İnsan ve yapısına dair çok fazla sayıda tanımlama yapılmıştır. Gerek fizyolojik gerekse psikolojik yönüyle dünyada en fazla çalışmaya konu olan öznedir aynı zamanda. 180 derece zıtlıkları barındıran yapısıyla en karmaşık varlık olma özelliğini korumaktadır. Allah, Tin Sûresinde birbirine taban tabana zıt iki kavram ile bu durumu ifade eder: “Ahsen-i Takvîm (İnsana Allah tarafından verilen en güzel ve en mükemmel biçim) ve esfeli’s-safilîn (Aşağıların aşağısı)”. İnsanlar yapmış oldukları ameller neticesinde bu iki sınır içerisinde farklı yerlerde yer alırlar. İnsan iyilik yaptığı ölçüde ahsen-i takvime yaklaşırken, yaptığı kötülüklerle de esfeli’s-safiline yaklaşır. Peki böyle bir yapıya sahip bir varlığın iyiliğe sevk edilmesi, kötülükten sakındırılması nasıl sağlanacaktır?
Kur’an’da insanı iyiliğe sevk etmek için belli taktikler uygulanmaktadır. Bunlardan birincisi insanın bilgilendirilmesidir. Yaratıcıdan bahseden Kur’an, O’na nasıl yaklaşılması gerektiğini de bildirir. Hayat ve ölümün amacı açık bir şekilde ortaya konulur. Yine kişinin diğer insan ve varlıklara karşı da nasıl bir yol izlemesi gerektiğini bildirir. Yapılan davranışların hepsinin kaydedildiği ve hesap gününde insanın karşısına çıkacağı hatırlatılır. Rol model olan Hz. Peygamber de Allah’ın murat ettiği bir şahsiyetin nasıl olması gerektiğini yaşantısıyla göstermiştir. Burada kritik soru, insanın doğru davranış sergilemesi için bilgi yeterli midir? İnsanın yapısına baktığımızda bunun yeterli olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. O zaman hangi aygıtlar devreye girmelidir? Kur’an’ın eğitim modelinde insanı doğru yola iletmenin destekleyici unsuru olarak ödül sunulmaktadır. İyilik yapanların büyük mükâfata nail olacağı Kur’an’da birçok yerde zikredilir. Zemininde ırmaklar akan cennetler, her türlü meyveler, her türlü meşru zevkler ve daha fazlası…
İnsan iyi ve kötünün ne olduğu konusunda bilgilendirildi, iyilik yapmaları durumunda elde edecekleri mükâfat belirlendi. Bu iki adımdan sonra yeni bir tedbire daha ihtiyaç duyulmaktadır: Ceza. İstenilen davranışlar yapılmayıp yasaklanan fiiller gerçekleştirilirse ceza unsuru insanı terbiye etmek için devreye alınmaktadır. İliklere kadar işleyen ateş, bitmeyen bir azap, ebedi bir cehennem, içilen kaynar su, yenilen zakkum….
Allah, insanı doğru yola iletmek için ana hatlarıyla böyle bir yöntemi Kur’an’da açık bir şekilde bize göstermiştir. Geçmişten günümüze neredeyse bütün insanlığın kullandığı yöntem bu olmuştur. Bilgilendirme, mükâfat ve cezalandırma. Bu unsurdan birinin eksik olması arzulanan neticenin elde edilememesine sebep olabilmektedir. Hele de insan gibi hırs, öfke ve şehvetini kontrol etme konusunda zaafı olan bir varlıktan bahsediyorsak ceza olmazsa olmazlardandır. Kur’an, “Kısasta sizin için hayat vardır.” derken insan yapısını göz önünde bulundurarak bir gerçekliği haykırmaktadır.
Cezasızlık, insanı suça teşvik eder. Son dönemlerde ülkemizde artan suç oranlarının en büyük sebebi caydırıcı cezaların olmamasıdır. Yapanın yaptığının yanına kâr kalmasından kaynaklanmaktadır. Zaman zaman emniyet mensuplarına hırsızlıklardan dert yanıyoruz. Bize söyledikleri şu oluyor: “Biz yakalıyoruz, savcılığa götürüyoruz, biz tutanağı imzalayana kadar onlar çıkmış oluyorlar.” Sadece hırsızlık değil, dolandırıcılık, adam yaralama, uyuşturucu maddelerin satılması, cinayet vb suçlarda da ciddi artışlar görülmektedir. Sınav görevleri için cezaevine gittiğim oluyor. Cezaevlerinde kapasitelerinin iki, üç katından fazla mahkûm var.
Bütün bunların altında yatan sebeplerden birisi, ceza almam veya biraz yatar çıkarım anlayışı olsa gerek. Bir insan defalarca hapse girmeyi rahatlıkla göze alıyorsa demek ki cezalar caydırıcı değildir. Elbette bu durum herkes için geçerli değildir. Suç işlemeyi huy haline getirenler için bu durum söz konusudur. Maalesef sokaklarımız güvenli değil, trafikte seyir halindeyken güvende değiliz.
Yaşadığım bir anıyla konuyu bitireyim. 2001 yılında Kayseri’de özel bir yurtta belletmen olarak kalmaktaydım. Defalarca uygun olmayan davranış sergileyen bir öğrenciye ceza verilememişti. Söz konusu öğrenci de yasak olan işler yaptığını ancak herhangi bir ceza almadığını dillendirmişti. Yine bir suç işledi ve bir hafta yurttan uzaklaştırma cezası verildi. Öğrenci yalvarmaya başladı, aman sicilime işlenmesin, aman şöyle olmasın diye. Ceza tatbik edildi ve bir daha yurt yönetimi bu öğrencinin disiplinsizliğine şahit olmadı.