Üniversiteler toplumun lokomotifleridir. Ancak, raydan çıkmaya görsün, konvoylarını da alır atar bir tarafa, önüne de ne çıkarsa ezer geçer. Cübbeli hocalar ilim ve irfanı temsil eder. İrfan kelimesinin içinde inanç, saygı ve vefa vardır. Hatta, dini terminolojide bir uzantısı olan hoşgörü ile birlikte, kişi inanç ve düşüncelerine tavırsız saygı olarak perçinleşmiştir. Yalnızca ilim ile ünvanını taşıyanlar için ikaz edici nasihatlar da vardır.
“Alim sanma, her mektebe gideni;
Ahlak yoksa, yok ilimde mertebe,
Ne fark eder.. Tut ki, cüppe giydirsen;
Paye versen, kitap yüklü merkebe ?..”
Vefa vardır bilim adamlarında, ekmeğini yediğin ülkene ve insanlarına. Asla, atalarını istismar edip, üzerlerinden rant sağlamazlar. Anadolu’ da bir tabir vardır. “Yemi burada yer, yumurtayı başka yere yumurtlar!..”. Sureti haktan gözüküp, içinde şeytanlık barındırmazlar. Oysa meydana çıkanlara öncülük edenlere bakıyoruz, ürpertici ve korkunç bir gizemleri var. Örnekleri izleyelim !..
“…ÇYDD başkanı Türkan SAYLAN, 1935′de Kandilli’de doğdu. Kandilli Lisesi’nin bitiren Saylan 1963 yılında İstanbul Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. Saylan’ın iki oğlu ve iki torunu var. Annesinin adı: Lili Mina Raiman – 1936 yılında Leyla ismini alarak ismini değiştirdi. Lili Mina Raiman ise Raber Ragman ve Mina Verlig kızı, 1908, Bermingen İngiltere doğumlu ve Katolik Hıristiyan(http://antiulusal.wordpress.com/2007/05/29/turkan-saylan-kimdir/). Annesinin, dönemin ünlü müteahhidi Fasih Galip ile evlendikten sonra Lili Mina Raiman adından vazgeçip Leyla adını almıştır. Dahası, MİT İstihbarat Başkanı Cemal Uzgören’in 24 Nisan 2001′de Başbakanlık’a gönderdiği raporda, Türkan Saylan’ı ve ÇYDD’yi misyonerlik faaliyetlerinin odağındaki isim olarak göstermesi bile görmezden gelinmiştir. 2 Şubat 2001’de Cumhurbaşkanı Sezer tarafından YÖK üyeliğine atandıktan sonra, başörtülü öğrencilerin korkulu rüyası haline gelmesi de yine bu dönemde gerçekleşmiştir. Türkan Saylan adını, kamuoyu son dönemde yaptığı iki çıkışla sıkça duymaya başladı. Bunlardan birisi, “Çocuklarımız namaz kılma yerine bale yapsın“. Diğeri de, Türkler’i başkalarının yaptıklarını yakıp yıkan bir millet ilan ettiği ifadeleri de bulunmaktadır. Başkanlık yaptığı derneğe yardım eden şirketler; Danone, Metro Grosmarket, Turkcell, TNT Ekspres, Ericsson, Finansbank, İş Bankası, Mercedes-Benz bunlardan bazıları. 29 Nisan’da İstanbul’da atılan sloganlardan birisi de, “Türkiye’yi yabancı sermayeye peşkeş çekme”. “Türkiye’yi satın alan” bu şirketler, kendilerine en çok karşı çıkan kesimlerin sözcülüğünü yapan bir derneğe niçin yardım yaparlar? Aslen Türklüğü bile tartışılan biri nasıl oluyor da böyle önemli derneklerde başkanlık yapıyor tartışılır(http://www.aramizdakalsin.com/oku.asp?id=1328&Turkan+Saylan+Kimdir).
Diğer yandan bunların asla Laik, Demokrat ve Cumhuriyetçi olmadıkları ve takiyye yaptıkları gerçeğidir. Çünkü bunlar, çoğunluğun değil, mutlu bir totaliter azınlığın peşinde. “..İktidarın çoğunluk yerine azınlıkta olduğu yönetimin adı dünyanın hiçbir yerinde demokrasi değildir. Bunun her yerde geçerli olan tek bir adı vardır, o da oligarşidir. Oligarşinin demokrasi olarak sunulması ise ironinin ötesinde bir şeydir(Doç.Dr. Zühtü Arslan, “İronik demokrasi – 2”). Kendileri dışında, ya da kendilerine özünde benzemeyenlere yaşam hakkı vermeyecek kadar vicdanları çürümüş.
“…Bu korkunun temellerini Türk modernleşmesinin eskiyle bağları koparıp, yeni bir toplum oluşturmak üzere uygulamaya koyduğu ve “laiklik” adı altında adeta yeni bir din yaratma çabalarında bulmak mümkün. Türkiye’de laiklik, toplumda varolan bütün din, mezhep ve inançlar karşısında eşit mesafe koymak yerine, Batı’dan ithal malı dogmatik bir pozitivizmin devlet dini olarak mutlaklaştırılmasına dayanıyor(http://www.gazetem.net/ferhatkentel.asp )”.
Gerçek demokratların kimler olduğunu gördüğümüz şu günler de, demokrasi adına oldukça da umut verici şeyler oluyor.
“…Türkiye 27 Nisan 2007 akşamı bir e-muhtıra skandalı yaşamış ama yakın tarihimizde ilk kez bir siyasal iktidarın sabah mikrofonlara ‘devlet memurlarının siyasal iktidara muhtıra vermesinin hukuk devleti ile bağdaşamayacağını’ açıklaması belki de bu tür siyasal çirkinliklere bir nokta koymuştur. 27 Nisan skandalını izleyen süreçte her iki seçmenden biri muhtıraya açık muhatap olan siyasal partiyi destekleyerek darbe özentilerine çok ciddi bir ders vermiştir ( “2007 lanetli bir yıl değildi”, Eser KARAKAŞ, 4 Ocak 2008, Cuma ).
Gören, duyan ve okuyanlar, halk için siyaset yapan siyasetçilerin pür melal hallerini de çok iyi tahlil ediyor. Kartal gözü’ mahla’lı bir okuyucunun Baykal hakkındaki yorumu aşağıdaki gibi .“..Baykal’dır ne yapsa yeridir. Baykal; döner istiyorum ama dönsün istemiyorum. Baykal; dindarların oyunu istiyorum ama dinlerini uygulamalarını istemiyorum! Baykal’ın marksist olduğunu hatırlarsak, Celal Şengörün’ de marksizmi bir din olarak kabul ettiğini eklersek ortaya çıkan vahim tablo bize her şeyi açıklar..( http:// www. internethaber. com/ news_detail.php?id=126902).
Gazateci yazar, Ahmet HAKAN, Hürriyet’teki bir köşe yazısında “İmam-ı azam Baykal hazretleri adlı” yazısının bir bölümünde bakın neler diyor: “…Ayrıca…Diyelim ki “İslam’da başörtüsü yok…” Ama buna rağmen bazı kadınlar başlarını örtmekte ısrarlı…
Ne yani?
“Bu dinde yok… Hadi işinize” mi diyeceksiniz…
Peki laik bir devlet, böyle bir yanıt verebilir mi?
Laik devlette referansı din olan izaha yer var mı?
Sözün özü şudur:
Ey “Laik cephe”nin büyük komutanları!
Lütfen fetva vermenin dayanılmaz cazibesinden kendinizi kurtarınız…
Bindiğiniz dalı kesmeyiniz… (06 Şubat 2008, Ahmet HAKAN, http://www.hurriyet.com.tr/ yazarlar/ 8173958.asp ? yazarid=131&gid=61&sz=39467”.
Varın biraz daha seyredelim, onmaz bilim adamı ve siyasetçilerin bu ironi ve traji komik hallerini.
NOT: 26.02.2008 tarihli ….sitede yayınlanan köşe yazım. Maalesef, bilimin tarafsızlık cübbesini üzerinden atmış ve kendine muhalif (aydın-demokrat-laik) diyen, güncel bilim adamı ve siyasetçisinde kronik hastalıkları devam ediyor.
2 yorum
Yazınızı okudum. Dinimizce ölen bir kişi ve onun geçmişi hakkında olumsuz konuşulması doğru olmaz. Zira ölüler, kendilerini savunamazlar. Türkan Saylan hocamızın kurucusu olduğu ÇYDD derneği, maddi durumu elverişli olmayan, kız, erkek, binlerce üniversite öğrencisine, yıllardır burs vermeye devam etmekte olup, bursiyer öğrenciler ve onların fakir ailelerinden devamlı hayır duaları almaktadır. Anadolu’muzda binlerce yıldır, başta müslümanlar olmak üzere, hristiyan, musevi ve diger unsurlar birlikte barış içinde yaşamış ve yaşamaya devam etmektedir. Geriye doğru baktığımızda, geçmişinde gürcü, rum, arap, musevi vs olanlarımız vardır ve kimse kimsenin geçmişini araştırmaz. Bu nedenle bizler, geçmişi ile kimseyi, hele hele ölmüş bir büyüğümüzü, bir bilim insanını yargılamamalıyız. Tarihi, tarihçilere bırakmak gerekir. Çalışmalarınızda başarılar dilerim.
Sayın Güner’ e cevabı yazımı, nazik uyarılarını da dikkate alarak teşekkür ederek göndermiştim. Ancak birileri de daha farklı ve jakoben bir uslupte bazı şeyler yazınca yinede belirtmek isterim… 2008 de yazılan ve kaynak alıntıları ile belirtilen ve çok az yorum katılan bu yazıyı siz veya başkaları beğenmeyebilirsiniz, hatta önemsiz bile kabul edebilirsiniz. Ancak, eleştirirken EDEP sınırlarını aşmamak herkes için elzemdir. Yine sayın GÜNER’e demiştim ki “hiç kimsenin günahını yada sevabını ölçmek bizim haddimiz değildir. Her kim ne için ne yapar onu bilemeyiz. Bizler icraatları değerlendiririz. Hiç kimseyi ötelemeden, bölmeden, saygı duyarak yaşamına devam eden, tahammül sınırlarını da zorlasa, VATAN SAĞOLSUN diyen yazıda belirtilen; evladı şehit olduğunda dahi örtülü olarak kışlalara alınmayan, ikna odalarında başları açtırılan vatanseverlerdir. Bunlar yaşanmış mı yaşanmış, fırsatını bulduklarında yine yaparlar mı, yaparlar (Fikri SAĞLAR örneği)…Kaldı ki inancından ve yaşam tarzından dolayı ötekileştirilen(Müslüman olan kendi ülkesinde), 28 Şubat zulmu ile başlayan yaklaşık 18 yıl zulüm gören bu ülkenin müslümanları olmuştur. Geçmişi hiç hatırlatmıyorum. Ama buna rağmen onları kucaklayacak olan yine bu mazlum kitle olacaktır…Bir ağaç bahanesiyle ülkeyi kaosa sürükleyen, henüz sıcaklığı geçmemiş bir rektör atamasında bölücü terör örgütleri birlikte halay çekenlere diyecek sözü olamayanların, buralara kadar lafı tükenir, bize sıra gelmez. Sonuç ta da şu ayeti belirtmiştim. “..﴾7﴿ Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu (karşılığını) görür. ﴾8﴿ Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu (karşılığını) görür.Zilzâl Suresi – 7-8 ..” Vesselam.