Globalleşen dünyada bilgiye erişim ve bilginin paylaşımı gittikçe kolaylaşmaktadır. İletişimin kolaylaşması ve yaygınlaşması ise kültürel ve ekonomik gelişmenin temelini oluşturmaktadır. Sosyal medya platformları günümüzde bu konuda önemli rol üstlenmektedir. Her konuda olduğu gibi sosyal medyanın da doğru ve amacına uygun biçimde kullanılması önemlidir. Uçsuz bucaksız, engin bir okyanusu andıran sosyal medya mecrasında kendi sandalı ile seyahat etmeye çalışan bizler bu yolculukta nasıl bir sınav vermekteyiz?
Başlangıçta kişisel paylaşım noktası olarak kısıtlı bir amaca yönelik ortaya çıkan sosyal medya platformları gittikçe ulusal ve uluslararası birer bilgi ve haber paylaşım portalı haline dönüşmüştür. İnsanların çalışma ve özel hayatlarına dair paylaşım yaptıkları, takipçilerine ve takip ettikleri kişilere kolayca ulaşabildiği sosyal medya, beraberinde birçok olumlu ve olumsuz unsuru bünyesinde barındırmaktadır. Sosyal medyayla ilgili en önemli eleştiri konusu kişisel verilerin korunması ve gizliliktir. Sosyal medyada paylaşılan bilgilerin paylaşan kişinin iradesi dışında üçüncü şahıslarla paylaşılması veya bir şekilde bu kişilerin eline geçmesi birçok hukuksal ve sosyal probleme neden olmaktadır. Gizlilik ve güvenlik başlıklarında sosyal medya platformu sağlayıcılarına büyük görev düşmektedir. Sosyal medya ile ilgili bir diğer eleştiri konusu paylaşılan haberin niteliğinin ve doğruluğunun sınanmasına olanak olmamasıdır. Asılsız bir haber veya paylaşımla birçok kişi veya kurumun itibarı zedelenebilmektedir. İtibar suikastine uğrayan kişi veya kurumlar sonrasında bu haber veya paylaşımları tekzip yoluna gitseler de, ok yaydan çıktıktan sonra istenen etki oluşmamakta çamur at izi kalsın anlayışı hakim olmaktadır. Bu konuda denetleyici ve hüküm verici kamu idaresinin ve adli mercilerin de hassas bir denge gözetmesi gerekmektedir. Sosyal medyada ver verilen paylaşımlara ait denetleme rolü üstlenilirken sansürcü ve baskıcı bir anlayış da egemen olmamalıdır. Sosyal medyanın birçok toplumsal olayda kamuoyunu örgütleme, yönlendirme, teşvik ve motive etme konusunda üstlendiği rol göz önünde bulundurulduğunda, otoriter siyasi rejimlerin sosyal medyanın gücünden çekinme olasılığı yadsınamaz bir gerçektir. Bu nedenle özellikle az gelişmiş ve bizim de içerisinde yer aldığımız gelişmekte olan ülkelerde bazen sosyal medyanın sesini kısmak kimi kesimlerce kendi zaviyelerinden sonuç getirecek bir seçenek olarak düşünülebilmektedir. Sosyal medya konusunda kişi hak ve özgürlükleri belirlenirken daha evrensel ve katılımcı bir anlayışla hareket edilmelidir.
Sosyal medyanın insanları sosyalleştirirken yalnızlaştırdığı gerçeği de üzerinde durulması gereken önemli bir olgudur. Sosyal medya sayesinde birçok farklı kişiyle iletişim kuran, dünyanın kilometrelerce uzağındaki farklı kültürlerle paylaşım ve etkileşimde bulunan insanoğlu aslında bir yandan da kendi iç dünyasındaki yalnızlığın esiri olmaktadır. Sosyal medyada saatlerce amaçsız bir şekilde zaman geçiren, çevresiyle ve ailesiyle iletişimini kısıtlayıp sosyal medya üzerinden kendi beşeri gelişimini gerçekleştirmeye çalışan bireyler sonuç olarak yalnızlaşan ve bu yalnızlığın getirdiği mutsuzlukla yaşamaya başlayan birer yaşayan bir ölü haline gelmektedirler.
Sosyalleşelim, güzelleşelim, gelişelim ama birer sosyal medya figüranı olmayalım….
1 yorum
Sosyal Medya İlizyonu….
Evli bir çift düşünün. Evden çıkıp sinemaya gidiyorlar. Adam karısına geç hazırlandığı için kızıyor. Asansörde tartışarak iniyorlar.
Yolda trafik sıkışıyor. Adam bir yandan kendisini sıkıştıran araçlara bağırıp çağırıyor,
bir yandan da geç kalmalarına sebep olan karısına saydırıyor.
Park yeri bulamayıp bir on dakika da öyle dolanıyorlar ve tam bir sinir harbi yaşıyorlar. Film de hoşlarına gitmiyor.
Çıkışta bu sefer kadın, kötü bir film seçtiği
için eşini suçluyor. Tartışarak eve dönüyorlar.
Şimdi gelelim sosyal medyaya.
Siz bu çiftin arkadaşı olduğunuzu düşünün. Evinizde pijamalarla huzur içinde oturuyorsunuz.
Bu arada Instagram’a arkadaşınızın fotoğrafı düşüyor. İki tane gülümseyen yüz, kucakta kocaman bir patlamış mısır paketi, arka planda filmin afişi.
Fotoğrafın altında şöyle yazıyor;
“Harika bir bahar akşamı, enfes bir film, patlamış mısır ve aşkım.”
Cümlenin sonunda bir de kalp var. Moraliniz bozuluyor. “Ben evde atletle oturuyorum. Millet nasıl da eğleniyor!” diye canınızı sıkıyorsunuz.
İşte sosyal medyanın illüzyonu bu. Herkes ucu bucağı olmayan bir podyumda ha bire poz veriyor.
Seyirciler de bu büyük kıyaslama oyununa
ha bire özeniyor.
Sosyal medyada mutlu gözükmek için harcanan çok büyük bir gayret var. Ama ekranda bu gayret gözükmüyor.
Stanford Üniversitesinde konuyla ilgili çalışmalar yapan araştırmacılar işte bu durumlar için bir kavram geliştirmişler;
“Ördek Sendromu.”
Ördekler gölün üzerinde hiçbir çaba sarf etmiyormuş gibi, rahat ve dingin bir şekilde süzülürler.
Gölün altında kalan ayakları bir makine gibi çalışır ama dışarıdan bakınca hiç belli olmaz.
Sosyal medyada suyun altında kalan kısımlar da ekranda gözükse, inanın kimse moralini falan bozmaz.
Sosyal Medya İlizyonu
Hasan SEYHAN