Günümüzde sağlık çalışanları ile hasta ve hasta yakınları arasında yaşanan ilişkiden her iki taraf da memnun değildir. Üzerinde tekrar tekrar düşünülmesi ve çözüm üretme arayışına girilmesi gereken bu konuda aslına bakarsanız hiçbir çaba gösterilmediği söylenemez de. İşin daha da ilginç yönü, sağlık hizmeti sunumundaki tüm tarafların sağlıklı bir iletişimin kurulmasını istiyor olduğudur. Fakat bu istekler yeterli olmamakta, istenilen sonuca bir türlü ulaşılamamaktadır. Hekimlerin hastalar uyumlu olduğunda, yöneticilerin sağlık çalışanları etkili iletişim becerilerini öğrendiğinde ve hastaların ise sağlık çalışanları fedakâr biçimde hastaların tüm gereksinimlerini karşıladığında her şeyin düzeleceğini beklediği görülmektedir. Başka bir deyişle, tüm taraflar “topu bir başkasına atmakta”dır. Oysa çözüm, tüm tarafların birbirini empatik biçimde anlamasında ve yaşanan etkileşimi çözmesinde yatmaktadır.
Sağlık çalışanı-hasta ve hasta yakını ilişkileri incelendiğinde bazılarında hiçbir sorun yaşanmadığı, bazılarında yaşandığı ve bazen de bunun çatışmaya ya da şiddete dönüştüğü görülür. Sağlık çalışanı-hasta iletişimi bu yönden ele alındığında, ilişkileri “kendiliğinden yürüyen”, “yönetilebilen” ve “yönetilemeyen” olarak sınıflandırmak mümkün gibi görünmektedir. Günlük uygulamalarda hastaların yaklaşık üçte birinin sağlık çalışanları tarafından zor hasta olarak nitelendirildiği dikkate alındığında, yönetmenin oldukça güç olduğu ya da yönetmenin mümkün olmadığı ilişki oranlarının oldukça yüksek olduğu söylenebilir. Sağlık çalışanı ile hasta ilişkisinde sorun yaşanan da esas olarak bu gruptur. Sağlık hizmetlerinde iletişim konusuna yeni yaklaşımlar temel olarak bu zor ilişkiye yönelmelidir.
Deneyimler, yüzeyde olan, görünen ve farkında olunan ile kişilerarası iletişim ve ilişkiyi yeterince anlamanın mümkün olmadığını göstermektedir. Birçok kişi bazen neden öyle söylediğini, ses tonunu neden kontrol edemediğini, söylediğinin aslında söylemek istediği olmadığını şaşırarak görür. Bazen de söylenen bu kadar açıkken ve yanlış anlaşılacak bir ifade yokken karşısındaki kişinin nasıl olup da söyleneni bambaşka yorumladığı anlaşılamaz.
İletişimde sözcüklerin sözlük anlamıyla kalmaması, iletişimin dil-ötesi ve sözsüz bileşenlerinin tümüyle kontrol altında tutulamaması iletişimi anlama çabalarına daha derinliğe bakan bir yaklaşımın eklenmesi gerektiğini düşündürmektedir.
Esas olarak bir insan davranışı olan iletişimi daha derinlikli anlamak, insan davranışının oluşum düzeneklerini en iyi açıklayan kuramlardan biri olan “psikanalitik kuram”ın kavramlarından yararlanmayı gerektirmektedir. Kişilerarası iletişimi daha derinlikli anlama çabasına katkıda bulunmayı amaçlayan “çözümleyerek anlama” yaklaşımı kişilerarası iletişime psikanalitik kuramın kavramları ile bakmayı önermektedir. Çözümleyerek anlama iletişim bilimleri için yepyeni bir yaklaşım olmayıp, psikanalitik kuramın iletişime uyarlanmasıdır. Çözümleyerek anlama iletişime yeni bir bakış açısı getiren değil, ufku açan, genişleten bir yaklaşımdır.
Çözümleyerek anlama çerçevesinde bakıldığında, vurgulanması gereken en önemli konulardan biri kişilerarası iletişimin aynı zamanda bir etkileşim olduğudur. İki yönlü bir etkileşimin olmadığı sağlık çalışanı-hasta iletişimi düşünülemez. Her insanın biricik olduğu dikkate alındığında sağlık çalışanlarının her hasta ile etkileşiminin farklı olacağı açıktır. Üstelik hastanın ve sağlık çalışanının güncel psikolojik, sosyal, biyolojik ve çevresel etmenlerle davranışlarının değişebileceği dikkate alındığında, etkileşimin (aynı insanda bile) her ilişki için ayrı bir değerlendirmeye tabi tutulması gerektiği de ortaya çıkmaktadır.
Hastaları ve onların yakınlarıyla kurduğu iletişimi ve ilişkiyi anlamak isteyen sağlık çalışanı bu etkileşimi anlamak için kendini iyi tanımalı, karşısındaki hastayı iyi analiz etmeli ve ikisi arasında nasıl bir etkileşim oluşacağını kestirebilmelidir.
Kaynak
Özmen E. Çözümleyerek Anlama. Sağlık İletişimi Sempozyumu (5-6 Kasım 2015) Bildiri e-Kitabı 2016. s.36-40. Pdf dosyası, CD.