Benim geçmiş dönem başkanı olduğum, Sinir Sistemi Cerrahisi Derneğimizin V. Bilimsel Kongresi, uluslararası katılımcılarla birlikte, 300’ü aşkın bilim adamı ve beyin cerrahının katılımı ile, 1-4 Ekim 2009 tarihleri arasında, Peri Bacaları Diyarı Kapadokya’da, Ürgüp’te yapıldı. Harika bir organizasyonla, her yönü ile mükemmel bir toplantı geçirdik. Bu bilimsel ve sosyal etkinlikleri, gece gündüz demeden çalışarak bizlerin hizmetine sunan, delegelerin rahat edebilmeleri için hiçbir fedakârlığı esirgemeyen, Dernek Başkanımız, bir İstanbul Beyefendisi Sevgili Kardeşim Sayın Prof. Dr. Ziya Akar ve Kongremizin Başkanı, yüz akı, nezaket timsali ve ilham perisi Sayın Prof. Dr. M. Nurperi Gazioğlu’na yürekten teşekkür ediyorum. Ayrıca, biz kaprisli(!) beyin cerrahlarına yıllardır katlanarak, bize müthiş bir organizasyon sağlayan SYMCON’u ve sevgili çalışanlarını kutlamak isterim.
Uluslararası düzeyde birçok bilim adamının yanında, artık bilimsel kongrelerimizin müdavimi olan, bizi hiçbir zaman yalnız bırakmayan, anevrizmalar ve vasküler malformasyonlar hakkında yaptığı araştırmalarla, teşhis ve tedavi platformunda yeni kapılar açan ve buluşlarını hep bizim bilimsel toplantılarımızda dünyaya ilan etmeyi alışkanlık haline getiren, Amerika Birleşik Devletleri, Yale Üniversitesi Beyin Damar Cerrahisi Departmanı Başkanı, bilim elçimiz Prof. Dr. Murat Günel de bizimle beraberdi.
Kafa travmaları, nörovasküler cerrahi, beyin ve omurilik tümörleri, spinal cerrahi girişimler, kullanılan cerrahi malzeme ve implantlar, fonksiyonel nöroşirurji ve daha birçok konudaki bilimsel ve teknolojik gelişmeler, toplantı süresince konuşuldu, tartışıldı ve tecrübeler ortaya konularak, bütün dinleyenlerin istifadesine sunuldu.
Bu çerçevede üzerinde durmak istediğim nokta, toplantı boyunca hararetli tartışmalara sebep olan cerrahi implantlardır. Özellikle spinal cerrahide değişik amaçlarla kullandığımız stabilizasyon malzemeleri, istisnalarla birlikte, "genç kuşak nöroşirurjiyenler" ile benim de içinde bulunduğum "duayen nöroşirurjiyenler" arasında, büyük, ancak çok düzeyli tartışmalara konu oldu.
Bu iki kuşak arasında çok farklı görüşler göze çarpıyordu. Genç kuşak grubu, nispeten daha atılgan, daha cesur, her yazılana inanabilen, gözünü budaktan esirgemeyen ve endikasyonları daha geniş bir tablo oluşturuyordu. Duayenler grubu ise oldukça daha temkinli, daha konservatif düşünüp, endikasyonlarının sınırları daha dar bir çerçeve çiziyordu. Birinci grup bilgiyi, literatür kaynaklarını ve cesareti ön planda tutarken; ikinci grup yararlılık, komplikasyonlar, tecrübe ve bilgiyi ön planda tutuyordu. Bütün bu görüş farklılıklarına rağmen yine de çok güzel tartışmalar ortaya kondu. Genel kanı olarak, özellikle bu implantların kullanılması hususunda, daha dikkatli davranılması, endikasyonların çok iyi değerlendirilerek karar verilmesi ve hastanın yerine kendimizi, eşimizi, anamızı, babamızı ve kardeşimizi koyarak, "Hangi tedavi ve ameliyatı planlardım?" diye düşünmemiz ve ona göre hareket etmemiz gerektiği düşüncesi hakim oldu.
Şahsi kanaat ve tecrübelerime göre; genç cerrahlar, genellikle mesleklerinin ilk yıllarında önce cesareti, daha sonra cesaretine destek olabilecek bilgiyi ilk planda tutar. Yıllar geçtikçe daha olgunlaşır, bilgiye cesaretini dayanak yapar. Daha sonraları, yanlışlar ve komplikasyonlar onu daha da olgunlaştırır, bilgi ve cesaretin her şey olmadığını, tecrübe ve gelişen altıncı duyunun çok daha ehemmiyetli olduğunu anlar. Ustalığına sanatkârlığını da ekleyip duayen bir hekim, cerrah olduğunda, tedavide ve cerrahide başarılı olmak için en önemli faktörün tecrübe olduğunu, her yazılanın doğru, her yazılmayanın da yanlış olmadığını öğrenir. Fakat ne yazık ki, yaş ilerlediği için(!), gençler tarafından bu gerçek, pek de fark edilmek istenmez(!). "Bir musibet, bin nasihatten evladır" sözü, ne kadar da buraya uygun düşer(!).
Yine de, tecrübeli hekimler ve cerrahlar, edindikleri bilgi ve tecrübeleri genç kuşaklara aktarmalıdırlar. Bilgi ve tecrübelerini hiçbir şey gözetmeksizin, sabır ve inatla gençlere ne kadar öğretirler ise o kadar bahtiyar ve zengin olurlar.
Duayenlerin kulaklarına küpe;
"Susuz değirmenlerin ne ile döner çarkı
Kerem etmeyen beyin fakirden nedir farkı".