Ceviz kurdu zayıf ve cılız bir halde iken, gözüne kestirdiği cevizin kabuğunda bir delik açar. İçine girer ve cevizin içini sanki yarın yokmuşcasına büyük bir hırsla yemeye başlar. Yedikçe yer, yedikçe yer, yedikçe de şişmanlar. Karnı büyür. Yeterince yükünü tutup doyunca dışarı çıkmak ister ama, girdiği delikten çıkamaz. Daha da kötüsü; içi yenilince ceviz de kurumuş ve sertleşmiştir, deliği genişletmek artık imkansızdır. Kurtçuğun, delikten geçip çıkmak için tek çaresi vardır: Zayıflamayı beklemek. Aç kaldıkça zayıflar, eski cılız haline döner ve bir gün dışarı çıkar. Ancak çıktığında, artık mevsim bitmiş, ortada aç ve cılız bir kurtçuk ile içi boşaltılmış ceviz kabuğu kalmıştır.
Kimi insanlardaki, para, mal-mülk hırsı da, ceviz kurdununkine benzer. O hırsı yenip de, artık yeter dediğinde, baharlar ve yazlar çoktan bitmiş olur.
Geriye, sadece ömrünün sonbaharı ve belki de; çeşitli hastalıklar, ilaçlar ve diyetler ile geçirmek zorunda kalacağı, koskoca bir kara kış kalmış olur.
Özellikle Anadolu insanımızın pek çoğu şişman ve göbeklidir. Ensesi kalın demeleri belki de ondandır. Bir genç kız tanırsınız, incecik ve narin. Ortaokul ya da lisedeyken, okuldan alıp evlendirirler. Üzerinden, bir-iki yıl geçtikten, hele de bir-iki doğum yaptıktan sonra tesadüfen gördüğünüzde, onu tanımakta bile zorlanırsınız. Yirmi-otuz kilo almış, gerdanı, kalçası, göbeği çıkmış. Kolları kahve değirmeni gibi, altın bileziklerle kaplanmış. Çoğunluğu ev hanımıdır, kocalarının hali vakti yerindedir. Tek görevleri, evin bakımı, yemek ve çocuk yapmak, sonrasında çocukları büyütmektir.
Ülkemizde, ev kadınlığı diye bir meslek var. Sabah kalk, çocukları ve eşini uyandır, kahvaltılarını hazırla, kocanı işine çocukları okula gönder. Sonra, işlere kaldığın yerden devam et. Evde gündelikçi kadın varsa yapılacakları ona havale et. Çalışanın yoksa, yatakları topla, evi havalandır. Odaları süpür, kirlileri yıka, kuruyanları ütüle. Mutfağa geçip akşam için yemek hazırla.
Sonra, sonra, bitti işte. Tv nin karşısına geç, kadın, yemek ve dedikodu programlarını izlemeye başla. Öğleden sonra, çocuklar birer ikişer okullarından dönerler. Onların yemeklerini hazırla, akşama çok var, kocandan iznin varsa, komşu gezmesine de gidebilirsin, orada bir iki sigara da tüttürebilir, günlük dedikodu kotanı tamamlamaya çalışırsın. Gazete, kitap, geç onları, vakit mi var okuyacak. Çoğumuzun evimize, günlük gazete pek uğramaz. Geçler de, internetten okuyorlar. Kitap olarak daha çok, çocukların ders kitapları, onlar da odalarındaki kitaplıklarda.
Evin erkeği, işten yorgun gelmiştir. Birlikte akşam yemeği ve sonrasında gelsin dizilerimiz. Günlük sigara istihkakı henüz bitmemiştir. Çayın yanında, ev yapımı kurabiyeyle bir kaç sigara, pek de iyi gider. Arada bir, şehir, kasaba ve mahalledeki günlük dedikodular konuşulur. Kim nereye gidip gelmiş. Kim mahalleye yeni taşınmış, kim evini değiştirmiş, kim restore ettiriyor. Evine yeni eşya alanlar. Arabasını değiştirenler. Civardaki yeni arabalara, baktıkça, kaşıntılar da artmaya başlar. -‘Falancalar arabalarını amma da sık değiştiriyorlar. Biz de eski arabamızı değiştirsek, falanca markanın yeni modelinden alsak mı acaba. Acayip şık görünüyor. Belki senin arabayı da yenileriz, beğenirsen benimkini sana vereyim hanım. İstersen ufağından bir jip alalım’. Bu konuşmalardan fırsat kalırsa, çocukların okul başarıları, sınıfta takdir, teşekkür alanlar.
-‘Havalar da iyi gidiyor, yarın mangal yaksak mı diyorum, bugün hangi dizimiz vardı’. Günler, yıllar böylece geçip gider,
Tembellere sözüm yok. Devlet memuru ve işçiler dışında, Anadolu’nun çalışkan insanları yatırımcıdır. Birisi yeni bir iş kurdu mu, etrafındakiler onu, dikkatle izlemeye başlarlar. Evini, arabasını ne zaman değiştirmiş, giyim kuşamında ne gibi değişiklikler var, şehir dışı, yurt dışına seyahatlere başladı mı bir bir not ederler.
Ceviz kurdu gibi şişmanlamasına bakarlar. Hele de arabası Mercedes ya da Audi olunca, eş, dost ve yakınları da ayni işi yapmaya koyulurlar.
Paranız varsa, iyi kazanıyorsanız, iyi beslenir ve bunun doğal sonucu olarak, ailecek göbeklenirsiniz. Anne baba kilolu, hatta şişmansa, şişmanlık giderek çocuklara da yansıyor.
Kıyafetler, zamanla dar gelmeye başlar. Sırası mıydı diye hayıflandığınız, yüksek tansiyon, kalp, şeker vs, birer ikişer ortaya çıkar. ‘Olacak şey mi bu şimdi’ dense de gerçeklerden kaçılmaz. Doktorları, sigara ve alkolü yasaklar. Bir başkası her gün şu kadar kilometre yürümelisin der. ‘Yahu bu son model arabayı da yeni almıştım, keyfini bile süremiyorum’ deseniz de gerçekler değişmez, ta ki siz değişinceye kadar. Özenmeyin siz ceviz kurduna, dengeli beslenip, bol hareketle biraz zayıflamaya ne dersiniz?
5 yorum
Sayın Dr Güner;
Çok merak ediyorum; ülkemizde dünyamızda insanların kaçta kaçının yaşamı böyle geciyor acaba?
Selamlarımla 🌻
😊😊 Ne güzel anlatılmış toplumdaki bazı sorunlar. Metafor. ..👏👏👏
Gerçeklet acıdır
Harika bir yorum olmuş
Tebrikler
Kalemine kuvvet abim.
Kasabada yaşadığım günler gözümde canlandı aynen yazdığınız gibi kasabada zenginleşen insanların durumunu anlatan diğer insanları duyar gibi oldum.
Yıllar önce tanıdığım ve hala değişmeden gelen formunu koruyan kendine bakan insanları düşünüp,bende böyle kalmaya çalışanlardanım.İşimi çok severek yapan,egzersizi bırakmayan ,olabildiğince az yemeye çalışan,örnek bir hoca olmaya devam ediyorum.Tabiki siz abilerimi de örnek alarak.
En derin saygılarımla.
Yaşamımızdan guzel bir kesit,ancak bu kadar mükemmel betimlenebilir sevgili dostum.Harikasin ,bu kalem keskin bir kalem kutuluyorum canım hemşehrim.