Akademikakil.com un delaletiyle bu ayın konusu olan “Akademik Kültürde Kaybolan Değerler” başlığı altında bu ay ki yazımı siz değerli okurlarımla paylaşacağım. Başlıkta geçen “Corriptio Optima Pessima” atasözünü yıllar önce Roma da bir üniversitede tablo gibi bir yerde okumuştum. Aslı Latince olan bu deyim kısaca “ en kötü olan şey, en iyi değerlerin bozulmasıdır.” diye çevrilebilir.16. yüzyıldan sonra İngilizcede sık kullanılan bir kavramdır.
O zaman “en iyi nedir?” ve “en iyi değer nedir?” Sorusu aklımıza gelmektedir. Bunu Akademik kültüre transfer edersek en iyi değerler manzumesi adl ve sıdk üzerine çalışmak, kadim değerleri korumak, akademinin kadim kültürüne sadık kalarak çalışmak ve üretmektir diyebilirim. Tarihsel bir çizgide bunu aşağıda özetlemeye çalışacağım.
Kültür:
Akademik kültür ve ondaki değerler kaybına girmeden önce, Kültür kelimesine kısaca değinmek isterim. Aslı Latince olan bu kelime eş anlamlıdır. Günümüzde ünlü kültür bilimcilerinden Krober, Whyt, Malinowski gibi kültürel antropologlardan Levy Staruss gibi siyasal kültür bilimcilerine kadar kültürün birden çok tanımı olduğunu söylerler. Hatta yüzden fazla kültür tanımı yapılmaktadır. Kısaca kültür maddi ve manevi hayat tarzımızın toplamıdır. Bunun içerisine örf, adet, gelenek, görenek, hayata tarzı, din, edebiyat, sanat, hukuk girmektedir. Latince toprağı hazırlamak kökünden gelen kültür, farklı disiplinlerde kendi terim ve deyimleriyle anlam kazanmaktadır.. Giyim kültürü (moda),boğaz kültürü (hastalık), siyasal kültür (siyaset) akademik kültür (bilim) gibi.
1865 de E.B. Taylor ..”…Kültür toplumun üyesi olarak insanın öğrendiği bilgi ,sanat, gelenek ,görenek ve benzeri yetenek ve beceri ve alışkanlıkları içine alan karmaşık bir bütündür.(B. Güvenç.1996:273)..”diye tanımlamaktadır.
Akademik kültürse; akademi da oluşan kadim “sui generus” yani, nevi şahsına mahsus bir tanımdır. Bunun mutlaka yazılı olması gerekmez, yılların hatta yüzyılların getirdiği bir birikimdir. Bunun da kendi içerisinde oluşturduğu değerler vardır. Bunların zayıflaması ciddiye alınmaması Akademi’deki geleneği bozmakta doğal olarak ta üretimi aksatmaktadır.
Konumuz olan Akademik kültür olmakla birlikte yukarıda arz ettiğim gibi kültür eşanlamlıdır. Yüzlerce tanımı vardır. Akademik kültür dairenin iç halkası telakki edersek geniş halka kültürdür. T.S.Eliot “..Kültür toplumun dininin vucud bulmuş şeklidir..” diye tanımlar. Yani kültürden dini öğeleri çıkarırsak kısmen içi boşalır .E.W.F Tumlin “..Kültür hayata yaşamaya değer kılan şeyler..” olarak tanımlar. Akademik hayatı da anlamlı kılan o alana özgü kültür ve kadim değerlerdir. Bunların erozyona uğraması çarpan etkisiyle toplumun diğer alanlarını da etkiler. Bazı kavram bilimciler “science” kavramını literatüre 1850 ler sonrası girdiğini yazsa da doğal, tıbbı, tabii ve sosyal bilimlerin “science” kategorisinde incelenmesi bu yıldan yaklaşık 500 yıl önce Avrupa’daki ülkelerde görülmektedir.
Kültür sabit sermayedir. Bir toplumun sahip olduğu değerleri ve ortaya koyduğu eserler bütünüdür. Kültürün bu boyutunu kurallı, psikolojik, genetik, tasvirci, tarihselci, yönleriyle açıklayan kültür bilimcileri vardır. Amerikalı kültür bilimci W.F.Ogburn kültürün maddi ve manevi kesişmesinden yola çıkarak maddi ve manevi yönleri paralel şekilde gitmezse kültürel boşluk olacağını ileri sürer.
Gelişmiş ülkelere baktığımızda Akademilerinde oluşan bilim ve sanat kültürü ve bunların kadim değerleri yatmaktadır. Bu ülkeler sosyal, siyasal şartlar değişse de bunu korumaya özen göstermişlerdir. Bunun örneklerini aşağıda açıklamaya çalışacağım.
Akademialar.:
MÖ. 387 Platon Akademisi. Yunan şehir devletlerinde kuruldu.
1160. Paris Üniversitesi nin kuruluşu.
1167 .Cambridge Üniversitesi nin kuruluşu.
1209 .Padua Üniversitesinin kuruluşu.
1222. Napoli Üniversitesinin kuruluşu.
1227 .Salamanca Üniversitesinin kuruluşu.
1337. Prag Üniversitesinin kuruluşu.
1367. Viyana Üniversitesinin kuruluşu.
1498 Akademia Romania i di storia i Archelogia nın Roma da kuruluşu.
Akademik toplulukların tarihine baktığımızda:
1662. Royal Society.İngiltere kuruldu.Francis BACON İlk yöneticilerindendir.
1666. Akademie des Science.Fransa da kuruldu.
1442. Floransa Accademia Platonice.İtlaya da kuruldu.
1471. Samaniye Medresesi Fatih zamanı İstanbul’da kuruldu. . Ali Kuşçu, Molla Lütfi görevliler arasındaydı. Sahn-ı Seman, Tetimme Medrese tasnifi kısmen meslek sorununa çözüm getirdi.
1540. Akademia deg li Infiammati kuruldu.
1582. Accedemia della Crusca kuruldu.
1588-1648. Marun Mersenne Minim Manastırında faaliyet gösterdi.
1603. Accedemia dei Lincei faaliyete başladı.
1622 .Rotock Societas Erunetica Almanya da faaliyet gösterdi.
1650. Montmar Akademisi Paris te faaliyet gösterdi.
Ülkelerin sosyal ekonomik gelişmesine katkı bağlamında kurumsal Akademileri aşağıdaki şekilde gruplayabilirim.
1666. Academia Royal Science.(Meşhur Royal Society)
1700. Berlin Akademisi. Almanya’da kuruldu.
1724. St. Petersburg Akademisi. Rusya (o Zamanlar Rusya’nın Başkenti idi).
1731. Akademie des Sciences Morales et Politiqua.
1861. Cemiyeti İlmiyyei Osmaniyye . Yani Encümeni Daniş. Osmanlıda kuruldu.38 üyeliydi.1866 kapatıldı. İki türlü üyelik vardı.
Aslında dünyada ilk medrese şeklinde günümüzde akademik kurum diyebileceğimiz kurum Karaviyyun medresesidir. Fatma el Fihri 859 yılında babasından kalan servetiyle Fas’ta inşa etmiştir. UNESCO’nun delaletiyle yakın zamanda bu ortaya çıkmıştır. Sonraları 1662 de Tunus’ta Türk asıllı Aziza Osmana hanım tarafından yapılan şifahane de özgün eğitim kurumudur. Bu kurumda 1928 lerde Fransız bilim adamı Nicolle ve ekibi nin çalışmalarıyla ayrıntıları ortaya çıkarılmıştır. Bağdat daki Nizamiye Medresesi ve Kırşehir’deki Cacabey astronomi medresesi de Osmanlı öncesi oluşan Akademi ler arasındadır.
Doğu dünyasında bu gelişmeler olurken 10. ,11. asırlar İslam medeniyetinin hakim olduğu dönemlerdi. Batı dünyası da Rönesans ve Reformlara başlaması Akademiler sayesinde olmuştur. Bunun kanıtları ise şöyledir.
17 yüz yılda Roma da 132 tane Akademi mevcuttu.
1540. da Floransa’da Akademi de eğitim vardı.
16 yüzyılda Bolonya’da Carracci Akademisi vardı.
4.1560. Napoli’de Accedemia Secretorum Naturae faaliyetteydi.
1596. Gresham College İngiltere seçkin eğitim kurumuydu.
(1649-1660. yılları arası İngiltere’de “interregnum” döneminde bile faaliyetlerine ara verilmedi. Yani bu yıllarda İngiltere’de siyasal istikrarsızlık söz konusuydu. Buna rağmen Akademiler faaliyetini aksatmadı.)
1603. Accademina del Cimento. İtalya’da kuruldu.(Bazı kaynaklar 1651 kuruluş tarihi der)
1603-1630. Akademia dei Lincei Roma da eğitim vermekteydi.
1710 .Collegium Curiosorum İsveç de kuruldu.
Ülkemizdeki gelişmeler ise:
1824. ilköğretimin mecburi kılınması,(Yükseköğretimle dolaylı ilgisi olduğu için yazdım)
1827. Tıphanei Amire Cerrahanei Mamurenin kurulması,
1834 .Mektebi Harbiye nin kurulması,
1838. Meclis Maarifi Nafıa nizamnamesinde Akademiye yapılan atıflar,
1838. Meclis Umuru Nafia nizamnamesinde Akademi ye yapılan atıflar,
1844. Darülfünun kararı,
1862. Darülfünun da derslerin başlaması,
1933. İstanbul Üniversitesine dönüştürülmesi.
1845. Maarif Meclis Muvakkatte Encümeni Daniş’le ilgili maddeler.
1846 Maarifi Meclis Umumi yede Encümeni Daniş’le ilgili maddeler.
1851 .Takvimi Vakai’de Encümeni Daniş nizamnamesinin yayımlanması.
1851. Encümeni Daniş Kuruluşu. Asli ve harici olmak üzere iki tür üyelik şekli ve birinci ve ikinci başkan olmak üzere başkanlık vardı. Üyelerin seçimi iki türlüydü. Yabancı üyeler ayrı kategoride değerlendirildi.1862-1863 de kendiliğinden kapandı. Bilim kurumunda neden sonuç ilişkisi kurmakta zorlandık. Encümeni Daniş bürokratik kurum mu? Akademik kurum mu? görev tanımı tartışmaları yaşandı.
1866 Encümeni Daniş kapanışı.Bu akademik üst birimin üye oluşumu görev tanımı tam yapılamayınca ayrıca üyelerin müktesebatı bu kurumun kapanmasına neden oldu. İkinci bir nedende; M.Reşit paşa ile Ali paşa rekabeti buraya yansıdı. Fransa dan taklit yoluyla alınması kişisel rekabet bu kurumun kapanma nedenleri arasında sayılabilir.(Ülkemizde Üniversitelerde dört dönem (20 yıl uygulanan) rektörlük seçimlerindeki rekabet gibi.)
Buraya kadar sırlamada neden sonuç ilişkisini şöyle özetleyebilirim.:
a.Gelişmiş ülkeler düşünmeyi öğretti. Bizde bilgiyi sınırlı öğrettik.
b.Düşünmeyi öğretmeyi biz öncelemeliydik.
c.Doğru bilgiye ulaşmanın bilimsel yollarını öğretemedik.
d.Batı ülkeleri İbni Rüştü zorunlu okuturken doğu dünyasından ve Endülüs’ten geçen bilgeyi alırken biz “Müminin Yitik Malı” hadisindeki bilgiyi almakta geç kaldık. Doğal olarak ta akademik kültür ve değerler manzumesi oluşturmakta geç kaldık.
Tanzimat, Islahat, Birinci Meşrutiyet, İkinci Meşrutiyet, İttihat ve Terakki ,Cumhuriyet dönemine kadar geldik bundan sonraki gelişmeler ise
1861. Mecmuayı Fünun dergisinin faaliyete geçerek bilim Akademi nin öneminin tanıtılması.
1909 .Tarihi Osmani Encümeni nin kurulması.
1922 .Türk Tarih Encümeni nin kurulması.
1914. Türk Birliği dergisinde dilin bilimin öneminin vurgulanması.
1931. Tük Tarihi Tetkik Cemiyeti ‘nin kurulması.
1932. Türk Dil Kurumu’ nun kurulması.
1935. Türk Tarih Kurumu ‘nun kurulması
1963. TÜBİTAK kuruluşu.(sosyal bilimler alanında TUBA sonra kuruldu)
1933. Üniversiteler kanunu.1982 ye kadar. İstanbul Darülfünunun kurulması
1750. sayılı Üniversiteler kanununa göre Üniversitelerin faaliyet göstermesi.
2547. sayılı üniversiteler kanunu. 1982 den günümüzde değişik maddeleri kaldırılsa bazı maddeler eklense de meri kanunla Üniversitelerimiz faaliyet göstermektedir.
En son olarak devlet ve vakıf Üniversiteleri ve vakıf meslek yüksekokullarıyla birlikte, 207 yükseköğretim kurumundan (2022 yılı itibariyle 204 ü ) faaliyet göstermektedir.
1982 anayasasında tek çatı altına toplanan yüksek öğretim Kurumlarında ,2016 dan sonra askeri kurumların farklı birimlerde toplanması yeni düzenlemeleri gerektirmiştir.
Yaklaşık 200 yıldır sürekli yapısal değişikliğe uğrayan yüksek öğretimde doğal olarak ta Akademik kültürü ve oluşan rafine değerlerin aktarılması zor olmaktadır. Bu sistemde Akademik kültür ve değerler sistemin oluşturmak zaman alacağı için süreçte birimlerle fazla oynamak ister istemez zarar vermiştir. Alan yazınında kültür, medeniyet, Hars, kültür dikotonomisi kavramlarının yerli yerince oturtulamamasında bize zaman kaybettirmiştir. Gelişmiş ülkelerden bir objeyi ithal ederken onun getirdiği terminolojik ve türevlerinde kültürün etkilenemeyeceğini düşünmek fazla iyimserlik olur. Kültür, medeniyet ,hars ,kavramlarının getirisini götürüsünü hesaba katarak yorum yapmalıyız kanısındayım
Akademideki yönetim sistemini değiştirmek tamamen alt birimlere kadar akademi kültürünü erozyona uğratmıştır. Yine de yapılacak en acil iş kadim akademi kültürü oluşturarak zamanı değerlendirip çalışmak ve üretmektir. Çünkü akademik faaliyet zamanla sınırlı değildir. Kamusal nimetin kamusal külfeti olur. Akademik düşünmeyi, özgür düşünmeyi, akademik özgürlüğü, kürsü meşruiyetini ve özgürlüğünü istismar ederek göreve gelmemek, üretmemek ve bunlara meşruiyet aracı olarak telakki etmek şark kurnazlığını devreye sokmaktadır.
Hâlbuki bilimde samimi, çalışkan ve dürüst olmak kamu harcamalarını verimli kullanmak esastır. Akademik kültür ve değer piramidin en alt biriminden başlayarak geçmektir. Akademik hiyerarşiye usta çırak ilişkisini bypass ederek Akademi yi Akademik kültürden beslenen değil de bireylerin dışardaki kültürünü Akademiye taşıması paradoks oluşturmaktadır.
Sonuç olarak akademik işgünü, Akademi ye yapılan parasal ödenekler ve kaynakların çeşitliği Akademik personelin bir performansı üretimi doğrudan etkilemektedir. Ülkemizde bir yılın üç Akademik sömestr usulüne çıkarılması gerekirken 170 işgünüyle sınırlanması bunda da belli zaman sekteye uğraması bu oranı dünya ölçeğinin altına çekmektedir. Yani gelişmiş İngiltere’de üç sömestr varken ülkemizde 170 iş günüyle sınırlanması yılın yarsının nerdeyse kaynak israfının olması akademik kültürle izah edilemeyecek olgulardır. Akademik kültür ve değer çarpan etkisi oluşturur. Çarpan etkisi yaratacağına (hipotezimim doğrulayan) bilimsel kanıt ise diplomat olmasına rağmen Fransız Tallyrand’ın (1754-1832) uluslalar arası ağırlık ve uzunluk birimini standart hale getirmesi ve bunu denizaşırı ülkelerde Fransa’nın yakaladığı avantajdır. Bunu da Fransa’da Akademiler başardı.
Akademik kültür ve Akademik değer erozyonun olmaması için Akademik kültürün önemi açıktır. Bunu iktisat bilimindeki çarpan etkisi benzetmesiyle açıklamıştım. İkinci bir örnekte Finlandiya’dan vermek isterim.PİSA skorlarında bu ülkenin öğrencileri birinci sıradadır. Nedeni açıktır, Akademide donanımlı öğretmen dil, edebiyat, matematik, sanat yaş gurubundaki öğrencinin donanımı için gerekli bilgi ve beceriyi sahip ve bunu aktarmaktadır. Ülkelerin kültürleri farklı olduğu için bunları aktarmada metot farklılığı olacaktır bu da Akademi nin görevidir. Son bir güncel örnekle yazımı bitireceğim bu da; Almanya’nın geçen yıl ekonomik büyümesi 5,5 idi. Bunun 1/5 ini iki akademisyenin aşı çalışması etkiledi. Çünkü Almanya, Prusya kalma Akademik kültür ve değerlerini korudu.
Akademik kültür değerin önemini belirten çarpan etkisi hipotezimi destekleyen beşinci kanıtsa; Bilişim çağında, yazılım çağında bazı ülkeler mühendislik ekonomisi yoluyla, ekonomik gelişmeyle kültür ilişkisini kurmuştur. Hindistan ve bazı Uzakdoğu ülkeleri gibi. Ülkemizde de yetişmiş mühendis işgücünün ekonomik hayata kazandırılması bu işgücünün çarpan etkisiyle ekonomik katkısının sağlanması ülkemize çok fayda sağlayacaktır. Yazılım sektörü, bilişim sektörü, yetişmiş işgücünü çarpan etkisi iyi kullanan ülkeler bu alanda başarılı olmuştur. Bu başarı Akademi, ekonomik hayat kültür ilişkisini kurmalarından kaynaklanıyor diyebilirim.
Akademik çalışmayı bir iş olarak değilde bir meslek olarak telakki etme kültür, akademik kültür oluşturma ve “insanın birbirinin gölgesinde yetişeceği bilinci” verilerek akademilere çeki düzen vermenin zamanı geçmeden görev yetki sınırlarında acil çözüm bulmalıyız.
(Not: tarihi süreçte yükseköğretim kurumlarının adı ve bağlı birimleri değiştiği için Akademi sözcüğünü kullanmayı tercih ettim.)Selam ve dua ile.
1 yorum
Makale gerçekten çok etkili ve aydınlatıcı olmuş. Sayın Hocamıza değerli tespitlerinden dolayı çok teşekkür ediyor saygılarımı sunuyorum. Akademik Kültürün oluştuğu bir eğitim sisteminin de ülkemize var olmasını son derece arzuluyorum.