ücret istemediler.
Kalem-46. Hâlbuki Sen onlardan bir ücret de istemeyeceksin ve bu yüzden çok ağır bir borç altında da kalmayacaklar.
Müddessir-6. Bu arada Kur’an’ı tebliğ etmek ve Din denilen muhkem /değişmez ana kuralları ve toplumuna özgü olan müteşabih yöntemleri anlatmak üzere yapacağın hizmetleri sakın kendine kazanç aracı kılma /meslek olarak yapma 7. Ve yalnız Rabbin adına / O’nun rızasını gözeterek çaba göster, bu arada sabırlı / tahammüllü de ol.
Sad-86. Ya Muhammed! İnsanlara de ki; “Ey şirk koşanlar! İşte Kur’an’dan Bana bilgi olarak vahyedilenler böyle. Size haber verdiğim bu bilgilere karşılık olarak, sizden bir ücret istemiyorum. Ben bunların dışında kendiliğimden de hiçbir şey söyleyemem / başka bir mükellefiyetim / yetkim de yok”
- Peygamberler, kendilerine vahyedilen dışında tek bir söz veya dinî bir kural ilavesi yapmamışlardır.
Ra’d-38. Yemin olsun ki, Biz Senden önce de birçok elçi gönderdik ve onlara da eşler ve çocuklar verdik. Allah’ın izni olmadan ve vahyettiğimiz dışında hiçbir elçi kendiliğinden hiçbir ayet / kural / hüküm getirememiştir. Gönderdiğimiz ayetlerin / delillerin / bilgilerin de kitabımızda yazılı birer ecelleri / geçerlilik dönemleri olmuştur.
- Hatta herhangi bir ekleme yapma hatalarına karşı şeytanın vesveselerinden de korunmuşlardır.
Hac-52. Ey Peygamber! Senden önce gönderdiğimiz hiçbir resul ve nebi yoktur ki, bir şeyi gönüllerinden geçirdikleri zaman / düşündükleri zaman, şeytan onların olumsuz nefsleriyle ilgili düşüncelerini benimsemeleri için vesvese vermiş olmasın. Fakat Allah, resul veya nebinin olumlu nefslerini itidal / orta düzeyde kullanma yeteneklerini kuvvetlendirmiş ve şeytanın soktuğu vesvesesini etkisiz kılmış ve sonra olumsuz nefslerden temizlenmiş olan bilinçlerine ayetlerini yerleştirmiştir. Şüpheniz olmasın ki Allah, her şeyi bilen ve her şeye hakim olandır.
- Her peygambere, tebliğ ettiği anlaşılsın ve insanlar bu bildirilenlere göre inançları ile yaşamlarını düzenlesinler diye ana dilleri ile vahiyler yapılmıştır. Dolayısıyla da, farklı ana dilleri olup, uygun bulduğu peygambere iman edenler de, bildirilenleri kendi ana dilleri ile okuyup anlamak durumundadırlar. Bu nedenle de her vahiy kitabı, her toplumun diline tercüme edilmelidir.
İbrahim-4. Biz, görevlendirdiğimiz her elçiye, ayetlerimizi kendi halkının ana diliyle gönderdik ki, halkına anlayacakları bir dil ile tebliğlerini yapsın. İbrahim-9. Ey insanlar! Sizden önce gelmiş Nuh, Ad ve Semud kavminin ve onlardan sonra gelip de, sayılarını sadece Allah’ın bildiği halkların sonlarının ne olduğunu biliyor musunuz? Her topluma gönderdiğimiz elçilerin her biri kendi halklarına Allah’a şirk koşmamalarını ve Allah’ın apaçık ayetlerini yine anlayacakları kendi ana dilleriyle bildirmişlerdi.
- Peygamberlere ilk inananlar garibanlar olduğundan, her biri birer devrimci ve kitapları da birer devrim kitabına dayanan toplumsal yapılanmalarını da başlangıçta daima toplumun ezilen kısmı ile yapmışlardır.
Şuara-111. Kavmi, “Senin söylediklerine inananlar bayağı işlerle uğraşan ayak takımı kimselerdir. Biz nasıl olur da, onlarla eşit şartlarda Sana itaat ederiz?” diyerek inananları küçümsediler.
- Dolayısıyla da bütün peygamberlere ilk itiraz edenler, toplumu sömürmekte olan kodamanlar olmuşlardır.
Zuhruf-23. Ya Muhammed! Şimdiki şirk koşan ve riyakârların ileri gelenleri gibi, Senden önce de hangi kente bir uyarıcı gönderdiysek, oranın çıkar çevreleri, “Biz, atalarımızı bir din üzerinde bulduk ve onların öğretilerini uyguluyoruz” demişlerdir.
- Ve ilk itiraz eden bu kodamanlar, daima peygamberlerle alay etmişler ve eziyet etmişlerdir.
Yasin-30. Yazıklar olsun o kullara / beşerlere ki, kendilerine her ne zaman bir elçi / uyarıcı resul gelse, onunla alay etmişler ve karşı çıkmışlardır, ona eziyet etmişlerdir.
- Peygamberlerin delilleri / mucizeleri, kitapları ve olumlu kişilik özellikleri olmuştur.
Ankebud-51. Bu kitabı Senin aracılığınla indirmiş olmamız ve kendilerine tebliğ etmen bir mucize olarak onlara yetmez mi?
Ra’d-7. Küfre sapmış olanlar yine akıllanmıyor ve “Muhammed eğer peygamber ise, Rabbinden bir mucize ile gelmesi gerekmez miydi?” diyerek küfürleri için bahaneler arıyorlar.
Hz. İsa ile ilgili olarak Meryem-29, 33, Al-i İmran-46, 48-49 ve Maide-110 ncu ayetlerde Lepra’lıyı iyileştirme ve ölüyü diriltme şeklinde semboller halinde değinilmiş olan konular, birer mucize değil, bir hekimin yanında çalışmış olan Hz. İsa’nın bir yeteneği, ölüyü diriltme sembolü ise insanları din ve ilâhî konularda bilgilendirmesi demektir.
- Peygamberlerin, Allah izin vermedikçe gaybı bilmediklerine A’raf-188 ve En’am-50 nci ayetlerde değinilmiştir.
A’raf-188. Ya Muhammed! “Ben Allah’ın uygun görmesi dışında, kendi nefsime yarar sağlama, ya da zarar verme yetkisine de sahip değilim. Ayrıca gaybı / bilinmeyen geleceği bilseydim, Bana dokunacak zarar için daha önceden tedbirimi alırdım. Böylece Bana hiçbir zarar ve kötülük de gelemezdi. Ben iman etsinler diye insanlar için, sadece bir müjdeci ve uyarıcıyım” diyerek insanları durumun hakkında bilgilendir.
- Peygamberler, gaybı bilmedikleri gibi, vefatlarından sonra dünya ile de iletişimlerinin olmadığına Maide-109 ve 117-118 nci ayetlerde belirtilmiştir.
Maide-109. Hesap için toplanılacak kıyamet gününde, Allah elçileri toplayıp: “Yaptığınız tebliğlere ve çabalarınıza uyulup uyulmadığı konusunda ne diyorsunuz?” diye soracak, peygamberler de; “Bizden sonra olan gelişmeler hakkında bizim hiç bilgimiz yok. Bütün gaybları ancak sen bilirsin” diye cevap verecekler.
- Kur’an’da bu yönde herhangi bir bilgi olmadığı halde, asırlardır peygamberlerin ve bu meyanda Hz. Muhammed’in de şefaatçi olacağına inanılmaktadır. Ancak Enbiya-28, Necm-26, Tövbe-80 ve 113 ncü ayetlerde şefaat / günah bağışlamanın sadece Allah’ta olduğuna değinilmiştir.
Tövbe-113. Allah’a şirk koşmaları nedeniyle Cehennem’lik oldukları açıkça belli olan ölmüş müşrikler için, akrabaları bile olsalar, ne peygamber, ne de iman edenler, onlar için bağışlanma / şefaat dileyemez ve dua etseler bile, böyle bir bağışlanmayı / şefaati sağlayamazlar da.
NOT: NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız artar: “DİN VE BEYİN”, “SON DAVET KUR’AN Tercümesi”, “KUR’AN KADINI KORUYOR”, “OKU! Konularına göre Kur’an ayetleri”, “KUR’AN’IN KULU KÖLESİ MEVLANA”, “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM” ve “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”