İnsan hayatında, verilmek istenen ve alınması gereken mesajlar stratejik öneme sahiptir.
Bir mesaj vermek istersiniz; alıcısı varsa mesajın topluma katkısı gerçekleşebilir. Mesajın alıcısı yoksa, mesajın bilimsel, sanatsal ve dinsel değeri olsa bile sadece bireye enerji harcatır. Buna karşın birey mesajından eminse, usanmadan devam etmeli ve harcadığı enerjinin yok olmadığını içselleştirerek çabasına devam etmelidir.
Pandeminin mesajlarıyla insanların mesajları arasındaki niteliksel farkların algılanması, insanlığın geleceği açısından çok değerlidir.
Pandemi mesajlarını, iyi-kötü, büyük-küçük, doğru-yanlış, güçlü-zayıf, zengin-fakir, siyah-beyaz, doğru-batı, medeni-antimedeni, bilgili-cahil, kadın-erkek, gelişmiş toplum-geri kalmış toplum ayrımı yapmadan evrensel adaletin tüm boyutlarıyla sergilemiştir.
İnsanlar mesajlarını, bu adı geçen sınıflandırma bağlamında günümüzde ayrımcılık yaparak sergilemektedirler.
Ülke yöneticilerinin her gün silahlanmayı artırma mesajları, zengin ülkelerin ortak toplantılardaki güç gösterileri, bir milyarın üstünde açlıktan ölenleri görmemezlikten gelen mesajları, bir milyardan fazla insanın yediklerini atmak için yine para harcayarak “zayıflama” kürleri uygulama mesajları insanoğlunun “çağdaş” mesajları kapsamı alanını işgal etmektedir.
Akademik Akıl Sitesinin yazarlarından hocalarımızdan, alıntıladığım görüşleri yöneticilerinin dikkatine sunmak istedim.
Sayın Prof. Dr. Adil Zamani’nin şu tespitleri önemlidir:
“Elbette pandemi büyük bir trajedidir. Ama onun sayesinde dünya tıbbı ileriye doğru büyük bir sıçrama yaptı.”
“Sonuç olarak insanlığın ileride karşılaşabileceği COVID-19 benzeri salgınlara karşı hazırlıklı olması için dünya sağlık sistemlerinin güncel sağlık stratejilerine ihtiyacı vardır.”
Sayın Doç. Dr. Halil İbrahim Çıkrıklar’ın tespitlerini de dikkate almalıyız:
“Uygar diye yutturulan dünyanın maskesi düştü şu salgın döneminde.
“Medeni Dünya” deyince aklımıza gelen Avrupa, göründüğü kadar medeni, eğitimli ve tedbirli değilmiş aslında.
“-Gözümüzün görmediği hiçbir şeye inanmam-” diyenlerin bundan çıkarması gereken dersler olduğunu düşünüyorum.
Prof. Dr. Haydar Yaşa hocanın pandemi üzerinden insanlığa vermek istediği mesaj da dikkat çekicidir.
“Yani son yüzyılda insanlığın izlediği rotanın cezalandırılmayı hak ettiği ve bunun sonucu olarak iklim değişikliklerinin, psikolojik rahatsızlıkların ve pandemilerin arttığına inanıyorum.”
Prof. Dr. Ülkü Sarıtaş hocanın görüşü de şu:
Esasında pandemiye yol açan SARS-CoV-2’nin insana bulaşma nedeni doğal yaşamın bozulması, tüm dünyaya bu kadar hızlı yayılması nedeni de dünyanın kocaman bir köy hâline gelmiş olmasıydı.
“Bizler baktıklarımızı görmeyi, çevremizi hissetmeyi, tüm canlıların hissedebildiklerinin farkında olmayı becerebildiğimiz zaman daha yaşanılır bir dünya yeniden oluşabilir.”
Doç. Dr. Menekşe Okşar’ın toplumsal değeri olduğuna inandığımız mesajını da sürekli gündemde tutmalıyız:
“Oysa akılcı bir yaklaşımla en üst seviyeden tedbir korku ve paniği de ortadan kaldırmalıdır. Yani tedbir tam ise korku ve paniğe gerek yoktur.”
Prof. Dr. Pınar Tatlı Seven hocanın Mevlana’dan alıntısı da Korona ile mücadelede önemli bir mesajdı:
“Zor diyorsun, zor olacak ki imtihan olsun.”
Sayın Prof. Dr. Aylin Görgün Baran’ın bir sosyolog olarak “güçlünün daha güçlü olması yönünde çıkar ilişkilerinin ve savaşların arttığı günümüzde insanlığın iyiliği ve mutluluğundan söz etmek neredeyse safdillik olmaktadır. Gelecek günlerde küresel anlamda her ulusun yöneten ve yönetilenlerinin akl-i selim ve barışı ülkü edinen insanlarının sayısının çoğalması dileğiyle.”