Üniversite hastaneleri, özel hastaneler, dal hastaneleri, özel sağlık merkezleri, poliklinikler derken, sonunda eczacıları da pes ettirdiler.
Eczacılar, 1 Şubat’tan itibaren SGK’lı hastaların reçetelerini yapmıyoruz deyiverdiler. Resmi ve özel hastanelere muayene olan hastanın muayene parasını eczacılara tahsil ettireceksin, eczacının parasını da canın istediği zaman ödeyeceksin, artık paşa gönül ne zaman isterse, ödeme o zaman. Yok, tanısı eksik yazılmış, yok bir aylık doz yazılmamış, yok şu ilacı ancak falanca uzmanlar yazabiliyor, tırpanla istediğin kadar. Tırpanla tırpanlayabildiğin kadar. Geciktir geciktirebildiğin kadar.
Vatandaş muayene için randevu aldı mı, ister muayene olsun, ister olmasın, fark ücreti bilgisayar ekranında çıkıyor. O gün kaza geçirmiş, önemli bir işi çıkmış, o nedenle de muayeneye gidememiş olsa bile hiç fark etmiyor. “Sökül fark ücretini” deniliyor. Nerede? Hem de ilacını aldığı eczanede. Hizmeti eczacı yapmamış olsa da, fark ücreti ille de eczane kanalıyla tahsil edilecek. Niye fark ücreti hastayı muayene eden ve hizmeti bizzat yapan hastanelere ödenmiyor? Anlamak mümkün değil.
Performans sistemine geçildikten sonra, cerrahi girişim ve ameliyatlar yüzde 30 artmış. Ben demiyorum. Sağlık Bakanlığı eski Müsteşarı Aytun Çıray yazıyor.
Önce önüne gelene Yeşil Kart dağıtacaksın. Sağlık giderlerini 2002 yılında devraldığında yıllık 15 milyar dolardan çok yukarılara, deyim yerinde ise tavana vurduracaksın (kimilerine göre 30, kimilerine göre ise yıllık sağlık giderimiz 40 milyar dolar seviyesine çıkmış durumda. Resmi veriler elimizde değil, belki resmi yetkililer açıklarlar).
Tıbbi cihaz firmalarından arkadaşlar geliyorlar. “Efendim şu malzemeyi hastanenize alırsanız, kullandığınız hastaların faturalarından yüzde 20 fazlasıyla tahsil edebilirsiniz” diyorlar.
Deme yahu! Amma da kârlı iş. İyi de biz bu malzemeyi kaç ay sonra kullanacağız orası belli değil. Haydi kullandık diyelim , parasını ne kadar süre sonra tahsil edebileceğiz hiç belli değil. Neresi kârlı bunun arkadaş diye soruyoruz.
Kimi sağlık kuruluşları önlerini net göremediklerinden, hesaplarını bu koşullarda iyi yapamadıklarından batıyorlar. Kimileri, SGK ile olan anlaşmalarını iptal ediyorlar.
Bakanlık yetkilileri de, bir tutturmuşlar “sağlıkta dönüşüm de dönüşüm sistemi” diye. Herhalde adını “sağlıkta kötüye dönüşüm sistemi” diye koysalar daha uygun olacak.
Muayenehanesi olan ya da olmayan doktorlar, diş hekimleri, eczacılar, hemşireler diğer yardımcı sağlık personeli, neredeyse herkes uygulanan bu sağlık sisteminden az ya da çok şikâyetçi. Vatandaş, bütün olanlara rağmen yine süründüğünü, yine mağdur edildiğini söylüyor, istediğini elde edememekten yakınıyor, tıp fakülteleri, özel hastaneler dertli.
Sağlıkçılar, tabip odaları, meslek dernekleri habire toplantılar yapıyorlar, bildiri yayınlıyorlar. Seslerini duyan yok. Eczacılar neredeyse, ayağa kalkmış durumdalar.
Aslında, sağlık sistemi kendiliğinden çökmüyor. İşin başında olanların yanlış uygulamaları nedeniyle çökertiliyor. Kuzum, bu sağlık sisteminden memnun olan var mı, beri gelsin.