Üniversite hastanelerinin mali sorunlarını pek çok platformda dile getirmiş biri olarak, sözde bu sorunlara çözüm için sessiz sedasız çıkarılan geçici bir kanun maddesinden inkısar-ı hayale uğradığımı ve hatta ürktüğümü belirtmeliyim.
Beni ürküten: 1 Ağustos 2010 tarihli ve 27659 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 6009 no’lu “GELİR VERGİSİ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN” un geçici 9. Maddesi. Bu madde aynen şöyle: “Devlete ait üniversitelerin tıp fakültelerine bağlı sağlık uygulama ve araştırma merkezi birimlerinden, ilgili üniversite rektörlüğünün talebi üzerine Maliye Bakanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Sağlık Bakanı, Hazine Müsteşarlığı ile Devlet Planlama Teşkilatının bağlı olduğu Devlet Bakanları ve Yüksek Öğretim Kurulu Başkanından oluşan kurulca belirlenmiş kriterler çerçevesinde mali durumunun zayıf olduğu kararlaştırılanlara, belirlenecek tedbirleri uygulamayı kabul etmesi ve fiilen uygulaması şartıyla, yapılacak protokol kapsamında Bakanlar Kurulu kararıyla, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren Maliye Bakanlığınca bir yıl içinde ilgili üniversite bütçelerine aktarılacak ödeneklerden ilgili döner sermaye bütçesine yardım yapılabilir. Bu maddenin uygulanması kapsamında gerekli olan iş ve işlemleri yapmaya ve usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”
Ne dersiniz, siz de ürktünüz mü? Ben ürktüm, çünkü: “SGK geri ödemelerinde üniversite hastanelerinin maliyetlerini karşılayacak gerçekçi bir ücretlendirme; bu hastanelerin temel fonksiyonları olan eğitim ve araştırma faaliyetleri için ek kaynak temini; üniversite hastanelerinin kadrolarının giderek boşalmasına yol açan personel politikasının düzeltilmesi” gibi taleplerimizin yerine “mali durumu zayıf olan üniversite hastanelerine yardım yapılması”, yani lafın Türkçesi bir nevi “sadaka verilmesi” kararı alınmış.
Ürktüm çünkü; Kanunda yer alan “belirlenecek tedbirleri uygulamayı kabul etmesi ve fiilen uygulaması şartıyla” ifadesinin üniversite hastanelerinin özerkliğiyle nasıl bağdaşacağını bir türlü kafamda çözemedim. Birileri üniversite hastanelerinin neyi yapıp yapmayacağını belirleyecek, mali durumu zayıf olan üniversite hastaneleri bunu kabul edecek, bu protokole uyup uymadığı denetlenecek ve ona göre “yardım” edilecek. Bu prosedür bana hiç yabancı gelmedi. IMF’den mi hatırlıyorum ne?
Ürktüm çünkü; Kanu’nda yer alan “kurulca belirlenmiş kriterler çerçevesinde” ifadesi bana pek de iyi çağrışımlar yapmadı. Bu kriterlerin kimleri kapsayacak ve kimleri dışlayacak şekilde oluşturulacağını cidden merak etmeye başladım.
Ürktüm çünkü; “mali durumunun zayıf olduğu kararlaştırılanlara” ifadesini, tüm üniversite hastanelerinin ekonomik sorunlarının çözümü yerine, sadece içlerinden bazılarının işine yarayacak bir kaynak aktarımı yapılacağı, yani “balık tutmamızı engelleyen koşulların düzeltilmesi yerine, balık dağıtılacağı” şeklinde algıladım.
Ürktüm çünkü, buna göre örneğin; bir üniversite hastanesi yatırımlarını kısarak, giderlerini azaltarak, personeline daha az ödeme yaparak bütçesini dengelediği ve mali durumu güçlü olduğu için yardım alamayacak. Onun ekonomik sorunlarının çözülmesi için mali durumunun zayıf düşmesi ve dayatılan koşullara itiraz edemeyecek bir duruma gelmesi beklenecek.
Peki dostlar, ya adalet ve eşitlik ilkeleri ne olacak?