İstiklâl harbi kazanıldıktan sonra yasama ve yürütme erkini elinde bulunduran Meclis, devletin temellerini geliştirmesi zorunlu olan yargının kurumsallaşmasının dinamiklerini de hazırlamaya başlamıştı.
Bunun için hukuk mekteplerine ihtiyaç vardı.
Öncelikle Adalet Bakanlığına bağlı Ankara Leylî Hukuk Mektebinin açılması kararı alınmıştı (Şubat 1925).
Sonra mektebin adı değiştirilerek Ankara Adliye Hukuk Mektebi adı verilmişti.
Eğitim için eski postane binası seçilmişti.
O tarihlerde de dünyanın gelişmiş ülkelerinde modern hukuk fakülteleri modern binalarda eğitimlerini sürdürüyordu. Cumhuriyeti kuranlar “önce eğitim sonra bina” düşüncesinde olmalı ki, eski bir postane binasında Hukuk Fakültesinin misyonunun temellerini atmışlardı. Yatılı öğrenim görecekler için 10 odalı bir ev kiralanmıştı. Eski TBMM binasında öğretime devam edilmiş ve 5 Kasım 1925’de Ankara Hukuk Mektebinin açılışı yapılmıştı.
Ankara Adliye Hukuk Mektebi 1927’de Ankara Hukuk Fakültesi adını almış oldu. 06.06.1948 tarih ve 5239 sayılı “Ankara Üniversitesi Kuruluş ve Kadroları Kanunu” ile de Ankara Üniversitesine bağlı bir yükseköğretim birimi olmuştur.
Hukukun gelişmesini bilim üretmenin altyapısı olan fakülte kurumuyla hayata geçiren Atatürk artık, tarih ve dil birliğini gerçekleştirmenin arayışına girmişti.
Kurumsallaşmanın felsefesi yakalanmıştı:
İhtiyaç olanı, doğru zamanda gerektiği kadar…
İnsan, mekân, imkân üçlüsüne dayanan kurumsallaşma süreci…
Önce insan hazırlanıyor.
Önce “bilim insanı”.
Hoca merkezli bilimsel süreç.
Sonra, eski bir postane binası da olsa mekân…
Bir milletin yeniden dirilişi ile perçinlenmesi gereken dil ve kültür bilincinin, Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu ile kurumsallaştırılması Cumhuriyet döneminin bilimsel altyapısının en çarpıcı işaret taşlarıydı.
Hukuk Fakültesinden sonra, Ankara Üniversitesinin fakülte adı altında kurulan ilk yükseköğretim kurumu olan Dil Tarih Coğrafya Fakültesi, 14 Haziran 1935’te kabul edilen bir yasayla kurulmuş oldu.
Ve Türkiye Cumhuriyeti, kültür üretimine bilimsel bir altyapı kurarak başlamış oldu. DTCF’de ilk kurulan Tarih Kürsüsü olmuştur.
Evrensel tarih anlayışı…
Nesnel temelden köken alan bir tarih anlayışı…
Medeniyeti bulunduğu coğrafyadan çınarlaştırma sürecini hazırlayan bir tarih felsefesi… Felsefe, sosyoloji, etik anlayışla yoğrulmuş bir tarih yorumunun kotarıldığı iklim…
Türk milletinin istikbâline ışık tutanların mekânı.
Gelişmesi için imkân istiyor.
Ve de geliştirilecektir.
Devam edeceğiz.