Şimdi doktor düşmanlarına bir garip öykü anlatacağım, kulak veriniz!
Sene 1986, aylardan Eylül. Gün boyu çalıştım, eve gideceğim. Anladık ki akşamın nöbetçisi yok, gelmemiş. En uygun benmişim, nöbete kal dediler. Kaldım mecburen. O zamanlar telefon yok. Cep telefonu zaten yok, ev telefonu da öyle her evde bulunmaz. Şaka değil! Akşam oldu, herkes gitti. Bizim oğlumuza zorla bulduğumuz bir bakıcı teyze var; o bakardı. Teyze iyi hoş da dil bariyerini aşamıyorduk. Ben Kürtçe bilmem, teyze de az Türkçe bilir yuvarlanıp gideriz işte.
Cengiz geldi. Nöbete gelirdi, yemek de getirirdi. Ama telaşlı. O vakitler arabamız da yoktu. Hüsniye Özdem’in eşi Sevgili Selahattin ile gelmişler hastaneye. Ne oldu diyorum; çocuk yok diyor!
Nasıl ya çocuk yok?! Vallahi çocuk yok diyor! Çocuk şimdiki gibi 34 yaşında adam değil; 4-4.5 aylık bir bebek. Önce bir düşündüm, nöbet yeri terk edilemez. Allah Rahmet eylesin bir Oğuz Ağabeyimiz var, dertten anlar. Aradım. Hemen geliyorum dedi. Abi çocuk yok! Sen git bul çocuğunu, ben buradayım dedi. Düşünüyorum, çocuk yok!
Görüştüğümüz komşulara sorduk, Tevrat teyze bıraktı mı diye. Gönül Abla yoktum evde diyor. Sonuçta çocuk yok! Selahattin dedi ki Tevrat’a gidelim. Gittik. Çocuğu da götürdü tabii evine. Nasıl düşünemedim ki..
Tevrat teyzeye vardık! Tevrat teyze yoksul bir evde, yerde başına yemeni çatmış oturuyor. Gözüm bir şey görmüyor! Teyze, Efe… diyorum, sesim çıkmıyor. Boğazım düğümlü. Efe yoktur, dedi. Efe yok! Can pârem yok! Gerçi pek de analık yapamadım ya… Olsun işte 9 ayın hatırı var. Kulaklarım uğulduyor. Ben duymuyorum. Görmüyorum. Gözyaşlarım sel…
Efe yok!
Efe yok!
Hay yok olayım!
Hastanen yıkılsın! Hastaların… Demiyoruz! Garip ama demiyoruz.
Efe meğer yalnızca merhaba dediğimiz komşuya bırakılmış!
Akıllı insan doktor olur mu? O zamanlar daha dayaklar başlamamıştı.
Geceler boyu uyku yok. İnsanlar yaşasın diye. Çocuk da neymiş! Ev, aile…
Şimdi soruyorum size, hangi doktor itilip kakılmayı hak eder? Hangi insan? Bu neyin öfkesidir?
Doktorlar da sizin gibi insan. Yemek yeriz, susarız, ağlarız, uyuruz, arada bir güleriz…
Biz de insanız!
Şiddet kötü diyorum… ama… diyor!
Şiddet kötü kardeşim!
Bu nefret neden?
Gerçi herkes birbirinden nefret ediyor hoş ya…
Ben doktora şiddet uygulayanlara çözüm buldum. Ufak çaplı ağız dalaşları içindir söylediğim. Hemen öfke kontrolü çalışması, sonra da hastanelerde hasta bakımı, tuvalet temizliğinde çalıştırılsınlar; üstlerinde “ben sağlık personeline saldıran mahluk” yazan tişörtlerle!
Bugün de ağlamazsınız değil mi yazıma? Ağlattığım herkesten özür dilerim ama ne yapayım, onları da ben yaşadım.
Bu yazıyı iki sene önce bir yerlere karalamışım, siz de okursunuz belki…
PİŞMÂNIM BUGÜN
Fâilâtün/ Fâilâtün /Fâilâtün / Fâilün
— • — — / — • — —/ — • — — / — • —
Bir sabâ vaktinde geldim hâna, mihmânım bugün
Gün batarken yolcuyum, Şems oldu düşmânım bugün.
Bilmeden mânâ nedir dünyâda eğlendim biraz,
Geçti ömrüm an kadar tez, gör ki pişmânım bugün.
Dâi Dilek
1 yorum
Değerli hocam tarih sizi bilge ve kadim ruhunuzla hatırlayacak…Çağdaşınız olmaktan onur duyuyorum…