İstanbul’da simit 100 gram. Ankara simidi ise 110 gram. Ankara simidinin üzerini, pekmez-su karışımıyla kaplayıp susama batırdıktan sonra fırına verirler. Bol pekmezli olmasından, Ankara simidinin rengi koyudur. Susamlı simidin 100 gramında 275 kalori, 57.14 g karbonhidrat, 10.71 g protein, 3.57 g yağ bulunur. Şimdilik simidin fiyatı 5-6 lira. Yüz gram beyaz peynir: ort 330 kalori, 2.53 g karbonhidrat, 20.3 g protein, 24.3 g yağ, 690 mg kalsiyum içeriyor. Gelelim yumurtaya: Haşlanmış 100 gram yumurta, 155 kalori, toplam yağ 11 g, kolesterol 373 mg, protein 13 g, karbonhidrat 1.1 g. Orta boy yumurtanın otuzluk kolisi 65-70 lira, tanesi 2.3 liraya geliyor. Çaydan da, simitten de, daha ucuz.
Üniversite yıllarımda (1966-1974), Ankara’da Sıhhiye pazarında, camlı arabalarda, haşlanmış yumurta satarlardı. Satıcılar, yumurtayı özenle soyar, çeyrek ekmeğin içine bir kaç parça halinde yerleştirir, üzerine biraz tuz serper, eşliğinde sıcacık çay ile servis ederlerdi. Pazarcılar, alışverişe gelenler ve öğrenciler, iştahla çayla birlikte, ‘yumurta ekmek’ yerlerdi.
İncesu deresi, pazarı ortadan ikiye ayırırdı. Dere, pazarı geçtikten sonra, Atatürk Bulvarı’nın altından, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nin karşısında tekrar gün yüzüne çıkar, Ulus’a kadar da, açıktan aheste akarak, yoluna devam ederdi. Aşırı yağmur yağdığında hamallar, derenin dışına taşan balıkların başında, birbirleriyle kıyasıya kavga ederlerdi.
Pazarın yanındaki dar sokak, tren yolunun altından geçerek, fakültemiz Ankara Tıp Fakültesi ve Hacettepe’ye doğru uzanırdı. Sokağın etrafında, odun-kömür depoları bulunurdu. Bu yüzden, yan taraftaki Hıfzıssıhha Enstitüsü, pek dikkat çekmezdi. Bir süre sonra, odun-kömür depoları kaldırılıp, derenin üzeri de kapatılınca, ortaya geniş bir bulvar çıktı, Sıhhiye pazarı küçültülerek, üzeri kapatıldı. Pazardan arta kalan araziye, çok katlı otopark binası inşa edildi. Bir zamanlar otoparkta, pazar günlerinde, ikinci el araba pazarı kurulurdu.
Cumhuriyetimizin ilk yıllarında, Ulus’tan Çankaya köşküne doğru bulvar yapılınca, etrafına evler, resmi bina ve elçilikler inşa edilmeye başlanmış. Demiryolunun ilerisinde kalan, bağ ve bahçeler içindeki bu yeni kurulan geniş bölgeye de, ‘Yenişehir’ adı verilmiş. Sağlıkla ilgili en önemli kuruluşlarımız olan, Sağlık Bakanlığı ve Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün bulunduğu bölgeye de ‘Sıhhiye’ adı verilmiş. Demir yoluna paralel olarak, Kurtuluş’tan bulvara doğru giderken, sağ tarafta Ankara Belediye zabıtasının, ABZ lokali vardı. Arkasındaki boşluk alanda, haftanın belli günlerinde, belediye mehter takımının çalışmaları olurdu. ABZ lokaline, fakülteden arkadaşlarla arada bir biz de çay içmek için uğrardık. Sonradan, tek katlı binaları yıkılınca, oralara ‘Sıhhiye Parkı’ yapıldı.
Kolejden gelen yolun diğer yanında uzanan Kurtuluş Parkı’nın içine, sanki başka boş yer yokmuş gibi, ‘bu kadar geniş park halkın neyine’ denilerek, ‘Vedat Dalokay Evlendirme Dairesi’ konduruldu. Ara sokakta, Hıfzıssıhha bahçesinin bir kenarında, üst katında, Sağlık Bakanlığı komisyon toplantılarının yapıldığı salonları bulunan, iki katlı nostaljik ‘Hekimevi’, onun giriş katında da, öğle yemekleri için, toplantı aralarında bizim de faydalandığımız, geniş bir yemek salonu vardı. Yıllardır bulvardan geçmemiştim, Sağlık Bakanlığı, Eskişehir yolunda, aylık 2.5 milyon liraya (şimdi belki 5 milyon olmuştur) kiraladığı yeni binasına taşındığından, Bulvar üzerindeki tarihi bakanlık binalarını da, valiliğe devredivermişler!
Şanlı tarihimizle hep övünürüz de, Adnan Menderes’in başbakanlık yaptığı, Ulus’taki tarihi binayı, bakanlıklarda Demirel’den Ecevit’e nice başbakanlar görmüş tarihi başbakanlık binasını, Sağlık Bakanlığının Sıhhiye’deki tarihi binasını, Atatürk Orman Çiftliği’nde kapatılan hayvanat bahçesini, hatta Atatürk’ün Çankaya Köşkü’nü, gençlerimizin çoğu hatırlamıyor. Kızılay’a adını veren, tarihi Kızılay binasını bile, yerine AVM ve dükkan yaparak üç kuruş kazanmak uğruna, yıkıp yok ettiler! Hay sizin bitmez tükenmez AVM özentinize. Bunun anlamı, şanlı tarihimizin bize ve gençlerimize, unutturulması değil de, nedir arkadaşlar.
Amerikalılar, başkentlerindeki meşhur ‘Beyaz Saray’larını, İngilizler, tarihi 10 numaradaki başbakanlık binasını yüzyıllardır kullanıyorlar, onlara gözlerinin içi gibi bakıp koruyorlar. Yabancılar, kendi tarihlerine aşırı mı duyarlılar, yoksa biz onlardan, çok mu akıllıyız?
Benim çalıştığım dönemlerde, Sağlık Bakanlığındaki toplantılarda, çayın yanında, masalarda kuru pasta, peynir-simit ikramları olurdu. Çay, simit, yumurta, peynir derken, birden mazide kalmış öğrencilik yıllarımızı anımsadım. 1955 ten 2016 ya, altmış bir yıl geçirdiğim, başkentimiz Ankara. Kışları dondurucu soğuğunla, kar-yağmur, çamurunla, dürüst ve mert insanınla, ‘Büyük Millet Meclisimiz, Anıtkabir ve Ata’mızla, sen her zaman başımızın üzerinde ve her halinle güzelsin.
4 yorum
Her gören ağladı kalbini bağladı Ankara kızlarına söyledim aşkımı ben Ankara rüzgarına. Ben hep İstanbul da okudum sadece yedek subaylıkta Etimesgut ta 6 hafta bulundum. Aziz, bilge ve muhteşem jinekolog değerli ağabeyim. Bu yazınız beni çok duygulandırdı. Ankara ‘ yı sevdirdi. İlk cümlemdeki güfteyi Kuleli Askeri Lisesi ‘nde tarih öğretmenimiz Binbaşı Gündoğdu Duran’ dan size ithaf ediyorum. Ellerinizden saygıyla öper size ve değerli ailenize uzun ömürler dilerim. Dr. Moral( Dr. H. İbrahim Erbıyık)
Ankaraya gelip orada yaşadıkça içimi sarmalayan hüzünlü bir havası vardır benim için . O da sağlıkçı olmamızın nedenidir belki . Eski hikayelerini dinledikçe sevmişimdir Ankara’yı . Şimdiler de kaçmak istedikçe bırakamadığım eski sevgili gibiyiz.
Siz bize hatırlattıkça mutlu oluyorum. Eski yaşanmış hikayeleri dinlemeyi seviyorum . Yüreğinize sağlık. Sağlıklı uzun ömürler diliyorum.🙏
Saygılar sevgiler Hocam
Hocam titrettiniz biraz nostalji biraz özlem.Saygıyla.
Bir Ankaralı olarak etkilendim. Yüreğinize kaleminize sağlık.. Gerçekten bir aşktır ANKARA….