Hiç kimsenin hayal edemeyeceği bir şeydi tüm dünyanın evlere kapanması. Belki de tabiatımıza da aykırı olarak yaşamda yepyeni bir düzene, minimum sosyal hayata adım attık. Yaşamın tahmin ettiğimizden çok daha büyük sürprizlere neden olabileceğini öğrendik. Görmediğimiz bir virüsün tüm dünyayı esir ettiği bir döneme girdik. Sadece sağlıkçıların konuştuğu kavramlar öğrendik. Pandemi, korunma, bağışıklık, aşılama gibi konular neredeyse tüm sohbetlerimizin ana konuları haline geldi. Normal artık eski normal değildi. Belki de kabul etmekte en çok zorlandığımız gerçekte bu oldu. Yaşam eskisi gibi olacak mıydı gibi düşünceler sürekli kafamızda sorular şeklinde dönmeye başladı. Ve daha önce yaşamadığımız, düşünemediğimiz, algılayıp anlayamadığımız birçok şeyi yeniden yorumlamaya başladık. Bu süreç, tüm insanlık için de yaşamsal öneme sahip deneyimleri öğrenme süreci oldu.
Şükretmek
Bir gün birisi bize gelip “bu hafta herkes tüm gününü evinde ailesiyle hiç dışarı çıkmadan birlikte geçirecek” deseydi sanırım hepimiz ne saçmalıyor deyip gülerdik. Ama öyle bir sürece girdik ki tüm dünya olarak evlerimize kapandık. Nasıl bir kapanış öyle! Tüm yaşamımız, işimiz ve her şeyimizi evlerden yapar duruma geldik. Aynı zamanda bu büyük kapanış insanın kendini yeniden yorumlamasına da neden oldu. Yaşamını, ilişkilerini, işini, hayatı, elde edip sahip oldukları için şükretmeyi, sahip olamadıkları için üzüldüğü zamanları, hayati öneme sahip şeylerin aslında ne kadar önemsiz olduğu ve daha birçoğu…
Bir zaman yönetimi ile ilgili video izlemiştim. Anlatan uzman kum ve taşlarla dolu bir kabı masanın üstüne koymuştu, sonra katılımcılardan kabın içindekilerin hepsini boşaltıp kabın seviyesini aşmadan yeniden doldurmalarını istiyordu. Oradaki mesaj zamanı etkin planlayamadığınızda, öncelikleri iyi belirlemediğinizde zamanı etkin yönetmenizin mümkün olmadığı ile ilgiliydi.
Büyük kapanışımızın bizlere öğrettiği en değerli öğretilerden birisi, zamanın ne kadar uzun olduğu ve bizim o zamanı etkin kullanmak adına ne kadar az şeyler yapabildiğimizdir. 24 saati, normal zamanlarda yaşamak için çok kısa bulurken eve kapandığımız dönemde akşam olana kadar ne yapacağımızı şaşırır duruma geldik. Zaman ne kadar uzunmuş. Çalışmalar yaptık, kitap okuduk, yemekler yaptık zaman bir türlü geçmek bilmedi. Geçmişte olduğundan çok daha uzun süreler aile üyelerimizle birlikte olduk, televizyon izledi, çeşitli filmler izledik, YOK, yine zamanı dolduramadık. Ekmekler yaptık, pastacılık, yemek yapma becerilerini geliştirdik, yeni hobiler edindik ve nicesi… Zaman ne kadar değerli oysaki. Bütün gün ailelerimizle ya da sevdiklerimizle birlikte ve en güvenli ortamdayız. Yani ‘EV’imizdeyiz.
Evde olmak…
Belki de normal zamanlarda en büyük hayalimizdi.