Yıllardan beri Çanakkale’ye gidip,Truva’yı ve Çanakkale muharebelerinin yapıldığı yerleri görmeyi çok isterdim, kısmet bu seneye imiş. Bu isteğim sadece vatanını seven bir Türk olmamla ilgili değildi; dedem de (Binbaşı Mehmet Cemalettin) komutan olarak Çanakkale’deki savaşlara katılmıştı. Ayvalık’ın kurtarılmasında da önemli rolü olmuştu. Binbaşı Mehmet Cemalettin’in babası da o zamanlar Osmanlı toprakları olan Galiçya’da harpte kolağası (şimdiki üsteğmen veya yüzbaşıya denk geliyor) rütbesinde iken şehit olmuştu. Kolağası Üsküdarlı Hacı Hamdi, şehit olduğunda oğlu Mehmet Cemalettin henüz doğmamıştı. Osmanlı döneminden beri hep asker olmuş bir ailenin çocuğu da elbette ki asker olacaktı ve harplere katılacaktı, öyle de oldu. Dedem Çanakkale harbinde yaralandı ve Belçika’da tedavi gördü. Son dönemlerinde çekilen üniformalı ve üniformasız fotoğraflarında sağ şakağında görülen çukurluk, harpte aldığı yaranın sonucu idi. Emekli olduktan sonra da Atatürk’ün isteği doğrultusunda İş Bankası’nın kuruluşuna katıldı ve ilk muhasebe müdürlerinden birisi oldu.
Harp yıllarında, babam henüz ilk okula giderken, Mehmet Cemalettin harbe gitmiş ve ailesini İzmir’de bırakmıştı. İzmir o zaman işgal altında idi. Babamı Yunanlı subaylar gelir, evden veya okuldan alır, karakola götürür, "baban nerde söyle" diye sıkıştırır ve karakolda tutar, bu arada diğer Türklere yaptıkları işkenceleri gösterir (subayın çizmesinin mahmuzunu insanların alnına veya şakağına bastırıp, oyar gibi hareketler yapması), "babanın nerde olduğunu söylemezsen sana da böyle yaparız" derlermiş. Oysa babam babasının nerde olduğunu bilmezmiş ki.
Harp yıllarını, çektikleri acıları anlatır, "biz bu memleketi bedavaya bulmadık" der, Türk bayrağı gördüğü veya milli marşları dinlediğinde ağlardı. Laf aramızda biz çocukları da bazen onunla dalga geçerdik.
Artık dalga geçmiyorum. Çünkü Çanakkale’yi gördüm. Çanakkale’de bir mucize yaratıldığını anladım. Gelibolu’da on ay süren çarpışmaların ardından, Seyit Onbaşı’nın kendisi 56 kg olmasına rağmen 286 kg ağırlığındaki top mermisini nasıl kaldırdığını ve İngiliz donanmasını batırarak, harpten galip çıktığımızı ve İngiliz’lere "ÇANAKKALE GEÇİLMEZ" dedirttiğini kendi gözlerimle gördüm.
Çanakkale’ye herkesin gitmesi ve ne denli bir mücadelenin verildiğini görmesi gerekir. O zaman işte Türk milletinin nelere kadir olduğu anlaşılabilir. Olayları kitaplardan okumak yetmiyor. Bizler eğer bugün huzur içinde ülkemizde gezebiliyorsak, bu durumu dedelerimize, Seyit Onbaşı’lara borçluyuz.
Huzur içinde uyusunlar, onlara binlerce teşekkürler.