Başlarken…
“Akademik Akıl” ile, kadim dostum Prof. Dr. Murat Elli’nin paylaşımları ile tanıştım. Bu platformun zihnimdeki ilk izlenimi ortak akıl oldu. Çok seslilik, her görüşün özgürce paylaşımı, kibirden uzak hoşgörü ve ortak akıl, akademinin gereklilikleridir. Birçok kavramı ekleyebilir ya da bazılarını çıkarabilirsiniz, tartışılabilir… Bu ayın hedef konusu ustalık ile belirlenmiş. Bilim ve Siyaset…
Tanımlama
Türk Dil Kurumu tarafından ‘Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayış’ olarak tanımlanan siyasetin, yine aynı kurum tarafından “Evrenin veya olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneye dayanan yöntemler ve gerçeklikten yararlanarak sonuç çıkarmaya çalışan düzenli bilgi” şeklinde açıklanan bilim ile ilişkisi, tek taraflı bir hoşlanma duygusundan, iniş ve çıkışları olan, karşılıklı derin bir aşk ilişkisine evrilmektedir. Yoğun yaşanan sevdaların, bazen sevgi ve saygıya dayalı uzun soluklu mutlu ilişkilere, bazen de nefretin oluştuğu sağlıksız birlikteliklere dönüşebileceğini aklımızın bir kenarında tutarak, yazımıza devam edelim.
Salgına Tarihsel Bakış
İnsanlık tarihindeki salgınları gözden geçirdiğimizde en sık Veba ile karşılaşırız. 6. yüzyılda Justinyen Vebası İstanbul’u, 14. Yüzyılda Avrupa’yı etkileyen Kara Ölüm ve 19 yüzyıldaki 3. Veba salgınları insanlığı derinden etkilemişlerdir (1). Salgınlar sonucu yoğun ölümler ile karşılaşan halk, siyasi iktidarlardan çözüm beklemiştir. Ancak salgına ve ölümlere çare bulamayan imparatorların, kralların iktidarları salgın tarafından yıpratılmıştır. Halk siyaset ile iç içe olan dini liderlere yönelmiş ancak kilise rahipleri de, çözümde etkisiz kalmışlardır. Bu süreç, rahiplerin de güvenirliliklerinin azalması ile sonuçlanmıştır. Salgına çözüm bulamayan iktidarlar, durumu tanrının insanları cezalandırması ile açıklamaya ya da toplumdaki azınlıkları suçlamaya çalışarak, sorumluluklarını azaltma yolunu tercih etmişlerdir. Avrupa’daki Veba salgınlarında, yahudi ve roman azınlıklar suçlanmış ve haksız yere cezalandırılmışlardır (1). Halkın salgın döneminde iktidara güven duygusunun kaybı, siyaset açısından önemlidir. Çok yakınlarda bile, 1980’lerdeki HIV salgınında eşcinseller, Tahiti ve Jamaika’lılar suçlanmış, izole edilmeye çalışılmış, ancak bilimin çözümlemesi ile sorunun kökeninin cinsel yolla bulaşan bir viral enfeksiyon olduğu saptanmıştır.
Siyaset geçmişteki zaman dilimlerinde, bilimin yokluğunda, birçok soruna çözüm getirememiş ve çaresiz kalmıştır. Bilimin son birkaç yüzyıldaki sağlık, savunma sanayi, ulaşım, bilişim, iletişim ve birçok teknolojik alandaki gelişimi siyasete yön vermiş ve iktidar olgusunu güçlendirilmesinde kullanılmıştır. 1900’lerin başında Amerika’daki ortalama yaşam ömrü 40 yıl iken, bugün ülkemizde doğan bir kişinin beklenen yaşam ömrü 80 yıldır. Siyaset, devlet, bilim ve teknoloji farklı katkılar ile (temiz su, kanalizasyon, barınma, ısınma, ilaç, sağlık organizasyonu, beslenme vs) insan yaşam ömrünü son 120 yıllık süreçte ikiye katlamışlardır. Elbette siyasetin de çözüm arayışlarında zaman zaman, bilime destek verdiğini biliyoruz. Bu destek noktaları yaşam kalitesinin arttırılması gibi topluma yönelik kazanımlar sağlamak ile birlikte, iktidarın varlığını sürdürme noktalarında da kendini göstermiştir. Tüm dünyayı etkileyen Covid-19 salgınında siyasetin soruna çözüm üretmekteki en önemli ortağı bilim olmuş, gezegendeki büyük finans birikimi siyaset tarafından, soruna çözüm bulmak isteyen bilime aktarılarak, milyonlarca insanın doğrudan yaşamda kalması sağlanmıştır.
Bilim yüzyıllar içinde alanını genişletirken, siyaset bilim ile yakınlaşmanın yollarını aramaktadır. Siyaset, iktidar alanını korumaya çalışırken, geçmişte her nokta da bilimin kendisine hizmet etmesini beklemekteydi. Ancak bilim her geçen gün bir güç olarak büyümekte ve siyaset-bilim ortaklığı gelişmektedir. Bu gelişmenin sağlıklı olması ve bilimin siyaset alanında güç kazanması yüksek olasılık ile beklenmelidir. Tüm toplumlar için özlenen, bilime dayalı siyasetin güçlenmesidir.
Gözlem
Covid-19 pandemisinin insanlığa verdiği hasar bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır. Kaybedilen insanlar, en büyük acımızdır. Bununla birlikte çözümlenmeye çalışılan bu salgın, toplumsal açıdan bazı değişimlere de yol açmıştır. Bilim, insanlar için “Cici bir bebek olarak, genellikle kenarda duran, üzerinde pek düşünülmeyen ve azınlık bir grubun yaptığı karmaşık bir uğraş” olarak görülüyordu. Ancak pandemi sonrası virüs, PCR, sitokin, aşı, bağışıklık sistemi gibi birçok terminoloji günlük yaşamlara girmiş, bilimin önerileri salgını yavaşlatmış, yaşamları korumuş ve “bilim cephesi” güven kazanmıştır. Bu bilgilerin paylaşılmasında basın, görsel medya, sosyal medya ve iletişim son dönemin gerçeklikleri ve paydaşlarıdır. Sağlığın korunması ve hastalıkların iyileştirilmesi, yalın bir “sağlık hizmet alımı” olarak görülürken, sağlık hizmetinin içindeki bilim, bu salgın ile insanların zihnine güvenilir ve saygın bir kavram yerleşmiştir.
İnsanlık ve medeniyet her zaman ilerleyecektir. Kısa aralar ve geri adımlar olsa da değişim ve gelişim sürekli iç içe devam edecektir. Gezegenin ve canlıların korunması, insanlığın mutluluğuna ve huzuruna katkı, değişim ve gelişimdeki vazgeçilmez kritik noktalar olmalıdır.
Özlem
Dünya tarihinin en önemli liderlerinden biri olan Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözü ile konuyu bağlayalım….
Efendiler, dünyada her şey için maddiyat için, maneviyat için, hayat için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir, fendir (2)…
Bilim ve sevgi hep içimizde olsun…
- Dr. Fatih ARTVİNLİ, Türk Tabipler Birliği COVID 19 PANDEMİSİ ALTINCI AY DEĞERLENDİRME RAPORU, 2020.
- M.K. Atatürk. 22.09.1924, Samsun’da Öğretmenlere Söylev
2 yorum
Tunç Hocam, pek çok kişinin ÖZLEMİNİ kağıda dökmüş.
Teşekkürler Murat Hocam..