21.11.2005 tarih ve 257 sayılı Medimagazin gazetesindeki köşe yazımı bir hasta yakını tarafından öldürülen rahmetli Prof. Dr. Göksel Kalaycı nedeniyle yazmış ve “Hasta haklarının diğer kefesine hekim ve diğer tüm sağlık çalışanlarının haklarını herhangi bir eziklik ve çekince duymadan ortaya koymak için verdiğimiz kurbanlar yetmez mi?” diye konunun sadece hasta hakları şeklinde toplumu galeyana getiren ve doktorlar başta olmak üzere tüm sağlık çalışanlarını potansiyel suçlu yapan girişimlerin tehlikesine değinmiştim. Yine aynı yazıda “Halkımızın, özellikle hasta hakları yanında, yakınlarının ve hekimlerin de hak ve sorumlulukları konusunda bıkmadan ve tekrar tekrar ve her türlü yayın olanaklarını kullanarak eğitilmesidir. Bu eğitime, hastanın hastalığı ile ilgili normal seyir değişiklikleri ve oluşabilecek tedavi komplikasyonlarının neler olduğu ile hekimin mesleğini uygularken olabilecek çaba yetersizliklerinin hangi davranışlar olduğu eklenmelidir. Bu eğitimin yanına ayrıca manaya dayanan gerçek inançlı dini eğitim yönü de eklenmeli ve Tanrı nezdinde insanın birçok melekten üstün konumda yaratılmış olduğu açıklanmalı, Allah’ın insana ne kadar fazla değer verdiği ve ona zarar gelmemesini önemsediği, hekimin insan hayatına olan katkısının ne kadar önemli olduğu Kur’an’daki (Maide-32: Her kim bir kişiyi, taammüden öldürülen bir kişi karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuğu olmaksızın öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir adamın hayatını kurtarırsa, bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur. Furkan-68: Allah’ın saygıya layık kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina da etmezler; kim bunları yaparsa ağır bir cezaya çarpılır. 69: Kıyamet günü azabı katlanır ve orada ebediyyen hor ve hakir olarak kalır) gibi ayetler açıklanarak öğretilmelidir. Ve Tanrı’nın her şeyi insan için yarattığı söylenmelidir (İbrahim-33: Birbirlerini kovalayarak seyreden güneş ve ayı sizler için yarattı, geceyi ve gündüzü de). Böylece konuya gerçek ve bilinçli dini eğitimi de katmalı, doktorun da her şeye kadir güçte bir Tanrı olmadığı ve sadece bir insan olduğu döne döne anlatılmalıdır.” açıklamalarım ile konunun mutlaka hekim-sağlık çalışanları ve hasta-hasta yakınları yönleri birlikte tutularak önemsenmesi gerektiğine değinmiştim.
Doç. Dr. Necati Yenice’ninde yine bir hasta yakını tarafından vurulması üzerine maalesef bu yazıyı yine büyük bir üzüntü ve isyan duygularımla yazıyorum. İnsanımızın sosyal yönden ve özellikle dini eğitim yönünden kara cahil bir düzeyde bırakılmasına da isyanlar içindeyim. Bu duygular içinde yukarıdaki önerilerime yine “Uygun eğitim, eğitim ve yine eğitim” diyerek şunları da eklemeyi gerekli görüyorum:
* Hekimin sorumlulukları yanında haklarının da olduğu,
* Hasta ve hasta yakınının hakları yanında sorumluluklarının da olduğu,
* Her hastalığın her insanda aynı olmayıp, kişiden kişiye değişmek üzere farklı bulgularla kendini göstermesi yanında, farklı seyirler gösterdiği, tedavi girişimi aynı olduğu halde, farklı yanıtlar olacağı,
* Hastalık seyrinin hastanın tüm vücut sistemlerinin sağlıklılık durumuna göre farklı olacağı,
* Tedavi altında iken hastada olabilecek değişikliklerin ya hastalığın önlenemeyen gidişatı sonucu, ya uygulanmakta olan medikal veya cerrahi girişimin önlenemeyen ve beklenen yan etkileri dediğimiz komplikasyon sonucu olduğu ve bu durumun hekimle hiçbir ilgisinin olamayacağı veya,
* Avrupa Hasta Haklarının Geliştirilmesi Bildirgesinin Madde-1.6’da “Herkes hastalıkların önlenmesi ve sağlık bakımı içinyeterli ölçüde çaba gösterilerek sağlığının korunması ve kendisi için edinilebilir en yüksek sağlık seviyesine kavuşma hakkına sahiptir” denildiği gibi sağlık çalışanından ancak “yeterli ölçüde çaba göstermesi”nin beklenmesi gerektiği vurgulanmalıdır. Bu açıklamayı “tıp mensubu, görevini gerekli görülen bir çaba ile uygularken a) Yapılması gerekenin yapılmaması ve b) Yapılmaması gerekenin de yapılması” şeklinde ifade edebiliriz. Ve ancak bu durumda sağlık çalışanının taksirli suçunun söz konusu olacağı,
* Sağlık çalışanının başarısının ve hatasının azlığının bilgisi ve ilgisi yanında çalışmakta olduğu kurumun koşulları ile teknik olanaklarına da bağlı olduğu,
* Nihayetinde hekimin de bir insan olduğu bıkmadan, usanmadan ve tekrar ede ede vurgulanmalıdır.
Bu amaçla Sağlık Bakanlığı Eğitim Dairesi, Türk Tabipleri Birliği, İl Sağlık Müdürlükleri, Bölgesel Tabip Odaları, ulusal ve yerel TV ve gazetelerden yararlanmak üzere aydınlatıcı eğitim toplantıları, açık oturumlar düzenlenmeli, Diyanet İşleri Başkanlığı halkı aydınlatıcı hutbe ve mesajlarla devreye girmeli, gerek medyanın vasıtaları olan TV ve gazetelerde, gerekse sinema veya camilerde çarpıcı sloganlar kullanılarak sürekli bir uyarıcılık aktivitesi canlı tutulmalıdır.
Şimdiye kadarki önerilerime tabii ki demeçleri koyalım, ancak yukarıdaki girişim önerilerim ve sizlerin de ekleyeceğiniz diğer önerilere yönelik elimizden geleni ciddiyetle ve inatla yerine getirmeye çabalayalım, ondan sonra Allah’a tevekkül edip olumlu sonuçları hak edelim.
Tüm sağlık çalışanlarına yeni yılda üzüntüsüz ve mutlu günler dileklerimle.