Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) anayasasında “Sağlık; sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik halidir” olarak tanımlanır. Bu tanımlanan iyilik halinin sağlanması ve devam etmesi için gerekli temel unsur; temiz hava, temiz su ve temiz toprağı içinde barındıran, gürültüden azade, doğal görüntüsü bozulmamış sağlıklı bir çevredir. Tüm canlıların yaşayıp, geliştikleri bir “yaşam alanları” vardır. Habitat olarak adlandırılan bu alan; fiziksel bir bölge, yeryüzünün özel bir parçası, hava, toprak ya da su olabilir. Habitat, bir okyanus ya da bir çayırlık kadar büyük olabileceği gibi, çürümüş bir ağaç kovuğu ya da bir böceğin bağırsağı kadar küçük de olabilir. Tüm canlı türlerinin hayatta kalmasını ve çevreyle uyumlu olmasını sağlayan; insanlar, hayvanlar ve bitkilerin sürekli etkileşim halinde oldukları, birbirlerini tamamladıkları ve birbirlerinden yararlandıkları “Ekoloji”, cansız çevre ile tamamlanır ve “ Ekosistem” i oluşturur. Ekosistem içinde her canlı, cansız ortamlar ile birlikte, dengeli ve sağlıklı bir şekilde yaşar ve yaşamını devam ettirir. “Ekolojik denge” olarak adlandırılan bu doğal ortamda canlılar kendi habitatlarında yaşamlarını sürdürürler; ta ki hava, su ve toprak kirlenip, yaşam alanları ve doğal denge bozuluncaya kadar.
Ekolojik denge ve doğal ortam nasıl bozulmakta ve kirlenmektedir? Canlı çevrenin paydaşları insan, hayvan ve bitkilerdir. Hayvanlar ve bitkiler doğal dengeyi bozma konusunda masumdurlar. Suçlu olan insan; önü alınmaz kapitalist hırsla; gelişme, kalkınma, teknoloji, zenginlik gibi tuzaklarla doğal dengenin bozulup sağlığın ve yaşamın yitmesine yol açmakta, iyilik halini bozmaktadır. Türkiye’de Habitat Derneği tarafından yapılan “Türkiye’de gençlerin iyi olma hali” isimli araştırmada teknoloji aşığı olarak adlandırdığımız gençlerimizin yaşamdan memnuniyet dereceleri 2017 yılında %70 iken, 2021 yılında %50 ye düşmüştür. Habitat Derneği’nin amacı olan dijitalleşen dünya ile uyumlu sürdürülebilir kalkınmada gençlerin etkin rol oynaması, yarısı kendini iyi olma halinde hissetmeyen gençlerden nasıl beklenecektir. Kuşkusuz gençlerin kendilerini iyi hissetmeme hali, doğrudan bozulan ekolojik denge ve çevre ile ilişkili olmayabilir; daha çok eğitimde eşitsizlik, işsizlik, özgürlük alanlarının kısıtlanması, kuşaklar arası çatışma v.b nedenlerle bağlı olsa da yaşanılan dengesi bozulmuş ve kirli çevrenin toplum üzerinde yarattığı genel stres hali onları da olumsuz yönde etkilemektedir. Yaban hayata müdahale ve doğal dengenin bozulması sonucu yaşamın son iki yılında milyonlarca insanı; ölüm, sakatlık, işsizlik ve yoksulluğa mahkum eden COVID-19 pandemisinde gençlerin bu kendini iyi hissetme halinin daha da azaldığı da yukarıda adı geçen raporda belirtilmektedir.
Sağlıklı çevrenin esas bileşenleri ve iklim ve hava koşulları ile da yakından ilgili olan hava, su ve toprak nasıl kirletiliyor, çözüm üretebilmek için soruna daha yakından bakmak gerekir.
Yaşamın olmazsa olmazı temiz havadır. Havanın doğal bileşimini değiştiren is, duman, toz, gaz, buhar ve aerosol (havada asılı halde bulunan katı ve sıvı partikül bulutu) şeklindeki kimyasal maddeler hava kirliliğine neden olur. Hava kirliliğine neden olan bu maddelerein kaynaklarını şöyle sıralamak mümkündür:
-Konutların ve iş yerlerinin kalitesiz yakıtla ve yanlış yakma teknikleri ile ısıtılmasından kaynaklanan hava kirliliği. Hava kirliliğine neden olan kimyasalların başında gelen kükürt dioksidin yaklaşık %90’ı bu kaynaktan gelir.
– Termik santraller, demir-çelik endüstrileri, petrokimya tesisleri, çimento fabrikaları ve gübre tesisleri başta olmak üzere endüstri tesislerinin yanlış yer seçimi ve atık gazların yeterli teknik önlemler alınmadan havaya salınmasından kaynaklanan hava kirliliği. Ülkemizde verimli tarım arazilerinin betona kurban edilmesi sonucu tarımda üretimi artırmak için kullanılan suni gübreyi üreten fabrikaların hava kirliliğine katkısı dikkate alındığında aslında hava, su ve toprağın ekolojik denge zincirinin halkaları olduğu ve birisi için yapılan kötülüğün doğrudan veya dolaylı olarak diğerini etkilediğini göstermektedir.
– Motorlu taşıt egzozlarının neden olduğu en başta kükürt dioksit, karbon monoksit, azot oksit ve kurşun bileşikleri özellikle trafik yoğunluğunun çok fazla olduğu yerleşim yerlerinde hava kirliliğine neden olarak insan sağlığına önemli oranda zarar vermektedirler.
– Özellikle kapalı ortamlarda hava kirliliğine ve genel olarak da çevre kirliliğine neden olan bir diğer önemli etken tütün mamulleridir. Sigara başta olmak üzere tütün mamulleri bir yandan doğrudan akciğer kanseri ilk sırada olmak üzere, diğer organ kanserlerine, kalp-damar hastalıklarına, KOAH (kronik obstrüktif akciğer hastalığı) ve astım gibi akciğer hastalıklarına, felç ve alzeimer gibi nörolojik hastalıklara neden olurken, diğer yandan DSÖ verilerine göre tütün ürünlerinde bulunan yedi bini aşkın kimyasal, her yıl yaklaşık olarak 4.5 milyar izmaritle çevreye yayılmakta, 17 milyon otomobilin karbon dioksit emisyonuna eşdeğer karbon dioksitte havayı kirletmektedir.
– Yerleşim yerlerinin çukur alanlara kurulması, durgun havanın uzun süre aynı yerde kalması, cadde ve sokakların gelişigüzel konumlanması ve hava akımını engelleyen dikey yapılaşma gibi yerleşim ve yer şekillerinin yol açtığı atmosferik özellikler da hava kirliliğini arttıran faktörlerdendir.
Yaşamın devamı ve sağlık içilebilir temiz su ile mümkündür. Birçok Avrupa ülkesinde şehirlerin yerel yöneticilerinin en gurur duydukları hizmet şebeke suyunun içilebilir olmasıdır. Hepimizin bildiği gibi ülkemizde şehir şebeke suyunun içilebilir olduğu yerleşim yeri parmakla gösterilecek kadar azdır. Çünkü birçok yerleşim yerinde şebeke suyu; yoğun deterjan ve kimyasal barındıran evsel atıklar, yetersiz kanalizasyon sistemi, endüstriyel atık su, tarımsal kirlilik ve hava kirliliğinin yağmurlar aracılığıyla sulara bulaşması nedeni ile kirlenmektedir. Ülkemizde kırsal yerleşim bölgelerinin büyük çoğunluğunda kanalizasyon şebekesi yoktur. Kentsel yerleşim yerlerinin ise yarıdan fazlasında kanalizasyon sistemi bulunmakla birlikte bunların bir kısmında kanalizasyon boruları su borularının üzerinden gitmekte, borular eskimekte ve çok az bir kısmında atık su arıtılmaktadır. Kanalizasyon sularının yüzey ya da şehir su şebekelerine bulaşması, fosseptiklerden yeraltı sularına sızıntı olması ile bu sularda bulunan hastalık yapıcı bakteri, virüs ve parazitler özellikle mevsim geçişlerinde ve yaz aylarında ciddi halk sağlığı problemlerine yol açmaktadır. Yukarıda bahsettiğimiz tarımsal üretimi artırmak için çoğu kez kontrolsüz bir şekilde kullanılan suni gübre artıkları, tarımsal mücadele ilaçları ve hayvancılık faaliyetlerinin neden olduğu atıklarda su kirliliğine neden olan önemli etkenlerden biridir.
Su kirliliğine yol açarak insan sağlığını tehdit eden bir diğer etken; civa, kurşun, kadmiyum ve krom gibi besin zincirleri ile girdikleri canlıdan atılamadıkları için birikime neden olup zehirlenmeye yol açan ağır metalleri içeren endüstri atık sularıdır. Türkiye’de endüstriyel kuruluşların %98’inde atık su arıtma tesisi olmayışı toplumsal riski daha da artırmaktadır.
Toprak bir diğer yaşamsal olmazsa olmazımızdır. Dünyada ve Türkiye’de çok sayıda bayram, kutlama günü veya haftası vardır. Ne hikmetse toplumsal farkındalığı artırmak için konulmuş bu özel günler, haftalar ve bayramların sayısı arttıkça bayramı, özel günü ya da haftası olan alanlarda işler pekte iyiye gitmez. O gün veya günlerde devlet otoriteleri tarafından mesajlar yayımlanır, kutlamalar yapılır, teknoloji çağının modası emojilerle insanlar birbirlerini kutlar ama bu günler, haftalar geçtikten sonra eski tas eski hamam bildik yanlışlar yapılmaya devam edilir. Kadınlar günü vardır örneğin, ama giderek daha çok kadın erkekler tarafından öldürülmektedir, orman haftası vardır, ormanlar daha çok yanmaktadır, sigara bırakma günü vardır, ama tütün satışı devam etmektedir, iş güvenliği ve işçi sağlığı haftası vardır ama giderek artan sayıda işçi iş kazalarında hayatını kaybeder, 5 Haziran dünya çevre günü ve bugünü içeren hafta Türkiye’de çevre haftasıdır, ama çevreyi kirletmek için her şey yapılmakta ancak sağlıklı bir çevre için millet bahçelerinde kutlamalar dışında hiçbir önlem alınmamaktadır. İşte tamda bugünlerde (11- 17 Haziran) toprak bayramı kutlanmaktadır, toprağın önemini vurgulamak ve kamuoyunda farkındalık yaratmak için. Ancak toprak kaybını önlemeye yönelik ciddi bir uygulama yapılmadığı gibi her yıl ülkemiz 550 milyon tonu tarım alanı olmak üzere 1.3 milyar toprak kaybına uğramaktadır. Bunun anlamı yılda 70 ton bitkisel üretim kaybıdır. Bu kaybı azaltmak için bilinçsizce kullanılan suni gübre yukarıda bahsettiğimiz gibi su kirliliğine şimdi bahsedeceğimiz gibi toprak kirliliğine ve toprağın daha fazla çoraklaşmasına yol açmaktadır.
Toprak kirlenmesinin en önemli nedenlerinden biri suni gübre ve zirai mücadele ilaçlarının bilinçsiz kullanımı, kirli suyla tarımsal sulama yapılması, kanalizasyon artıklarının ve insan dışkısının gübre olarak kullanılmasının yol açtığı tarım kaynaklı kirlenmedir. Bunun dışında tehlikeli endüstriyel atıklar, evsel atıklar ve uzaklaştırılmaları özel önem gösteren hastane atıkları, toksik sanayi atıkları, radyoaktif atıklar ve piller gibi özel atıklarda toprak kirlenmesinin nedenleri arasında sayılabilir. Tehlikeli endüstriyel atıklar çeşitli kimyasal maddeler içeren sanayi atıklarıdır. Piller içerdikleri civa, kadmiyum, nikel ve kurşun gibi ağır metaller nedeniyle çevreye yayıldığında toksik etkilere neden olacaklarından özel atıklar içinde ele alınmaktadırlar Evsel katı atıkların kontrolsüz olarak biriktirilmesi, gelişigüzel atılması toprakla karışarak haşerelerin ve mikropların üremesine ve hastalıkların yayılmasına sebep olmaktadır.
Günümüzde hava, su ve toprağı kirleten en önemli çevre sorunlarından biri yediğimiz birçok besinin içine nüfuz ettiği bilimsel çalışmalarda gösterilen, birçok canlının ölümüne yol açan plastik atıklardır. Bu nedenle plastik atıklar üzerinde biraz daha fazla durulacaktır.
Hızla kirlettiğimiz ve belki de yakın gelecekte yok olmasına yol açacağımız dünyamızda, denizlerimizin %60 ila %80’inini plastik çöplerin oluşturduğu, okyanus ve denizlerde, yaklaşık 100 ila 150 milyon ton plastik çöpün yüzdüğü tahmin edilmekte ve buna her yıl 6,5 milyon ton daha eklendiği bildirilmektedir. Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın verilerine göre, açık denizlerde her kilometrekare başına ortalama 13 bin plastik düşmekte ve akıntılar bu çöpleri dünyanın her köşesine dağıtmaktadır. Plastikler atık olarak denize ulaştıklarında bozulma sıcaklıklarının yüksek olması, ultraviyole ışınlarına ve bakterilere karşı dayanıklı olması nedeniyle yüzyıllarca denizlerde varlıklarını sürdürmekte; insanlar, doğal yaşam ve ekosistem için büyük tehlikelere yol açmaktadır.
Plastikler, fiziksel aşınmaya maruz kaldığında aşamalı olarak parçalanıp yarıçapı 5mm’den küçük mikro-plastik denen çok daha küçük parçalara ayrılmaktadır. Çoğu, tekstil ürünlerinden sentetik dokular ya da deterjan, kozmetik ve kimyasal üretimden gelen katalizör parçacıklar, plastik poşet parçacıkları ( doğada %100 çözünen poşetler de dahil olmak üzere), lastiklerden aşınıp kopan parçacıklar ve bileme-yontma süreçlerinden açığa çıkan plastik atıklar kanalizasyon veya yağmur sularıyla nehir ve denizlere sürüklenmekte; deniz akıntıları, dalgalar, rüzgarlar ve akışlarla yolculuk ederek kaynağından çok uzaklara taşınabilmektedir. Bu atıkları insanların hiç yaşamadığı bakir bölgelerde bile görmek mümkündür.
Plastik çöpler doğal ortam ve ekosistem için çok önemli bir tehdittir. Suda süzülen mikro-plastik atıklar pek çok farklı organizma tarafından yutulmakta, içlerindeki zehirli maddeler, bu parçacıkları yutan deniz canlıları yoluyla besin zincirine eklenip insana kadar ulaşabilmektedir. Gözle görülmeyen bu plastikleri mikro seviyedeki deniz canlılarından ayırmak ve okyanusu bu kirleticiden temizlemek ise hiç kolay değildir. Denizlere ulaşan plastik atık parçalar parçalanmadan önce bunları yemek zanneden deniz memelilerinin, deniz kaplumbağalarının, sürüngenlerin, balık ve deniz kuşlarının ölümüne ya da yaralanarak acı çekmelerine yol açmaktadır. Örneğin deniz kaplumbağaları, denizanası zannettikleri plastik poşetleri yiyebilmekte; kuşlar kendilerini ve yavrularını balık yumurtası veya yengeç zannettikleri plastiklerle beslemeye çalışmakta ve sonuçta mideleri dolan canlılar aç kalarak besin yetersizliğinden ölmektedirler. Bazen de yenilen maddeler canlının solunum kanalını tıkayarak havasızlıktan ölmesine yol açmaktadır.
Denizdeki ve kıyılardaki plastik atıklar insan sağlığını tehdit eden zararlı kimyasalların yayılmasına, yaralanmalara, bulaşıcı hastalıkların yaygınlaşmasına neden olarak insan sağlığı için doğrudan bir tehdit de olabilmektedir.
Plastik atıklar doğal ortam ekosistem ve insan sağlığı için ciddi tehdit oluşturmaları yanında ciddi ekonomik kayıplara da yol açmaktadır. Denizlerdeki plastik ve diğer atıklar pervane ve çapalara dolanarak teknelere maliyetli, belki de tamir edilemez hasarlar vermekte, kıyılarda yol açtığı görsel kirlilik turizm gelirlerinde azalmaya neden olabilmektedir
Plastik çöpler çok uzun ömürlüdür; doğal yaşamı, ekosistemi ve insan sağlığını on yıllarca, yüz yıllarca tehdit edebilmektedir. Misina 600 yıl, plastik şişe 450 yıl, çocuk bezi 450 yıl, lastik ayakkabı tabanı 50-80 yıl, naylon kumaş 30-40 yıl, plastik poşet 10-20 yıl doğada bozulmadan kalmakta, yada kendisinden daha da tehlikeli olan gözle görülmeyen, temizlenmesi mümkün olmayan ve bütün canlılara nüfuz edebilen mikro plastiklere parçalanmakta yani hiçbir şekilde yok olmamaktadır.
Çevre kirlenmesinin insan sağlığı üzerine şimdiki zararlı etkileri yanında doğayı tahribi ve gelecek nesiller üzerine olan uzun süreli kötü etkileri göz önüne alındığında, kirliliğin önlenmesi için gerekli işlemlerin zaman kaybedilmeden uygulanması zorunludur. Bunların en önemlisi de çevre kirlenmesine yol açan maddelerin çevreye yayılmasının kaynağında önlenmesidir.
Bu amaçla; endüstri tesislerinin fabrika dumanlarını, sıvı ve katı atıklarını gerekli süzme ve arıtma işlemlerinden geçirmeden çevreye vermeleri önlenmeli, bu konudaki gerekli yasal düzenlemeler hızlı bir şekilde yapılmalıdır. Enerji kaynaklarının kullanımı verimlileştirilmeli, özellikle kalitesiz yakıtların kullanımı sınırlanmalı, iyileştirme işlemine tabi tutulduktan sonra kullanılması sağlanmalıdır. Özellikle nüfus ve trafik yoğunluğunun fazla olduğu bölgelerde motorlu taşıtlarda kurşunsuz benzin kullanılması sağlanmalı, bu amaçla kurşunsuz benzinin daha ucuza satılması gibi destekleyici tedbirler alınmalıdır. Zirai mücadele ilaçları kullanımı ve gübreleme konusunda yeterli eğitim verilmeli, bu maddelerin bilinçsiz olarak fazla kullanılmaları önlenmelidir. İnsan dışkısının toprağa, içme ve tarımsal sulama sularına bulaşması önlenmeli, bu amaçla altyapı hizmetlerine gerekli destek sağlanmalıdır.
Merkezi ve yerel yönetimlerce plastik ve diğer atıkları azaltmaya yönelik kanunlar, yönetmelikler çıkarmalı, atık yönetimini geliştirmeli, geri dönüşümü teşvik edici ve kolaylaştırıcı çalışmalar yürütülmeli, toplumu bilinçlendirici çalışmalar yapmalıdır. Plastik atığın en büyük kaynağını oluşturan pet şişeler ve naylon poşet kullanımı vergilendirmeli, depozito uygulanmalı ya da en iyi ve kökten çözüm yasaklanmalıdır. Ancak herkes tarafından bilinen bir gerçek çıkartılan kanun ve yasaların toplumda uygulanması her zaman mümkün olmamakta ve kağıt üzerinde kalmaktadır. Bu nedenle kanun yapıcıların ve sorumluların işin ciddiyetini kavrayarak bu konuda gereken takip ve kolaylaştırıcı önlemleri almaları gerekmektedir. Önümüzdeki on yıl içinde sıfır atık hedefine ulaşmayı planlayan Almanya’da tanık olduğum geri dönüşüm uygulamasından burada bahsetmek isterim ki benzeri uygulamayı 14 yıl önce Londra’ya yaptığım bir ziyarette de tespit etmiştim. Almanya’nın başkenti Berlin’de bütün konutlar, resmi ve özel işyerlerinde kağıt, plastik, cam, sebze meyve ve yiyecek artıklarından oluşan organik atıklar ve bunların dışında kalan tuvalet kağıdı, hijyen ürünleri gibi diğer atıklar ayrı kaplarda biriktiriliyor ve kaplar dolunca apartman, site veya işyerlerinin çöplerinin ayrı ayrı konteynırlarının bulunduğu kapısı kilitli ve çevresi tel örgü ile çevrili çöp toplama alanlarına boşaltılıyor. Her çarşamba bu toplanan çöpler belediye tarafından ayrıştırılmış bir şekilde alınıp geri dönüşüme götürülüyor. Her konut yada işyeri sahibinde çöp alanının anahtarı bulunuyor çöpünü attıktan sonra kapıyı kilitliyor hatta birçok çöp alanında kamera gördüm sanırım çöplerin doğru konteynere boşaltılmasını kontrol için. Bu uygulama ile bireyler, ayrı atık toplama işleri kolaylaştırılarak sıfır atık sürecine katkıda bulunmaya dahil edilmiş oluyorlar. Belki de okuyan herkesi çok şaşırtacak Berlin’de tanıklık ettiğim bir başka uygulamada her çarşamba kanalizasyonların vidanjörle temizlenerek toplanan atıkların biyo-yakıta dönüştürülmesi idi, bu uygulama beni oldukça şaşırtmış ve kendi kendime “Almanlar b..larını bile değerlendiriyorlar” diye söylenmeme neden olmuştu.
Plastik ve diğer katı atıkları azaltmak için üreticilere de sorumluluklar düşmektedir. Üreticiler sıfır atık ve geri dönüşüm bilincinde olmalı, bu konuda kendini sorumlu hissetmeli ve geri dönüşüme uygun ambalaj ve ürün üretmelidir. Tek kullanımlık ürün yerine tekrar tekrar kullanılabilen ürünler üretilmeli ve depozito sistemi uygulamalıdır. Berlin’de tanık olduğum depozito uygulaması çok yararlı olmuş ki çöp bidon veya kovalarının kenarına düzgün bir şekilde koyulanlar dışında ne sokaklarda ne yeşil alanlarda, ne de parklarda tek bir poşet veya şişeye rastlamadım. Pet şişe başına 25 sent, cam şişe başına 15-18 sent olan depozito parasını marketlerin girişinde bulunan kapalı sistemlere atıyorsunuz sistem size otomatik olarak karşılığını alışveriş kuponu şeklinde veriyor onunla da marketten alışveriş yapabiliyorsunuz. Çöp bidonlarının kenarına düzgünce bırakılan şişelerin amacı da ihtiyaç sahiplerinin bunları toplayarak depozito paralarının karşılığı olarak alacakları alış veriş kuponları ile bütçelerine katkıda bulunmak. Yani bir tür kendiliğinden gelişmiş sosyal sorumluluk projesi.
Bizde ki uygulama nasıl diye bakacak olursak çok zengin bir ülke olmalıyız ki hiçbir atığımızı geri döndürmüyoruz. Ancak ne hikmetse Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerinden çöp ve hurda ithal ediyoruz. Yani gelişmiş ve çağdaş Avrupa’nın çöplerine ev sahipliği yapıyor, kendi geri dönüşebilir çöplerimizi heba edip çevre ve doğal dengenin bozulmasına katkıda bulunuyoruz.
Plastik ve diğer katı atıkları azaltmak için bireylere düşen sorumluluklar belki de çöp konusu ve çevre kirliliğinin en önemli ayağıdır. Çünkü merkezi ve yerel yönetimler yönettikleri toplumun bireyleri tarafından yönlendirilebilirler. Bireyler uygun çöp kutusu dışındaki yerlere (sokağa, nehir kıyısına ya da denizlere) asla çöp atmamalı, en az ambalaj gerektiren ürünler satın almalı, plastik atıkları en aza indirmek için tüketimini de en aza indirmeli, son yıllarda çok yaygın olarak kullanılan tek kullanımlık bardak, tabak gibi çevre kirliliğinde önemli rolü olan ürünleri kullanmaktan kaçınmalıdır. Yemekler tek kullanımlık olmayan kaplarda yenmeli, naylon poşet kullanmaktan kaçınmalı; yeniden kullanılabilen file veya bez torbalar, kağıt keseler ve geri dönüşümlü malzemeden yapılmış ürünler tercih edilmelidir. Sentetik giysilerin zamanla parçalanarak mikro-plastiklerin oluşmasına neden olması nedeniyle doğal liflerden yapılmış giysi ve kumaşlar kullanılmalı, havaya balon veya dilek feneri gibi ürünleri salıvermekten kaçınmalı, havai fişek kullanımı tüm dünyada yasaklanmalıdır. Bireyler toplumsal farkındalık oluşturmak için sokaklar, mahalleler, kumsallar, plajlar, parklar gibi toplu yaşam alanlarından çöp toplayarak çevre temizliğine katkıda bulunmalıdırlar. Çünkü yaşadığımız dünya, bu yılın 5 Mayıs dünya çevre gün sloganı olarak belirlendiği gibi “Tek bir dünya” dır.
Yukarıda verdiğim Berlin örneği gibi birçok ülke plastik tüketimini azaltmak için çeşitli önlemler almakta, örneğin İrlanda 2002 yılında plastik poşetleri ücretli hale getirmiş ve plastik poşet kullanımı 2012 verilerine göre %90 oranında azalmıştır. Ülkemizde de bilindiği gibi bir süredir poşetler paralı ama ne kadar işe yaradığı konusunda açıklanmış sağlıklı bir istatistiki veri olmadığı gibi, günlük yaşamda kişisel olarak gözlediğim üzere çok az kişi alışverişe giderken bez veya file torba taşımakta, sıklıkla da 250 kuruş olan naylon poşetlerden satın alınarak plastik poşet kullanımı yaygın olarak devam etmektedir.
Dünyayı tehdit eden küresel iklim değişiklikleri sonucu artan ısı ve gelecekte su ihtiyacı için rezerv görevi yapan buzulların hızla erimesi bir diğer önemli çevre felaketi olup, kısa zamanda etkili önlemler alınmaz ise tüm dünya halklarının sağlığını tehlikeye sokacak belki de dünyada yaşamın bitmesine neden olacak bir sorundur. Karaciğer hastalıkları ve iklim krizi ilişkisi konusunda yeni yapılan bir çalışmada; iklim değişikliklerinin çevre sağlığının en önemli belirleyicileri olan su ve gıda güvenliğini tehdit ederek, insanların ruh sağlığını bozup alkol kullanımı gibi bağımlılıklarını artırarak, hareket etme ve egzersiz yapma isteklerini kırarak yağlı karaciğer hastalıkları, viral hepatitler ve alkolik karaciğer hastalıklarında artışa katkıda bulunduğu belirtilmekte ve iklim krizinin, 21. yüzyılda sağlık için en büyük küresel tehditlerden biri olduğu kabul edilmektedir. Bu sorunun başta gelen çözümlerinden biri atmosfere salınan sera gazları ve karbondioksit emisyonunun azaltılmasıdır. Toplu taşımaya ağırlık verilmesi, Avrupa ülkelerinde yaygın örneğini gördüğümüz bisiklet kullanımın kolaylaştırılıp yaygınlaştırılması, ısınma için temiz yakıt kullanımı ve ısı kaybını önleyici izolasyon önlemlerinin alınması, bacalarda filtre kullanımı, betonlaşmanın azaltılarak ağaçlandırma ve yeşil alanların artırılması bu konuda yapılabilecek iyileştirme önlemlerinden bazılarıdır.
Sonuç olarak; tüm canlıların yaşamını tehdit eden belki de dünyanın sonunun gelmesine yol açacak olan başta plastik atıklar olmak üzere diğer tüm atıkları azaltmak için merkezi ve yerel yönetimler; tüketici olarak bireyler ve üreticiler üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmeli, merkezi ve yerel yönetimler tarafından halkın çevre bilincinin geliştirilmesine yönelik çalışmalar hızlandırılmalı, eğitim ve basın-yayın yoluyla bu çalışmalar desteklenmelidir. Çünkü yaşanacak başka yer yok, “TEK BİR DÜNYA” vardır
Kaynaklar
- Constitution of the World Health Organizationhttps://www.who.int
- Çevre ve sağlık – European Environment Agency. https://www.eea.europa.eu
- Türkiye’de Gençlerin İyi Olma Hali Araştırması Raporu 4 …https://habitatdernegi.org. 8 Haz 2021
- Koç A. Çevre Kirlenmesi ve İnsan Sağlığı Üzerine Etkileri. T Klin J Pediatr 1996, 5:127-131
- Büyük Tehlike: Plastik Çöpler! TÜDAV (Türk Deniz Araştırmaları Vakfı) https://tudav.org
- Tütün çevreye de çok fazla zarar veriyor. Herkese bilim teknik dergisi Sayı:327 sayfa 23, 2022
- Donnely MC, et al The negative bidirectional interaction between climate change and the prevalence and care of liver disease: A joint BSG, BASL, EASL, and AASLD commentary J Hepatol. 2022 Marc