Ülkemizde her gün, hatta her sabah yeni ve olumsuz bir şeyler oluyor. Özellikle medyada, TV kanallarında bunları defalarca, sanki kafalara çakılırcasına gösteriyorlar. “Sıcak haberler”, “şok şok şok” ya da başka türden başlıklarla, henüz meydana gelmiş olan kötü olaylar zihinlerimize adeta çakılıyor. Görüntüler defalarca ekranlarda boy gösteriyor.
Medyanın görevidir bu, olayları vatandaşa duyurmak. Olay nerede, muhabirler de orada. Başta depremler olmak üzere sel baskını, kar, dolu, çığ düşmesi, yağmur, terör olayları, yangın, deprem, maden, araba kazası, kapanan yollar. Nerede bir olay varsa, muhabirler anında oradadır. Onların görevi, halkı bilgilendirmektir.
Olayların çoğu, cahillikten mi, vurdumduymazlıktan mı, acelecilikten mi ya da hıyanetten midir bilmem, bir bir sorgulanıp araştırılır. Hani ibretlik bir söz vardır, eskiler şöyle derler: “Külli cahilin cesur”. Eskiden ben “küllün cahilun cesura” diye yazar ve söylerdim. Yanlış biliyormuşum, eski Türkçeye de pek hakim değilim. Neyse, doğrusunu internet sayesinde öğrenmiş oldum. Türkçesi, “tüm cahiller cesurdur”.
Ülkede, devamlı olumsuz bir şeyler olmakta. Terör olaylarından hiç bahsetmeyeyim. Deprem olur, çürük binalar yıkılır. Hatta bir kısmı deprem olmadan da durup dururken yıkılır. İnşaat mahallinde kullanılan asansörler çöker. Maden ocaklarında göçük ve patlamalar olur. Fabrika kazaları, yangınlar. Muhabirlere de, her gün ekranlara çıkartılacak olaylar lazım. Bir olay olur. Hemen sonrasında araştırmalar başlar. Verirler yanlarına bir kameraman, haydi oğlum, kızım koş olay yerine, koş deprem yerine. Yıkılmış binalar, ekiplerin insanüstü çabaları, kurtarılanlar, kaybedilenler. Ardından yöneticiler, siyasiler ve konuyla ilgili ve bilgili olanların demeçleri. Yıkıntılar, kurulan deprem çadırları, aşevleri.
Sonrasında olaylar durulunca haberciler, özellikle İstanbul’da çürük binaları araştırmaya başlarlar. Paslanmış demirler, çürük kolonlar, hatta çürük betondaki midye kabukları ibretle gösterilir.
Yahu, bu bina yapılalı kaç yıl oluyor? Belediyeden bu haliyle nasıl ruhsat aldı, kontrol mühendisi yok muydu? Sorular, sorular…
Ülkemizin cahili de çok, okumuş eğitimli olanları da. Haydi cahil cesurdur, ilk etapta önce kendi menfaatini düşünür. Olayın boyutlarını, gelişmeleri, yıllar içinde olacakları eksik bilgisi nedeniyle yeterince bilemez. Anladık da, bu işlerin eğitimini almış görevlilere ne demeli?
Bizde cahiller de okumuşlar da cesur diyoruz ama olanlar masum vatandaşlara oluyor. Herkes görevini hakkıyla yapsa bu olaylar olur muydu. Olurdu ama bir farkla, çok az olurdu.
Sağlıkta bir komplikasyon çıktığında ortalığı birbirine katanlar, önlenebilir olaylar nedeniyle onlarca insanımız kaybedildiğinde nedense susup kalıyorlar.
Gölcük depreminde bir tek Veli Göçer’i günah keçisi ilan etmişlerdi. Tek müteahhit o değildi. Ama diğerleri çok güçlüydü, onlara dokunamadılar.
Depremler, maden kazaları, orman yangınları, şehirlerimizde terör saldırıları ve diğerlerini sadece unutmak yerine olaylardan sonra en büyük çabamız, her olayda failleri bularak yakalamanın ardından şiddetle cezalandırmak ve bundan sonra olacakları azaltmak olmalı.
Bu yazı yazıldıktan sonra, 3 temmuzda, Adapazarı’nda havai fişek fabrikasında patlama ve ardından yangın çıktı. Çalışanlardan ölenler oldu. Eskiden de fabrika arada bir yanarmış (on üç yılda yedi patlama). Sonrasında, patlayıcılar imha için nakledilirken meydana gelen patlamada üç askerimiz daha şehit oldu. (9 temmuz, 2020)
Askerlikte, “parola disiplin, işareti eğitimdir” diye kutsal bir söz vardır. Bu parolayı uygulayanlara ayrıca teşekkür etmek lazım. Örneklerde görüldüğü gibi, bilim ve disiplin göz ardı edilmeye devam edilirse yangınlar, göçükler, insani ve mali kayıplarımız olmaya devam edip gider.