Covid-19, yeni bir dünyanın kapısını araladı. Krizin ne zaman sona ereceği ise kimse tarafından ön görülemeyen bir bilinmeyen. Sonuçları ile beraber, yeni dünyanın nasıl olacağı da bilinmezler arasında maalesef.
Bu kriz, elbette bir savaş değil. Ancak çok fazla ortak dil ve seferberlik göz önünde bulundurulursa, savaşa benzetmek de hatalı olmaz. Ülkeler arası dayanışma ve gösterilecek olan fedakarlık seviyesi ise bu süreci yönetmeye ne kadar istekli olup olmadığımızı gösterecektir.
Birçok savaş, taktik ve strateji ile kazanılmıştır. Dolayısıyla, pandemi sürecinde uygulanacak olan kriz yönetimi hangi devlet tarafından daha iyi yönetilir, benzer ve muadil örnekleri titizlikle izlemlenir ve ciddiye alınırsa, sürecin kazananı da o devlet olacaktır. Nitekim sürece müdahale ve krizi yönetim şekli hayati önem taşımaktadır. Kabul etmek gerekir ki, küresel sorun beraberinde küresel çözümü de istemektedir.
Bu süreçte yapılan büyük hatalar da oldu. Örnek vermek gerekirse, maske takmanın yararlı olmadığı algısı, buna, toplum ve bireyleri teşvik etmek sürece hakim oldukça, stratejiyi ve teşvik içeriklerini de beraberinde değiştirdi. Bireylerin de dahil olduğu sürece devlet müdahalesi, kimi zamanlarda birçok kişinin de zarar görmesine neden oldu. Dünya Sağlık Örgütü’nce açıklanan tedbirler kapsamında hastalığın yayılma şekli, tedavi, korunma ve teşhis süreçleri açıkça ifade edildi. Burada uygulanan ilaç tedavisine ilişkin ne çok hata yapıldı, ne çok doğru deneyimlendi, sayısal veriler maalesef yok. Yanlış ve kirli bilgilerin önüne geçilememesi de, zamanla bu bilgilerin viral olmasına neden olmuş, hatta birçok kesim tarafından da uygulanmıştır. Bu süreçte devlet yönetimlerine büyük rol düşmektedir. Her şeyden önce bilim için bilimi desteklemek, saf bilim diye tabir edilen araştırmaları desteklemek, uzun vadede birçok önemli atılımın önünü açar.
Türkiye ve dünyada Covid-19 için iyi geldiği öne sürülen ve şu anda da aktif olarak tedavi sürecinde kullanılan Favipiravir nedir?
RNA virüslerine karşı geliştirilen ilaç, Japonya menşeili bir şirketin ürettiği antiviral ilaçtır. Birçok virüs grubuna karşı etkinliği kanıtlanmış olan bu ilaç, şu an birçok ülke tarafından Covid-19 tedavisinde tercih edilmektedir. Covid-19 hastalığının daha hafif seyretmesi, mevcut sürecin daha kısa olması güvencesiyle, Çin hükümeti tarafından da mart ayı itibari ile tavsiye edilmiştir. Koronavirüs tedavisinde kullanılan bu ilaç, güçlü bir antiviral olarak bilinmektedir.
Günlük küresel vaka sayılarında rekor artışının yaşandığı takvimde, 2020 yılının en başından bu yana uygulanan tedavi yöntemleri, farklı ilaç grupları, aşı çalışmaları zaman zaman belirsizliğini korusa da, kontrollü bir şekilde değişkenlik gösterip devletler bazında farklı olsa da uygulanmaya devam etmektedir.
Devletler bazında farklılık gösteriyor olması da, ortak dilin ve ortak hareket etmemenin dezavantajı da oranlara yansımıştır. İngiltere’deki yüksek ölüm oranları da belki önlenebilirdi. Virüs salgını başladığı günden bu yana, belki de piyasada bulunan bu ilacın da tedavi algoritmalarına alınamaması nedeni ile çok ciddi ölüm oranları da görülmüştür.
Şimdiyse aşı uygulamaları gündemde. En yakın Amerika’da başlanması beklenen aşı uygulaması ilk olarak Aralık ayının ilk çeyreğinde tatbik edilecek. Sonuçları, yan etkileri, fiyatı, ulaşılabilirliği gibi soruların da cevaplanması için aynı takvim gündemde.
Peki, Türkiye bu süreçte geride mi kaldı? Aşı uygulamaları için, en iyi ihtimalle Sağlık Bakanlığı’nın açıklamalarına göre nisan ayı gibi bir takvim gündemde.
Türkiye’de aşı bağışıklığı için hedeflenen kişi sayısı henüz belirsiz. En az %60 ila %70 oranında kişinin aşılanması gerekirse, ortalama 40 milyon civarı vatandaşın aşılanması hedeflenmekte. Bu durumda, aşı iki doz uygulanacaksa, en az 80 milyon doz aşının alınması ve dağıtılması sürecinin de yönetilmesi gereği dikkat çekmekte.
Bu aşıların ücretli mi yoksa ücretsiz mi uygulanacağı, kimlerde uygulanacağı, önceliğin ne şekilde yapılacağı da şu an için belirsizliğini korumakta. Toplum bağışıklığının oluşabilmesi için bu mutlaka gerekli. Ekonomik boyutu ile küresel rekabeti de göz önünde bulunduracak olursak, Türkiye’nin ihtiyacı olan dozları minimal tutarlardan bile hesaplasak, bu derece büyük bir kaynağın sağlanıp sağlanmayacağı da aynı şekilde belirsiz. Mevcut grip aşısının temininde bile ne kadar yetersiz kalındığını anımsadığımızda, sadece ekonomik boyutlar değil, tedarik ve üretim sürecinde de ciddi sorunlar oluşacak gibi gözükmekte.