Cumhuriyetin 79. Kuruluş yıldönümünü kutlarken felsefesini yeniden okumak ve istikbale ona göre yürümek kaçınılmaz görünüyor.
Değişik kültür mozaiği ve etkin biçimlerden oluşan Ulus Devlet’in kuruluşundan günümüze kadar işleyişindeki problemler demokrasi ile uyumunun netleşmesinden kaynaklanıyor.
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçen toplumun yoğunlaşmış yapısını yansıtan Ulus Devlet’in ortaya çıkardığı, çelişkilerin çatışmalarının yaşanmamasını düşünmek, sosyoloji bilimini yok saymak olur.
Cumhuriyet’in kuruluşuyla kültür olarak Osmanlı, düşünce olarak laik, düşünce olarak Osmanlı kültür olarak laik, düşünce olarak laik, yaşam tarzı olarak Osmanlı, yaşam tarzı olarak laik, düşünce olarak Osmanlı olan bir geçiş dönemi toplumunun çelişkiler yumağından “anayasal vatandaşlık” şekillendirilmiştir.
Atatürk’ün “millet, dil, kültür ve ideal birliği ile birbirine bağlı vatandaşların teşkil ettiği bir siyasi ve içtimai heyettir” tanımı, Ulus Devlet’in içini dolduran ve toplumu şekillendiren vazgeçilmez yaklaşımı olmuştur.
Gerçekten, Abaza, Adalı, Arap, Arnavut, Boşnak, Bulgar, Çeçen, Çepni, Çerkeş, Dağıstanlı, Giritli, Gürcü, Yörük, Türkmen, Tahtacı, Sünni, Alevi, Azeri, Bektaşi, Karamanlı, Kazak, Kıbrıslı, Kürt, Laz, Melami, Mevlevi, Mısırlı, Nakşi, Nursi, Nusayri, Pomak, Rodoslu, Tatar, Süryani, Yezidi, Zaza ve benzerlerinden oluşan etnik ve kültürel mozaiği, yapılan tanımla istikbale taşımak eşine az rastlanır “Ulus Devlet Devrimi” dir.
Ancak, bu devrimi sürdürmek ve geliştirmek, yeni boyutlar kazandırmak, çağdaş gelişme ve değişmelerin ivmesine göre yeniden inşa etmek, Cumhuriyetin geleneğini bozmadan gelenekçiliği engellemek için Cumhuriyetin demokrasi ile bütünleşmesini gerçekleştirmek kaçınılmaz görünüyor.
Gerçekten cumhuriyetin yapılanmasında ve ruhunda var olan gelenkçiliğe olan tavır “gelenek”le ilgili değildir.
Bir toplum farklı kültürleri ve gelenekleri barındırdığı zaman bunları birlikte düşünmenin üç tarzı vardır; Farklı kültürler ya bir yerlere yerleştirilir ve aralarına ilişki olmaz (insertion), ya içlerinden birisinde özümsenir ve silinirler (asimilation), veya birbirleriyle bir bütün içersinde bütünleşirler (integration).*
Bizim cumhuriyetimiz açısından baktığımızda toplumsal dokumuz, geleneklerimiz, kültürel farklılıklarımız “farklılıkların birlikteliği”ni içeren sosyolojik düşüncenin şekillendireceği siyasetin gerekliliğinin altını çizmektedir.
Ve gelişen, değişen, küreselleşmeye yönelen dünyada, Cumhuriyetimiz farklı kültürleri korumak ve bir arada yaşatmak bütünlüğünü ancak entegrasyon yaklaşımıyla çağdaşlaştırabilir.
* Not: Nuri Bilgin, Cumhuriyet Fikri ve Yurttaş Kimliği 1968.
23
önceki yazı