Yukarıda gördüğünüz başlığın bir müzik parçasıyla ilgili olduğu sanılmasın, sadece birden fazla konuyu bu yazıda kısa kısa ele alacağım için kullandım. Kısa kısa diyorum, çünkü sizin de hatırlamış olabileceğiniz gibi, şimdi gündeme getireceğim üç konuyu da defalarca bu köşede dilimin döndüğünce vurgulamaya çalıştım. Her yazıdan sonra, yazdıklarımın pek çok olumlu yansımalarını gördüm, fakat öyle sanıyorum ki, bazı insanlar bir şeyi takdirle karşılarken, diğer bazıları bildiğini okur tarzında uygulamalarına devam edebiliyor. Ben de gördüğüm doğruları ve yanlışları burada sizlerle paylaşmaya devam ediyorum. Umarım, muhataplarım benim uyarılarımda bir art niyet aramıyorlar ve bunları sadece kıdemli bir meslektaşlarının naçizane görüşleri olarak kabul ediyorlardır.
Muamma halini alan bu girişten sonra demek istediklerime değinmenin zamanı geldi. Ele alacağım konular sırasıyla şunlar:
1- Prof. Dr. Asım Cenani Sempozyumu,
2- Tıbbi Genetik Kongresi,
3- Üniversitelerde kongre.
Bunlar hakkında sırasıyla birkaç söz söylemek istiyorum.
Prof. Dr. Asım Cenani Günü Sempozyumu Gen ‘Etik’.İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde 14 Aralık 2012 günü emekli öğretim üyelerinden Sayın Prof. Dr. Asım Cenani adına bir sempozyum düzenleniyor. Sempozyumu düzenleyenler Tıbbi Biyoloji ve Genetik Derneği üyeleri ve elbette özellikle bu Derneğin başkanı olan Sayın Prof. Dr. Turgut Ulutin olmuştur. Sayın Cenani, hizmetlerini tıbbi biyoloji kadar ve belki daha fazlasını tıbbi genetik için harcamış bir büyüğümüzdür. Kendilerine 1998 yılında Marmaris’te yapılan ve Dernek başkanı olarak benim tarafımdan düzenlenen 3. Ulusal Tıbbi Genetik ve Prenatal Tanı Kongresi’nde Tıbbi Genetik Derneği adına plaket verilmiş ve hizmetlerinden dolayı camianın şükranları sunulmuştur. Ama daha sonraki yıllarda, maalesef Tıbbi Genetik Derneğinin bu uygulamanın gelenekleşmesi konusunda aynı hassasiyeti gösterdiğini söylemek epeyce zordur. O bakımdan Tıbbi Biyoloji ve Genetik Derneğinin üyelerine, bu kadirbilir ve vefa denen erdemin sadece İstanbul’da bir semt olmadığını gösterdikleri için en kalbi şükranlarımı sunmak istiyorum.
Ulusal Tıbbi Genetik Kongresi 2012.Bu yıl 19-23 Aralık 2012 tarihleri arasında Bursa’da düzenlenen 10. Ulusal Tıbbi Genetik Kongresi’ni düzenleyenleri ve kongrenin her aşamasında görev alan herkesi kutlamak istiyorum. Kutlamak istiyorum, çünkü bu kongrenin birincisini ve üçüncüsünü düzenleyen biri olarak, hele hele o zamanlarda kongre düzenlemenin ne kadar zor bir iş olduğunu en iyi bilenlerdenim. Fakat gördüğüm ve bana göre noksanlık olan bazı hususları da dile getirmeden edemeyeceğim. Gerçi ben, maalesef Kongreye katılma olanağı bulamadım; çünkü kaydımı da yaptırmış olmama rağmen hava şartları Bursa’ya gitmeme izin vermedi (Aslında davet de edilmedim ya!). Buna rağmen, katılan arkadaşların telefon bilgilerine ve yayımlanan programlarına bakarak bazı hususları dile getirmek istiyorum.
Bunlardan birincisi, adı üstünde ulusal olan Kongrenin dili neredeyse İngilizce. Hele hele, Türk kökenli araştırmacıların İngilizce sunum yapmaları ya da başlık koymalarına Derneğin izin vermesini anlamak mümkün değil. Hangi ulusal kongreye bakarsanız bakın, bütün kongre o ülkenin diliyle yapılmaktadır. Ayrıca, Türkiye’de ya da dışarıda çalışan Türkler arasında çok daha ehil insanlar varken ille de bir ulusal kongreye yabancıları davet etmeyi anlayamıyorum. Hadi eskiden yeterince yetişmiş insan gücümüz yoktu, şimdi de yok mu?
İkincisi, Sayın Necati Demir tarafından sunulan TÜBİTAK Ulusal Destek Programları ve Yeni Politikalarprogramının zamanında yapılmaması ve çok az bir dinleyiciye hitap edilmiş olması ve dinleyenler tarafından özellikle dile getirilmesidir.
Üçüncüsü de, bu Kongrede vefa duygusunun ve kadirşinaslığın pek de görülmemiş olmasıdır. Zira ister kişiler isterse toplumlar ele alınsın, geçmişi olmayanların geleceği de olmaz. Nereden nereye geldiğini bilmeyen ya da her şeyi eskiden de bugün olduğu gibi sanan insanlar topluma hizmette ve fedakârlıkta zorlanacaktır. Şimdikilere göre “eski” olan bu mesleğin piyonerlerinin “unutulmuş” olmalarının, yarın kendileri için de örnek olacağını ifade etmek isterim. Böyle bir geleneğin de ne anlama geleceğini anlayan anlayacaktır.
Üniversitelerde yurt dışı kongreye katılma.Duyabildiğim ve görebildiğim kadarıyla, üniversiteler yurt dışı kongreye katılmak isteyen öğretim elemanlarına iyi sayılabilecek desteklerde bulunmaktadır. Bu yardımı ve desteği şükranla karşılamak gerekir. Fakat işin kötü tarafı; artık bu iletişim çağında “ıvır zıvır” kongrelere sırf o ülkeyi görmek ve gezmek için bir posterle katılmak şeklindeki faaliyettir. Devletin bu israfı bırakarak, uluslararası bir kongrede davetli olarak sunum yapacak öğretim elemanlarına bu desteği yöneltmeleri çok daha yararlı olacaktır. Zira ülkemizde artık bazı şeylerin tekrarı olan araştımalara ihtiyaç da gerek de yoktur. Türkiye bilimsel olanakları bakımından pek çok Avrupa ülkesinden daha iyi durumdadır. Bunun kullanımında ve projelerin seçiminde, ilgili kurum ya da kişiler çok daha özenli davranılması gerektiğini hatırlamalıdır.
Yeni bir konuda yeniden buluşuncaya kadar esen kalın, sağlıklı kalın.