Sağlık sistemi içerisinde tam anlamıyla kendine yer edinememiş, halk arasında ismi tam olarak telaffuz dahi edilemeyen ancak hayatında her insanın en az bir kez buluştuğu meslek mensubudur FİZYOTERAPİSTLER. Buluşmanın esas nedeni özellikle gelişen bağımlılıklar sonrası yaşam kalitesi ve bağımsızlık düzeyinin artırılması ihtiyacıdır. Ancak fizyoterapistlerle çok daha erken buluşulması gerekmektedir. Buluşmanın amacı bağımsızlaşmak değil esasında bağımlılaşmamak olmalıdır. Evet tam anlamıyla, hastalanmadan fizyoterapiste gitmelisiniz diyorum.
Hangi profesyonel bakış açısıyla bakarsanız bakın, tedaviden önce sağlığın korunması ve sağlıklı olma halinin devamlılığı esastır. Çünkü sağlıklı olma hali eğitim, rekabet, sürdürülebilirlik vb. pek çok değişken için ön şarttır. Ve bu ön şart, yaşamın ilk yıllarından itibaren hukuken çocuğun üstün yararı gereği edinilmesi gereken yasal bir zorunluluktur. Peki çocuklarımız sağlıklı mı, bizler çocuklarımızın sağılığını ne kadar takip ediyoruz veya fizyoterapistler çocuklarda sağlığın sürdürülmesinde nasıl bir role sahipler?
On beşinci yılın içerisinde olduğum meslek yaşantımda, fizyoterapist olarak çok fazla engelli çocuk takip ettim. Çok fazla çocuğu sadece gözlem yaparak uzman hekime yönlendirdim. Çocuğundaki gelişim geriliğini inkar edip, hatta sağlıklı olduğunu iddia eden çok fazla ebeveyni ikna etmek için çok vakit harcadım. Zaman zaman bu konuda diğer pratisyen sağlık personelleriyle de tartışmak zorunda kaldım. Süreç ne gerektirirse gerektirsin mücadeleden vazgeçmedim. Gelecek ellerine emanet edilen küçükler hiçbir zaman ihmalin, inkarın, sorumsuzluğun veya boşvermişliğin kurbanı olamazlar. Meslek yeminlerinde bilimin ışığında sağlığın korunması için çaba göstereceğine yemin eden her sağlık profesyoneli bu konuda yetiştirilmiş birer dava insanı olarak ellerini taşın altına koymalıdırlar. Bu bilinçle yukarıda sorduğum sorulara teker teker cevap vererek farkındalık oluşturmak üzere bu yazımı kaleme almak istedim.
‘’Çocuklarımız sağlıklı mı’’ sorusuna cevap vererek başlamak istiyorum. Evet Türkiye’de pek çok bebeğimiz sağlıklı bir gebelik sonrası sağlıklı bir şekilde dünyaya gelirken, bir kısmı üzücü bir şekilde aynı sağlık durumuyla doğmamakta, bir kısmı da başta EBEVEYN İHMALİ olmak üzere sağlıklarını sonradan kaybetmektedirler. Sağlık bakanlığımız koruyucu sağlık uygulamaları kapsamında bebeklikten çocukluğa Türk çocukları için özel olarak baş çevresi, boy ve kilo tanımlaması yapmıştır. Bu tanımlamalar tıp terminolojisinde ‘’persentil değerleri’’ olarak ifade edilmektedir. Yüz Türk çocuğu içerisinde, bebeğiniz veya çocuğunuzun baş çevresi persentil değerlerine bakarak beyin gelişimi, boy ve kilo değerlerine bakarak ise sağlıklı vücut gelişimi hakkında fikir sahibi olmalısınız. Çocuğun üstün yararı düşünüldüğünde her ebeveyn bu temel sağlık bilgisi konusunda yeterliliğe sahip olmalıdır. Çocuğunuz eğer 50 persentil değerinde bir boy ve kiloya sahipse, çocuğunuzun ortalama bir yapıya sahip olduğunu düşünürken, 25 persentilin altına düştüğünde çocuğunuz için tehlike çanlarının çaldığını farketmelisiniz. Bazı şanssız ve bahtsız yavrularımız ise özellikle ebeveyn ihmali kaynaklı beslenme yetersizliğine (malnutrisyon) bağlı olarak maalesef ve maalesef 3 persentilin dahi altına düşmektedirler. Eğer bebeğiniz 3 persentilin altına düşerse bunun acil müdahale gerektiren özel bir durum, hastalık düzeyinde bir BÜYÜME VE GELİŞİM GERİLİĞİ olduğu bilinciyle hareket etmelisiniz.
İkinci sorum, bizlerin çocuklarımızın sağlığını ne kadar takip ettiğidir. Bölge bölge değişmekle birlikte ülkemizde çoğu ebeveyn bilinçli olmasa da yasal zorunluluktan dolayı çocuklarını aile hekimliklerine götürerek boy ve kilo takibi yaptırmaktadırlar. Bu yasal zorunluluğun adı ‘’Sağlıklı Çocuk İzlemi’’ dir. Sağlıklı Bakanlığı’mız özel olarak bebek, çocuk ve ergenlerle ilgili izlem protokolleri dahi oluşturmuştur. Maalesef bahtsız olarak nitelendirdiğim kimi yavrularımız bu izlemlere düzenli götürülmemekte veya düzenli götürülüp ebeveyn tarafından varolan çocuktaki büyüme ve gelişim geriliği inkar edilmekte ve alınacak tedavi reddedilmektedir. Ötesinde ebeveynin boyunun kısa olmasından dolayı çocuğunda kısa olmasının normal olduğu gibi ilkel bakış açılarıyla ihmallerini savunmalar dahi olabilmektedir. Çocuğun üstün yararına ilişkin kimi hukuki girişimler çocuklardaki büyüme ve gelişim geriliğinin tedavisinin başlamasında etkin olurken, kimisi de ebeveynlerin ihmal, inkar, istismarıyla yıllar boyunca çocukların tedavi alamamalarına sebep olmaktadır.
Üçüncü sorum: “fizyoterapistler çocuklarda sağlığın sürdürülmesinde nasıl bir role sahipler?’’ Üstünde en çok durmak istediğim konu aslında bu. Fizyoterapistler, lisans eğitim sürecinde ay ay çocukların ne tip motor gelişim gösterdiğini, hangi reflekslerin hangi aylarda ortaya çıkıp hangi aylarda kaybolduğunu, çocuklardaki gelişim geriliğinin boy ve kilo bir yana performans açısından da ne düzeyde olduğunu tespite dayalı bir eğitim almaktadırlar. Sağlığın korunması noktasında müdahale yetkisi olan fizyoterapistler bebeklikten itibaren çocuklarda doğru egzersiz alışkanlığının kazandırılmasında etkin role sahiptirler. O yüzden yaşamın erken dönemlerinden itibaren uzman bir fizyoterapistten çocuğunuz adına danışmanlık almak en büyük kazançlarınızdan biri olabilir. Yıllardır pediatri ve nöroloji alanında klinik ve akademik çalışmaları olan bir öğretim üyesi olarak, istemli veya istemsiz pek çok bebek ve çocuğu gözlemledim. Ailelere persentil eğrilerine göre çocuklarında gelişim geriliği olup olmadığı, yürüme performansının yeterliliği, bazı reflekslerin varlığı ve takibi konusunda tavsiyelerde bulunmaktan hiç kendimi alamadım. Hatta ve hatta çocuğun gelişim geriliğini inkar edenlere karşı savaş açtım. Kazanan hep çocuklarımız oldu.
Rehberlik araştırma merkezlerinde çocuklarımızdaki motor gerilikleri Kaba Motor Fonksiyon Ölçümleriyle belirleyen meslektaşlarımın, ilerleyen dönemlerde aile ve toplum sağlığı merkezinde de çalışabilmesi için bir takım çalışmaların yapıldığından haberdarım. Bu güzel haberi sizlerle paylaşmaktan sonsuz mutluluk duyarken, pratisyen değil alanda en az uzmanlık derecesine sahip, profesyonel bakış açısı olan alanda yetkin fizyoterapist atamalarının yapılarak, çocuklarımızın sağlığının en üst seviyeye tanışmasını temenni ediyorum.