Kendinize gelin!
Ülkemiz, uzunca bir zaman önce başlayan ve bizi bugünlere getiren, bir kısmına da yozlaşma diyebileceğimiz bir değişim içerisinde. İnsanın doğaya karşı hoyratça davranması sonucunda, denizlerde ve ormanlarda bitki ve canlıların zarar görmesi hatta canlıların neslinin tükenme eşiğine gelmesi gibi değişmeler bunlardan bazılarıdır. Aile yapısındaki değişikler ve aile bağlarının gevşemesi sonucunda çocukların ebeveyn denetiminden yoksun kalması gibi değişikliklerle insanlar bugünlere gelmiştir.
Bilindiği gibi 2019 yılının son günlerinde ortaya çıkmış olan Covid-19, kısa sürede dünyaya yayılmış ve hasta etsin etmesin dünyadaki her bireyi etkisi altına almıştır. Dünyaya yayılırken de sanki insanla alay eder gibi “Bak ben, senin buluşların, senin aracılığınla ve yardımınla hızla dünyayı dolaşıyorum” diye insanlara meydan okumuştur. Hatta bazı yerlere, değişime uğrayarak adeta kılık kıyafet ve huy değiştirerek tekrar gitmiştir.
Evrensel bir felaket olarak nitelendirilebilecek Covid-19 pandemisinin bize verdiği mesajlarla pek çok şey öğrettiği, hatırlattığı, hatta bizleri uyararak kendimizi daha farklı bir yaşama yönlendirdiği söylenebilir. Aslında Covid-19’un küresel pandemisi insanlığa karşı bir meydan okumadır, bir düellodur. Evrensel olarak ele alınırsa, pandemi; insanlığın sınavı, tüm insanların sınanmasıdır.
Tarihte yaşanmış pandemilerde, virüs, sadece hayat bulduğu yerlerde büyük zararlara ve acılara sebep olmuş, arkasında gözyaşı, yoksunluk ve yoksulluk bırakarak oralardan ayrılmıştır. Ülkeler şimdiye kadar ayni anda savaş, doğa olayı ve diğer felaketlerle karşılaşmamış ve işbirliği içinde bunlardan kurtulma çareleri aramıştır. Buna karşın virüs, dünyanın gücü karşısında üstünlüğünü korumuş ve insanlara, bazı temel kurallara uyulmadığında, gelişmişlik ve iş-birliğinin, kendisinden kurtulmada yeterli olamayacağı mesajını vermiştir. Onun karşısındaki günümüz insanı ise eskisiyle kıyaslanmayacak kadar bilgili ve donanımlıdır. Ancak insanın koşul ve olanaklarının zenginliği, özellikle elektronik araçların gelişmişliği dahi bu canlı varlık karşısında yetersiz ve çaresiz kalmaktadır.
Bugünlerde, sabahları gözümüzü pandemiyle açtığımız ve bütün gün onunla yaşadığımız farklı bir dünyada, pandeminin verdiği mesajlarla yaşamaya başladık. Yaşam tarzımızı ve şimdiye kadar olmazsa olmazlarımızı gözden geçirerek, pek çok şeyi sorguladık ve bunlardan bazılarının pek de önemli olmadığına karar verdik ve bunlar olmasa da olur dedik. Para gözümüzdeki değerini yitirdi. Para harcamak anlamsızlaştı. Sanki israfı önlemek üzere verilen mesajın sonucuydu bu.
Son yıllarda, ayrı yerlerde eğlenmeye dalmış anne, baba ve çocuklar pandemiden sonra, evlerinde geleneksel ailelerde olduğu gibi birlikte yemeğe oturma, sohbet etme ve pek çok şeyi paylaşmanın verdiği mutluluğu tekrar yaşadılar. Kaybolan değerler geri döndü.
Virüs, günlük yaşamımıza getirdiği sınırlamalarla insanlara, dikkatsiz insanlar-arası ilişkilerin, el sıkışma, öpüşme ve kısa mesafelerle konuşmanın virüs geçişlerini kolaylaştıracağına dikkatimizi çekti. Virüsün getirdiği sıkıntılar bunlarla da sınırlı kalmadı. İzolasyona bağlı engellenmişlik duygusu, hareketlerin sınırlandırılması, göremediği ve konuşamadığı yakınlarına karşı özlem, evde tek başına yaşama halinde yalnızlığa karşı tepkiler insanlarda gerilim yarattı.
Bazı ülkelerde ekmek ve yiyecek kuyruklarını ve boşalmış rafları görsel medyada izlemek bir bakıma beklenen bir manzaraydı. Silahlanma, yağmalama, soygunlarla virüs sanki bu gibi durumlarda insanların neler yapabileceğini gösteriyordu. Ülkemizde, kapatılmak zorunda kalınan küçük işyerleri sahipleri, kendilerini geçindirecek para kazanamazken, büyük işyeri sahipleri kapalı mağazanın işçilerine ve diğer giderlerine para ödemek zorunda kaldılar. Bu arada bazı iflas olaylarının ve intiharların meydana geldiği de duyuldu.
Ekonomik kriz olsun, işsizlik olsun beraberinde pek çok sorun getirmiştir. İnsanlar paranın her gün değer kaybetmesiyle yoksullaşmış ve en hayati gereksinimleri için düne göre daha fazla para ödemek zorunda kalmışlardır. Bu arada hiç para sıkıntısı çekmemiş olanlar da kaybetmiş ancak ellerindeki fazla paranın da pek fazla işe yaramadığını öğrenmişlerdir.
Sağlık çalışanları ailelerinden uzun bir zaman ayrı kalarak belki de hiç yaşamadıkları özlemi tattılar. Aynı zamanda, olanları anlamayacak denli küçük çocuklarına bunları anlatma güçlüğü çektiler ve hala çekmektedirler. Pandemiden zarar görenlerin uğradıkları kayıplar gelecekte de eksikliklerini sürekli hissettireceklerdir. Bugün hemen herkes geleceğe yönelik planladıklarını gerçekleştirememiş ve belki de bazı fırsatları kaçırmış olabilirler. Tüm yaşananların ve bastırılmış duyguların geleceğe taşıdığı onarılması güç yan etkiler de gelecekte insanları uzun süre meşgul edecektir.
Pandeminin neden olduklarının hepsinde bir mesaj olduğunu söylemek pek de yanlış olmaz. İnsanların karantina nedeniyle bir süre deniz ve ormanlardan uzaklaşmasıyla neslinin tükendiğini zannettiğimiz canlıların tekrar denize ve ormana dönmesi ve sokağa çıkma yasağına uyulduğu şehirlerde hastalık, yoğun bakım ve ölüm vakalarında azalma olması en çarpıcı kanıtlardır denilebilir. Yazılanlar kısaca özetlenirse; Kendinize gelin! Uyarısı pek çok mesaj içermektedir.