Ağrı kelimesi, Türk dil kurumu sözlüğünde, “sinir uçlarının şiddetli biçimde uyarılmasıyla ortaya çıkan, vücudun herhangi bir yerinde oluşan rahatsızlık hissi” olarak ifade edilmiştir. Farklı şekil ve şiddetlerde rahatsızlık uyandırdığı için istenmeyen bir durumdur.
Ağrı, niçin olur ve gerçek fonksiyonu nedir? Ağrı, bir alarm sisteminin son halkasıdır. Kaynaklandığı organ veya bölgede tıbbi bir sorun olduğuna dikkati çekmek ister. Rahatsız ederek de altta yatan problemin ortadan kaldırılmasını zorlar, bazen de mecbur eder. Ağrı sinyalinin ilaçlarla kapatılması mümkündür. Ancak, altta yatan sebep devam ediyor ise tekrarlar. Sürekli ağrı kesici kullanarak sinyalizasyon sistemini susturmak mümkündür. Bunun bedeli ise altta yatan hastalığın ilerlemesi, tedavinin zorlaşması anlamına gelir. Ağrı, erken teşhis ve tedavi için faydalı bir rahatsızlık hissidir.
İnsan ve toplum yaşamı için vazgeçilmez olan sağlık hizmetlerinde, sistemin bazı organlarından ağrı sinyalleri alınmaktadır. Özellikle Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ile Çocuk Hematoloji ve Onkoloji alanındaki ağrı sinyalleri alarm boyutundadır.
Şüphesiz ki vücudumuzdaki her organ değerlidir. Ancak bazı organlar yaşamsal öneme sahiptir. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, yaşamsal önemi olan dört ana branştan birisidir. Alan geniş, iş yükü fazla ve eğitimi zahmetlidir. Hematoloji ve onkoloji ise çocuk hastalıkları içindeki en meşakkatli alanlardan biridir.
Günümüzde ana dal veya yan dal tercihleri değişmiştir. Yeni mezunlar veya uzmanlar tercihlerini önemli ölçüde zorluk/kolaylık ve kazanç durumuna göre kurgulamaktadır. Bu tercihlerin doğal sonucu olarak iş yükü ve riski fazla olan branşların kadroları boş kalmaktadır. Boş kalan kadro oranı çocuk hastalıkları için % 60, çocuk hematoloji ve onkoloji için % 93 tür. Bu durum sürdürülemez.
Eleman sayıları azalan kurumlar önce küçülmekte ve sonunda sağlık hizmeti veremediği için kliniklerini kapatmaktadırlar. Sonuç olarak Kilis’teki lösemi hastası için Samsun’da yatak aranmaktadır. Kapasite düşürmek veya klinik kapatmak çare değildir. Hayat devam etmekte, ne yazık ki hastaların sayısı artmaktadır. Alarm düzeyindeki ağrı için analjezikler ile semptomatik tedavi yoluna gidilir ise bedeli ağır olacaktır. Özellikle çocuk hematoloji-onkoloji eğitimine uzun süre ara verilir ve kıdemli hocalarımız emekli olurlarsa telafisi zordur.
Hukukçular “telafisi mümkün olmayan zarar” durumunda acil olarak yürütmeyi durdurma kararı verirler. Sağlık eğitimi konusunda karar vericilerin de acil olarak bu kararı vermesi, mevcut gidişe “dur” demesi gerekir.
Yürütmenin durdurulması yeterli olmaz. Öncelikli olarak meşakkatli alanların cazip hale getirilmesi için somut adımlar atılmalıdır. Çocuk hematoloji ve onkoloji başta olmak üzere zorluk derecesi yüksek alanlarda mecburi hizmet kaldırılmalıdır.
Kanser teşhisi ve tedavisi için altyapısı uygun olmayan kurumlardaki çocuk hematoloji-onkoloji uzmanları, çocuk hastalıkları uzmanı gibi çalışmaktadır. Yeterli donanımı olmayan hastanelerde hematoloji-onkoloji uzmanı görevlendirmek kaynak israfı anlamına gelir. Altyapısı müsait olduğu halde kanser tedavisini üstlenmeyen kamu hastanelerindeki çocuk hematoloji ve onkoloji uzmanları da benzer konumdadır.
Kurum altyapısına göre yapılacak yeni dağılım, zaten sayısı sınırlı olan çocuk hematoloji-onkoloji uzmanlarının daha etkin kullanımını sağlayacaktır. Sonuç olarak hematoloji-onkoloji uzmanı olan her kurumda kanser teşhis ve tedavisi yapılıyor olmalıdır.
Yan dal eğitimleri sırasında ve sonrasında döner sermaye ek ödemelerinde artış yapılması olumlu bir gelişmedir. Ancak, tek başına yeterli değildir. Söz konusu ek ödeme döner sermaye kaynaklarından olduğu için, zaman içinde erozyona uğramaktadır ve emekliliğe katkısı yoktur. Şayet yeni bir düzenleme gerekir ise maaş üzerinden yapılması daha etkili olur.
Yan dal uzmanlarının da kendi alanlarındaki zorluk ve risk derecesine göre sınıflandırılması faydalı olacaktır. Zorluk derecesi yüksek olanların ekonomik teşvik oranları da daha yüksek olmalıdır.
Çocukluk çağı kanserleri azalmayacağına göre, çocuk hematoloji ve onkoloji uzmanlarının nesli tükenmeden tedbir alma zamanıdır.