Cezasızlık Algısı ve Olası Sonuçları
Cezalandırmanın amaçları
Toplumun düzeni ve iç barışın sağlanması amacıyla insani, etik veya hukuki kurallar geliştirilerek uygulamaya koyulmaktadır. Belirlenen kurallara uymayan ve başkalarının haklarını ihlal etmeye yönelik davranışlar olabilmekte ve bunlar suç olarak değerlendirilmektedir. Suçlar için önleme, caydırma, toplumdan tecrit etme, vb. gibi farklı cezalar uygulanabilmektedir. Cezalar, toplumdan topluma olduğu gibi zamana göre değişebilmektedir. Ailede ebeveynler çocuklarına, kurumsal organizasyonlarda çalışan paydaşlara, farklı durumlar için değişik cezalar uygulanabilmektedir. Ancak suç ve ceza kavramı adalet sisteminde kurumsallaşmıştır. Amaç, aynı olsa da farklı toplum ve kültürlerde ceza kavramı ve algısına göre uygulanan yaptırımlar değişebilmektedir. Farklı nedenlerden dolayı suçların cezalandırılmasındaki hata ve yanlışlıklar cezasızlık algısının oluşmasına neden olabilmektedir. Cezasızlık algısı, suça olan eğilimleri ve suç oranını arttırabildiği için toplumsal huzur ve barışı olumsuz şekilde etkilemektedir. Konunun sosyal, psikolojik, sosyolojik ve hukuki yönlerinin olması, durumu daha karmaşık hale getirmektedir. Bu makalede cezasızlık algısının oluşması ve olası toplumsal sonuçları üzerinde durulmuştur.
Cezasızlık algısının nedenleri
Cezalandırma sistemi ve uygulamasındaki hata ve eksiklikler nedeniyle yapılan yanlışlıklar sonucunda amacına ulaşmayan cezalandırmalar cezasızlık algısının oluşmasına neden olabilmektedir. Burada, ceza amaç mı yoksa araç mı sorusuna anlamlı cevap verilmeli ve yapı uygun şekilde inşa edilmelidir. Bu konuda farklı felsefi görüşler olmakla birlikte bizce, cezalandırma amaç olmamalıdır. Çünkü genel amaç toplumun huzur ve mutluluğu olunca, bunu sağlamak için alınacak her türlü önlem ve kural araç niteliği taşıyacaktır. Toplumsal barış için cezalandırmanın amacı(faydaları) aşağıdaki maddelerde özetlenebilir.
- Suçlunun suç işleme araçlarının kısıtlanması(Hapis, denetimli serbestlik, vs.)
- Suçlunun kötü fiileri işlememesi için eğitilmesi
- Suç işleme eğiliminin en aza indirilmesi(idealde sıfırlanması)
Bu sonuçlardan en önemlisi, elbette suç işleme eğiliminin azaltılması olacaktır. Caydırıcılık olarak isimlendirilen bu hedefe maalesef tam olarak ulaşılamadığı görülmektedir. Farklı önlemler ve cezalar çok yönlü etkileri nedeniyle istenen sonucu sağlamakta yetersiz kalmaktadır. Bu bağlamda cezasızlık algısının, caydırıcılığın sağlanamamasında tek etken olmamakla birlikte önemli etkisi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Cezasızlık algısı bireylerde nasıl oluşuyor ve güçlenerek, onları suç işlemek için cesaretlendiriyor? Sorunun cevabını tam olarak verebilmek için, sosyal, felsefi, psikolojik ve hukuki yönlerden değerlendirme yapmak gerekli olacaktır. Bu değerlendirmeye suçun işlendiği toplumun değer yargıları, kültür ve zaman faktörü katılmalıdır. Kapsamlı değerlendirme için her konunun uzmanlarının görüşleri elbette çok önemlidir ve mutlaka dikkate alınmalıdır. Bu bağlamda, öngörülen nedenler aşağıda kısaca özetlenmiştir.
- İşlenen suçlar ile orantılı ceza verilmemesi
- Birçok suçun faili meçhul olarak kalmış olması
- Suç işlemek nispeten kolay, suçu ispatlamanın zor olması
- İşlenen bazı suçların faillerinin korunması
- Ceza hukukundaki boşluklar
- Kolluk kuvvetleri ve yargılama sırasında yapılan hatalar nedeniyle suçun cezasız kalması
- Toplumsal farkındalık eksikliği(Suçlunun aleyhinde şahitlik yapmaktan korkulur)
- Toplumdaki adalet algısının zayıflaması
- Eğitim-Öğretim sisteminin yetersizliği
Cezasızlık algısının beklenen sonuçları ve önlemler
Belirtilen nedenlerle oluşan cezasızlık algısı bireyde güçlenerek suç işleme eğiliminin artmasına neden olmaktadır. Sonuçta, cezalandırmadan beklenen fayda elde edilemediği gibi, suç oranlarında artış olabilmektedir. Görüldüğü üzere, konu, çok boyutlu olup, farklı disiplinleri kapsadığı için disiplinler arası çalışma yapılması önemlidir. Cezasızlık algısının olası sonuçları aşağıda özetlenmiştir.
-
- Toplumdaki suç işleme eğiliminin artması
- Hızlı ve adil yargılamadaki hatalar nedeniyle adalet sistemine olan güvenin azalması
- Kişilerin kendi adaletlerini sağlamaya yönelmeleri
- Yasadışı suç örgütlerinin artması
- Adli vakaların artması nedeniyle yargı üzerine aşırı iş yükü gelmesi
- Toplumsal barışın bozularak huzursuzlukların artması.
Görüldüğü gibi cezasızlık algısının olumsuz sonuçları birbirini güçlendirecek şekilde ortaya çıkmaktadır. Başka bir ifadeyle, toplumdaki adli vaka sayısı artınca, hızlı ve adil yargılama gecikerek cezasızlık algısını güçlendirebilmektedir. Cezasızlık algısı güçlenince suç işleme oranı artabilmektedir. Otomatik denetim sistemlerinde pozitif geri besleme denilen bu durum tercih edilmez.
Açıkladığımız neden ve sonuçlar göz önüne alındığında cezasızlık algısı toplumsal barışı için önemli bir risk oluşturmaktadır. Belirtilen riskin çok boyutlu analizi yapılarak gerçek nedenleri belirlenip çözümler geliştirilmelidir. Bu bağlamda “cezasızlık algısının oluşmaması için neler yapılmalıdır”. Sorusunun cevabı için ana öneriler sonraki maddelerde özetlenmiştir.
-
- Esas olan cezalandırma değil, suç işleme eğiliminin azaltılması olmalıdır.
- Toplumdaki bireyler suç işlememe konusunda küçük yaştan itibaren eğitilerek kültür oluşturulmalıdır.
- Yasal düzenlemeler ve uygulamalarda, işlenen suçların en kısa zamanda mutlaka cezalandırılacağı algısı oluşturulmalıdır.
- Kurumsal organizasyonlarda özellikle yöneticiler, cezasızlık algısının neden ve sonuçları konusunda bilinçlendirilmelidir.
- Adalet sistemi, yasa ve uygulamalarında cezasızlık algısının oluşmasına izin vermemelidir.
- Toplumda düzenli ve sistematik şekilde yapılacak anketlerle ölçüm yapılarak, sonuçlar değerlendirilmelidir.