Çin atasözü,“ İki Yahudi bir araya gelse şirket kurar, iki Türk bir araya gelse devlet kurar” der. İnsanlar tarih boyunca hep topluluk olarak yaşamayı benimsemişlerdir. Topluluk halinde yaşama durumunda ise, bireylerin birbirine karşı korunması, farklı toplulukların mücadelesi esas alınarak organize olma zorunluluğu nedeniyle devletlerin kurulması gerekmiştir. Devlet kurulduğunda ise, hem bireylerin haklarını birbirine karşı koruma, hem de diğer devletler ile meydana gelebilecek rekabet sürecinde yönetim şekli önemli bir parametre olmuştur. Çünkü devletlerin sürekliği ve halkın mutluluğu/refahı doğrudan yönetim şekli ile ilişkilidir. Bu bağlamda, tarih boyunca çok farklı devlet yönetim modelleri geliştirilmiştir. İlk devlet yönetim yapılarında tek kişinin her şeye hakim olduğu monarşi yaygın olarak tercih edilmiştir. Devlet yönetimindeki paydaşları; devletin yönetim modeli, yönetenler ve yönetilenler olarak özetlemek mümkündür. Yönetimde egemenliğin kimde olacağı yıllarca tartışılan bir husus olmuştur. Monarşi esaslı yönetimde egemenliği, genellikle güç ile ele geçiren kişi, aile veya sınıf onu elde tutmak için hep güce başvurmaktan çekinmemiş, karşı çıkanları yok ederek egemenliği ellerinde tutmaya çalışmışlardır. Toplumun bilinç düzeyinin artmasıyla öne çıkan bireysel hak ve özgürlük kavramıyla egemenliğin tek kişi veya sınıfta toplanması yerine, halk tarafından paylaşılmasını esas alan Cumhuriyet modeli tercih edilmeye başlanmıştır. Ancak egemenliğin kullanılması için halkı temsil edecek olan temsilcilerin seçilmesi ve bu yetkiyi istismar etmeden adaletli şekilde kullanması önemlidir. Bunun için yönetim modeli geliştirilmesi günümüzde hala tartışılan önemli bir konu durumundadır. Bu makalede devlet yönetiminde cumhuriyet ve demokrasi ikilisi modelinin sistem yaklaşımı ile incelemesi yapılarak olası risk ve tehditler ile önerilen karşı önlemler tartışılmıştır.
Topluluklar devletleşmeyi müteakip toplumun refah ve memnuniyeti için doğal olarak en ideal yönetim yapısını kurmak isteyecektir. İdeal devlet yönetiminde egemenliğin kimde olacağı, kullanılması ve egemenliği kullanacak temsilcilerin nasıl belirleneceği konuları önem taşımaktadır. Bilindiği üzere egemenliğin kullanılması için, monarşi ve cumhuriyet olarak iki model öne çıkmaktadır. Monarşide egemenlik ve yetki tek kişide toplanırken cumhuriyette egemenlik devleti oluşturan topluluk tarafından kullanılmaktadır. Monarşide egemenlik çoğunlukla güç kullanılarak ele geçirilir ve güce bağlı olarak devam ettirilirken cumhuriyette devleti oluşturan toplumun ortak iradesine bağlı olarak kullanılması esastır
İdeal devlet yönetiminde temel kıstaslar özetlenirse, [1]
Toplum ile devlet arasında bir anlaşma ve sözleşme olmalı, hakimiyet, yetki ve güç tek elde toplanmamalı, güç ve yetki sınırları devlet anayasasında belirtilmeli, halk egemenliğine dayanmalı, devlet ekonomide hakem ve yönlendirici konumda olmalı, Yönetimde adalet, şeffaflık ve hakkaniyet esas olmalı, bireyler arasında eşitlik esas olmalı kimseye üstünlük verilmemeli, korunmaya muhtaç bireyleri koruma gücü olmalı, uluslar arası rekabete önem vermeli, özgürlüğü teşvik etmeli, Liyakat esas olmalı ve evrensel değerlere önem verilmeli ve katılımcılığı teşvik etmelidir., Aynı zamanda yönetimde evrensel kriterler benimsenmeli ve devleti oluşturan toplumun tamamının refah ve huzurunu gözetecek yönetim yapısı kurulmalıdır.
İdeal devlet yönetimi esasları dikkate alındığında egemenliğin toplum tarafından kullanıldığı cumhuriyet, çağdaş ve tercih edilmesi gereken bir yönetim şeklidir. Ancak egemenliğin kullanılmasında yetkilendirilecek olan vekillerin seçilmesinde, doğal olarak demokratik model tercih edilmelidir. Bu bağlamda, ideal devlet yönetimi için cumhuriyet ve demokrasi birbirini tamamlayan ayrılmaz ikili olarak düşünülmelidir. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş aşamasında Atatürk, “Hakimiyet kayıtsız şartsız Milletindir” diyerek en önemli kriteri ortaya koymuştur. Ancak geçen zaman içinde milletin hakimiyeti kullanma modeli olan demokrasinin önüne değişik tehdit ve engeller çıkartılmış, bu yetkinin hakkıyla kullanılması tam olarak sağlanamamıştır. Dolayısıyla, günümüzde aklın yolu belli iken, farklı ajandası olan yönetici ve adaylar, kendi eksikliklerini gizlemek için hem cumhuriyeti hem de demokrasiyi tartışılır hale getirmişlerdir.
Demokratik özgürlükler rejimi olan demokrasi de en önemli husus, egemenliği toplum adına kullanacak temsilcilerin seçilmeleridir. Bu seçimde, gerçekten dürüst, adaleti içselleştirmiş, ahlaklı ve liyakatli temsilciler belirlenmeli ve bunlar halkın bilinçli ve özgür iradeleri ile seçilmelidirler. Temsilcilerin, egemenliği gerçekten toplum adına ve yararına liyakatli bir şekilde kullanabilecek nitelikte olan bireylerden seçilmesi gereklidir. Çünkü söz konusu ikili sistemin en kritik noktası, egemenliği toplum adına kullanacak temsilcilerin belirlenerek seçilmesidir. Söz konusu temsilciler, ideal bir şekilde seçildiği takdirde, egemenlik gerçekten toplumun iradesine ve menfaatine uygun olarak kullanılacağı için sorunlar kolaylıkla çözülerek refah ve mutluluk sağlanarak artacaktır.
Cumhuriyet ve demokrasi ikilisi, birbirini tamamlayan bir sistem olarak düşünüldüğünde, gözlemlenen risk ve aksaklıklar ile önerilen çözümler sonraki maddelerde özetlenmiştir.
- Temsilcilerin belirlenmesinde objektif kıstaslar yerine bireysel menfaat ve ilişkilerin öne çıkması
- Seçimlerde toplumun zafiyetlerinden faydalanılarak eğilimlerin yönlendirilip, seçimlerde yanlış tercih yaptırılması
- Toplumun cahil bırakılarak bunun istismar edilmesi ”Cahil bırak seni ilah sansınlar, ilahın manasını hiç anlamasınlar” felsefesi ile hareket edilmesi.
- Adayların halkın karşısına birlikte çıkmasına imkân vermeyerek eksik ve hatalı seçim/değerlendirme yaptırılması.
- Seçimlerde hile ve hileli yönlendirmeler ile haksız sonuç elde edilmesi(Atı alan Üsküdar’ı geçti sözü).
- Seçilen Yöneticilerin tüm güçleri elinde tutma ve bunu bırakmama eğilimi.
- Halkın cehaleti, yöneticilerin menfaatperestliği ve basiretsizliğinin istismar edilmesi.
- Adalet kavramının önemsizleştirilerek adaletten uzaklaşılması, işlenen suçların karşılığını bulmaması.
- “Gerçek en çok tekrarlanan yalandır” sözüne göre propaganda ile yalanlara inandırma.
- Denetim ve oto denetim mekanizmaları etkisizleştirilerek, yapılan yasa dışı işlerin gizlenmesi.
- Şeffaflık, tartışarak doğruyu bulma ve hesap verilebilirlikten uzaklaşılması.
Bu risk ve aksaklıklar daha da genişletilebilir. Ancak en önemli gördüklerimiz özetlenmiştir. Önerilen çözümler, sonraki maddelerde kısaca verilmiştir.
Devlet yönetimini, dinamik ve uyarlanabilen bir sistem olarak ele aldığımızda, kişilerden bağımsız, kendini değişen koşullara uyarlayabilen, denetimli bir yapı oluşturulması esastır. Ancak bu şekilde problemler kolaylıkla çözülerek özlenen refah ve huzur elde edilebilecektir.
- Sistemin kritik noktası olan egemenliği kullanacak temsilcilerin belirleme ve seçilmesi için adil, objektif, akıl ve bilime dayalı, kişilerden ve siyasi parti taraftarlığından bağımsız bir sistem kurulmalı. Seçilen temsilciler her şart altında devletin ve toplumun yararını gözetecek nitelikte olmalı.
- Adalet esas olmalı. Toplumdaki her birey adalet kavramını içselleştirmeli. Adalet ve bilgi toplumuna hızla geçilmeli.
- Her alanda demokrasinin evrensel değer ve Kıstasları hakim kılınarak uygulanmalı.
- Toplumun bilinç ve farkındalık seviyesini yükseltecek önlemler alınmalı.
- Toplumu yanlış yönlendiren her faaliyete yaptırım uygulanmalı ve engellenmeli. Ancak burada adalet ve objektiflik kıstasından taviz verilmemeli.
- Temsilci seçimlerinde mutlaka adayların halkın karşısına birlikte çıkıp tartışmaları sağlanmalı. Böylece adayların birbirini gıyabında karalamasının önüne geçilerek sağlıklı değerlendirme yapılabilmesi sağlanmalıdır.
- Seçim güvenliği tartışmaya neden olmayacak şekilde sağlanarak adil seçim yaptırılmalı.
- Seçilen temsilciler objektif olmalı haksız olduğunda üste çıkmak yerine haksızlığını kabul edebilmeli. Bunu yapamayanların temsilciliği otomatik olarak düşmeli.
- Temsilcilerin dokunulmazlığı olmamalı. Dokunulmazlık korumasının istismarına izin verilmemeli.
- Sistemde her icraat ve eylemin oto denetiminin yapacak sistem tasarlanıp uygulanmalı. Denetimden kaçanın kusuru olduğu kabulü edilmeli.
- Her icraatta şeffaflık ve hesap verme prensibi mutlaka uygulanmalı.
Belirtilen risk ve önerilen önlemlerin ana parametresinin, insan niteliği olduğu görülecektir. Hal böyle olunca, sistem ne kadar mükemmel olursa olsun, uygulayıcıları nitelikli olmaz ise başarı şansı düşük olacaktır. Bu nedenle öncelikle egemenliği kullanacak temsilcilerin, Ahlak, adalet, hakkaniyet, akıl, bilim ve liyakati esas alan nitelikte olmaları sağlanmalıdır. Ayrıca bu nitelikler toplumun tüm kesimlerine yaygınlaştırılmalıdır.
Kaynakça:
[1] . C. Can Aktan, İdeal Devlet ve iyi Yönetim: Temle İlkeler, Kurallar ve Kurumlar. Hukuk ve İktisat Araştırmaları dergisi, C.7 S:1, 2015, S:50-60.
1 yorum
Sayın , kıymetli hocam Herşey akıl bilim,ilim ,öncülüğünde uygulanmalıdır.