Felsefede gelişmiş zihinler, kavramları ve tartışmaları insanların deneyimlerini merkezde tutarak anlamaya çalışırlar. Söz konusu zihinlere göre önemli ve öncelikli olan her tümdengelimsel etkinlikte olduğu gibi kavramlar ve tartışmalar olmayıp, her tümevarımsal etkinlikte olduğu gibi özellikle yaşıyor olan herhangi bir anın güncelliğindeki insanların deneyimleridir. Bu bağlamdaki kavramlardan bir tanesi nedenselliktir ve nedenselliğin var olup var olmadığını, her yerde ve zamanda ilk akla gelebilecek nitelikte sözgelimi bilimin olanaklı oluşu üzerinden değil de insanda yeniliğe ve yaşamın güncellenmesine ihtiyaç olup olmadığı üzerinden anlamaya çalışmak gerekmektedir.[1] T. P. Uschanov, 2013 yılında güncellenerek yeniden yayınlanmış “Determinism, Self-Reference and Morality” (“Nedensellik, Öz-İmleme ve Ahlaklılık”) adlı makalesinde, araştırmacıları şu üç önermeyi okuyup değerlendirmeye davet etmektedir:
- Şayet insanlar gerçekte yaptıklarından başka bir şey yapamayacaklarsa, hiç kimse yaptıklarından/eylemlerinden sorumlu tutulamaz.
- Şayet nedensellik doğruysa, her bir insan davranışı belirli koşullar altında ortaya çıkar; bu koşullar sağlandıktan sonra başka hiçbir şey ortaya çıkamaz.
- Şayet nedensellik doğruysa, hiç kimse davranışlarından dolayı sorumlu tutulamaz.[2]
Covid-19 sürecinin insanlık için önce şaşırtıcı, sonra ise öğretici olmasının nedeni, dil-dünya-gerçeklik arasında oturmuş nedensel ilişkilerin başlangıçta korunmak istenmesi, ama sonrasında eldeki olgu karşısında yetersiz kalması nedeniyle bir adaptasyon ve güncellemenin kaçınılmazlığıdır. Başka bir deyişle, alışılmış koşulların yetersiz kaldığı güncel bir sorun geliştiğinde, yapılması gereken, koşulların güncellenmesi olmaktadır. Çoğunlukla insanlar böyle bir güncellemeye yanaşmadıkları için nedenselliğin geçici inkârına sığınmak ve yeni nedensellikten söz etmek gerekmektedir. Uschanov’un ahlaklılık normu için giriştiği güncelleme bu nedenle nedenselliğin yeniden tartışılmasını icap ettirmiştir. Onun yukarıdaki sorularına çelişkiye düşülmeksizin tatmin edici cevaplar üretmek kolay değildir. Tarihte Protagoras, Gazâlî, David Hume, Michel Foucault, Paul Feyerabend ve Judith Butler gibi birbirinden çok farklı zaman ve mekân koşullarına sahip birçok filozof insanların güncel gereksinimlerine uygun olarak yaşamı yeniden kurgulamak için oturmuş ilişkilerin yetersizliğini ifade etmek üzere nedenselliği eleştirmiştir. Covid-19 süreci başladığında değişime inanmayan ve nedenselliğin vazgeçilmez bir doğal gerçeklik olduğunu düşünen insanlar, zamanla ‘bilgi’ sandıkları bu inancı değiştirip ‘bilgi değil’ sandıkları bir inancı kabul ettiler. Oysa bütün inançlar bir bilgiye dayanır ve zaten bütün bilgiler de birer inançtır. İnanç ile bilgi arasında kurulmuş ters orantıyı içeren Kıta Avrupası kabulü artık eski ve yanlış bir nedensellik olarak çoktan geride kaldı. ‘Bilgi değil’ sanıldığı halde kabul edilmiş inanç, bundan sonra insanlar arası bütün ilişkilerde elektronik ağırlığın gitgide artacağıdır.
Covid-19, insanlığın elindeki her şeyin yetersiz (eksik) olduğunu gösterdi. İnsanın insana muhtaçlığı herhangi bir protokol tanımıyor. İnsanlar çok sevdiklerini söyledikleri ailelerinden bıkar oldular. Yalnız insanlar çok sevdiklerini söyledikleri bizzat kendilerinden bıktılar. Öğrenciler çok sıkıldıklarını söyledikleri okullarını ve derslerini özlediler. Bunlar belirli bir konfor alanından alınmış örnekler. Bir de geliri olmayan ve bu arada geliri olup bütün sermayesini kaybedenler var. Dünya, sadece kazanılan ve sadece kaybedilen bir dünya değildir. Konforlu olanların bıkkınlıkları ve konforu olmayanların kaybettikleri kime ne kazandırdı? Bu, şu sıra herkesin ortak sorusu. Benim öngörüm, bundan önce insanlığın geçiştirdiği ve üzerinde durmayı ölçüsüzlük sandığı ne varsa bundan sonra ekonomik bir sorun olarak karşısına geleceğidir. Bu da insanlar arası ilişkilerde sahicilik, şeffaflık ve tutarlılığın önemidir. Bu cümle basitçe insanların sahicilik, şeffaflık ve tutarlılığı takdir etmeye başlamaları anlamına gelmemektedir. Geçmişte sahicilik ve şeffaf olmadıkları için pişman olacakları ve tutarlılık için yeni çözüm yollarının peşine düşecekleri anlamına gelmektedir. Fakat bu kez işlerin bir noktaya kadar serbest bir topluma bırakılabileceği konusunda endişeliyim. Bu da Uschanov’un makalesinde dolayladığı yeni ahlaki kişilik gereksinimine karşılık gelmektedir. Immanuel Kant’ın ödev etiği Arthur Schopenhauer’un bu görüşün egoist bir tasarım olduğu eleştirilerine hâlâ katılıyorum ve Protestan çalışma ahlakı günlük yaşantısında olabildiğince makineleşen insanda uygulanacaktır. Bunun da anlamı, bireyin özerk olduğu alanın daha da sınırlı hale gelmesidir ki, bu, insanlık için iyi bir şey değildir. Nedenselliğe itiraz edilerek ahlaki bir güncelleme yapılırken yaşamın daha fazla nedenselci görüneceği ve özgür iradenin (duygu) neredeyse hiç kalmayacağı bir dünyaya geçilecektir.
Ben 2024 yılında bu yeni nedenselliğin tekrar eleştirilerek reddedileceğini ve bir daha güncellenmek istenileceğini öngörüyorum. Covid-19 bütünüyle 2024 yılında sona erecektir. İnsan yaşamının örneğin 2000’li yılların başındaki gibi kurallı bir toplumsal düzene geçişi 2030 yılından önce başlamayacaktır. Önümüzdeki yıllarda Asya’da Hindistan’ın, Avrupa’da ise yeniden İngiltere’nin öne çıktığı ekonomik, askeri, siyasi ve kültürel gelişmeler izleyeceğiz. Bölgeyi yakından takip eden antropolog bir dostumun yorumuna göre, Avustralya’dan sonra Hindistan İngilizcesi sözlüklere eklenebilir, çünkü 1,4 milyar civarındaki Hindistan’da ikinci ortak dil neredeyse İngilizce. ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris’i sıklıkla Hindistan merkezli bir Asya ve Ortadoğu temaslarında göreceğiz. Bu esnada İran’ın önü açılabilir gibi görünüyor. Gelişmekte olan ekonomileri ilgilendiren bütün gelecek Hindistan asıllı ve ABD’de çalışan post-kolonyalizm uzmanı akademisyenlerin yazdıklarından izlenebilir. Benim önerim, en az 20 yıldır söylüyorum Türkiye’de bütün sosyal bilim alanlarında post-kolonyalizmin öğretilip tartışılmasıdır. Özellikle Hindistan post-kolonyalizme bilgisayar ve matematik kadar yatırım yapmış bir ülkedir. Covid-19 bana sorarsanız en çok Hindistan ve İran’a yaradı.
KAYNAKLAR
[1] https://plato.stanford.edu/entries/determinism-causal/ (Erişim Tarihi: 12.03.2021); Carlo Rovelli, “Physics Needs Philosophy. Philosophy Needs Physics”, Found Phys (2018) 48, Springer, s. 481–491; M. B. Altaie, “Determinism and the Theory of Every Thing”, 2018, s. 3-4.
[2] T. P. Uschanov, “Determinism, Self-Reference and Morality”, (Manuscript initially completed in May 2001; revised twice in August–September 2013 ) s. 1. https://www.mv.helsinki.fi/home/tuschano/writings/determinism-revision.pdf (Erişim Tarihi: 12.03.2021).