Sağlık alanında yapılan iyileştirmeler, doktorlar hakkında yaptırımlar, tam gün yasası çıkarılması, sağlıkta akıl almaz hızla girişilen özelleştirmeler, sağlık otoritesinin izni olmaksızın özel merkez, hastane açılması imkânsızlığı. Hangi statüde olursa olsun (aktif çalışan, emekli vb.) hekimlerin çalışma koşullarının Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenmesi gibi sıkı sağlık rejimi uygulamaları bilgimiz dahilinde.
Ancak sağlıklı insanların sağlığının bozulması ve buna neden olan işletmelerin insan sağlığını hiçe sayarak kötü koşullarda iş yapması, bu işletmelerin hiçbir kaydının olmaması, işyeri standartları gibi bir kaygının olmaması, işverenin cezai sorumluluğunun yokluğu ve çalışanın sağlığının bozulması durumunda bunun tazmin edileceği mercinin bulunamaması oldukça ilginç ve anlaşılmaz bir durum.
Son yıllarda kozmetik amaçlı kotların kumla beyazlatılması bir sektör. Adı belli büyük işletmeler merdiven altı diye tanımlanan küçük işletmelere kayıtsız ve sorumluluk almadan bu işi yaptırıyorlar. Ne kadar işletme olduğu ve ne kadar çalışanın maruz kaldığı konusunda kayıt bulunmuyor.
Aynı şekilde dekoratif amaçlı camları kumlayarak desenler oluşturulması da benzer bir sektör. Yukarıda tanımlanan işletmelerin özelliklerini taşıyorlar. Diğer bir ilginç nokta ise bu işletmelerde çalışanların sağlık güvencesi olmaması.
Bu konu niye bu kadar önemli? Bir sürü riskli işte insanlar aynı koşulda çalışmıyor mu? Çalışma ortamları çok mu kötü ve kontrolsüz? Bu çalışanlarda gelişen hastalık yaşamı mı tehdit ediyor? Bir de size ne canım, Sağlık Bakanlığı, Sosyal Güvenlik ve Çalışma Bakanlığı var, onlar uğraşsın bu işle, diyebilirsiniz.
Son önermeden başlıyorum, kesinlikle benim sorunum değil, bu adı geçen bakanlıkların işi. Ancak bu işletmelerin kaydı ve resmi olarak geçerliliği olmadığı için bu bakanlıkların denetim yapması ve kontrol etmesi güç. O nedenle sorunu ve hastaları izleyen bir sağlık çalışanı olarak diğer meslektaşlarım gibi benim de sorunum. Vatandaş olarak yetkilileri uyarmam gerekiyor.
Bu işlerin yapıldığı ortamların fiziki koşulları çok yetersiz. Çalışmaya başlanıldığında göz gözü görmeyecek kadar toz, duman oluyor. Kum parçacıklarının ortamda yoğun konsantrasyonu oluyor.Çalışanlar herhangi bir önlem alınmadığı için bu yoğunluktaki kum parçacıklarını soluyorlar. İşin daha ilginç yanı, çalışanların bunun akciğerlere zarar vereceğini bilmiyor olmaları.
Akciğerlerde, bu ortama maruz kalmanın süresi, ortamdaki kum parçacıklarının yoğunluğu, iş ortamı güvenlik koşullarının durumu ve bireyin sigara içme gibi ek risk faktörleri olması ile ilişkili olarak silikozis ve akciğer fibrozisi dediğimiz geri dönüşsüz, tedavisi olmayan, hızla ölümle seyreden hastalık gelişiyor. Hastalık oluştuktan sonra biz hekimler ne yapıyoruz? Seyirci kalıyoruz. Hastaya çeşitli önerilerde bulunup ve destek tedavileri planlıyoruz. Kendi içimiz kan ağlayarak, hastaya umut vermeye çalışıyoruz. Bu insanlar ailelerinin geçimlerini sağlamak için çok genç yaşlarda bu hastalığa yakalanıyorlar. Burada konunun kozmetik ve dekoratif amaçlı ürün üretme temelinde olduğu göz önüne alındığında olayın önemi çok daha artıyor. İnsanlar keyfi alsın diye gencecik insanlar ölüyor.
Bu sektörde bir kaynak üretimi yok mu? Evet var, ancak astarı yüzünden pahalı. Çözüm önerisi olarak ne yapalım diye sorabilirsiniz. Biz sorumluluğu ve yetkinliği sınırlı insanlar, kumlanmış kot ve cam almayarak sektörün daralmasına neden olabiliriz. Ama asıl kontrol yukarıda adı geçen bakanlıklar tarafından bu işlerin yapılması, iş yerlerinin açılması, bu sektörde üretilen ürünlerin satılması, ihraç ve ithal edilmesine yasak getirilerek sağlanır. İnsan sağlığı söz konusu olunca yasakların konulması kimseye sıkıntı vermemeli diyor, esenlikler diliyorum.