Bu yılın, yani 2008 yılının halk sağlığını yakından ilgilendiren bana göre ilk yayını Finlandiya’dan yapıldı: BMC Genomics, 9:7,2008 ve NewScietists 23.02.2008, p5. Birinci dergide yayımlanan ve ikinci dergide de güncel haber olarak vurgulanan bu araştırmanın net sonuçları şöyle sıralanmaktadır:
1) Cep telefonları tarafından yayılan radyasyon insan derisindeki protein ekspresyonunu değiştirebilmektedir.
2) Bu değişikliğin fizyolojik önemi bilinmemektedir ve bunu anlamak için daha ileri araştırmalar yapmak gerekir.
3) Bu pilot araştırmanın doğrulanabilmesi için daha büyük gönüllülerin katıldığı araştırmalar yapılmalıdır.
4) Cep telefonun yaydığı radyasyonun moleküler etkilerini incelemek için proteomik araştırması yapılması gerekir.
Bu net sonuçlara ulaşabilmek için Finli araştırmacılar tarafından sağlıklı 10 kadın gönüllünün kollarındaki küçük bir bölgenin derisi 1 saat süre ile 900 megahertz cep telefonu radyasyonuna maruz bırakılmış. Bu gönüllülerin derilerinde toplam olarak 580 protein incelenmiş, bu proteinlerden 2 tanesi tüm gönüllülerde değişiklik göstermiştir. Bu proteinlerden bir tanesi araştırmaya katılan bireylerde normale göre yüzde 89 artış gösterirken, diğeri yüzde 32 oranında azalmıştır. Keza aynı değişiklikler kültürü yapılan hücrelerde de görülmüştür. Araştırıcılar bu çalışmanın, cep telefonu radyasyonunun moleküler etkilerini net olarak ortaya koyan ilk araştırma olduğunu vurgulamaktadır. Kullanım sonucu ve insanlığa hizmeti bakımından biribirine çok yakınmış gibi görünse de radyo dalgaları insan sağlığına bir negatif etki yapmazken cep telefonlarında kullanılan ve bizim farkına bile varmadığımız düşük düzeyli radyasyonu insan vücudu hemen tanımakta ve ona bir tepki vermektedir.
Araştırıcılar tarafından bulunan bu iki proteinin vücuttaki rolü ve gen kodu henüz bilinmemektedir. Makalelerde belirtildiğine göre, bu proteinler yalnızca moleküler ağırlıkları ve elektriksel özellikleriyle tanımlanmıştır. Buna rağmen, radyasyona maruz kalan insan derisindeki proteinler arasında belirlenmiş ve karakterize edilmiş olan bu iki değişiklik cep telefonu radyasyonunun insan vücudunda (“muhtemelen”) önemli değişimlere neden olduğunun göstergesi olarak algılanmalıdır.
Cep telefonlarının muhtemel sakıncaları bakımından çok ihtiyatlı kullanılması gerektiği, özellikle genç yaştaki insanların ve çocukların cep telefonunu uzun süreli kullanmamaları kosunda ailelere önemli görevler düştüğünü aslında bu köşede daha önce de dikkat çekici biçimde vurgulamıştık (Medimagazin, 30.05.2005, sayı:232). Doğal olarak, bu konuda devletin de görevleri ve sorumlulukları bulunmaktadır. Ekonomik nedenler ve cep telefonlarının arkasındaki uluslararası finansal güç nedeniyle bu sevimli ve sevimli olduğu kadar da tehlikeli olabilecek aygıtın yasaklanmasını önermek pek mümkün ve gerçekçi olmaz. Fakat sigarada olduğu gibi cep telefonlarının üzerine de en azından “Sağlığa Zararlı Olabileceği Düşünülmektedir” türünden bir uyarı yazısının konabileceğini sanıyorum. Sonuç olarak, artık tüm insanların yapması gereken, bu önemli aracın en az sigara kadar tehlikeli olduğunun bilincinde olmasıdır. Bu bilincin oluşmasını da ilgili ve sorumlu mercilerin görev kabul ederek gereğini yerine getirmesi gerekir.
Yeni bir konuda buluşuncaya kadar esen kalın, sağlıklı kalın.