SEN ALLAH’IN BİR LÜTFUSUN
Gözlerimin nurusun
Seni gören şifa bulur
Gel de gönlüm şifa bulsun
– İşte bu! bana en çok yakışan, en uygun olan; İstiyorum hem de çok istiyorum.
İstiyorsun, iyi hoş da, acaba o seni istiyor mu?
Terzi geniş bir masa önünde, hızlı atan kalbinin sesi eşliğinde, meslek hayatında o ana kadar hissetmediği böylesine bir heyecanla titreyen elleriyle bu nadide ve narin kumaşı tutmaktaydı. Kumaşın adı Cumhuriyetti. Kumaş mücadeleyle dolu yıllar içinde imal edilmiş ve hiçbir zaman “tadilat” gerektirmeyecek şekilde tasarlanmıştı.
Terzi yetenek, el yatkınlığı, görsel estetik algısı ve detaycılık eğitim basamaklarını sindire sindire, demlene demlene çıkmayı başarmanın gururuyla, kaderinin çizgileri ile eşdeğer olmuş çizim, biçki ve dikişten oluşagelmiş sac ayağı sağlamlılığında kesim masasının önünde sessizce dimdik ayakta durmaktaydı. Sanki kımıldasa kumaşa zarar verecekmiş gibi hissediyordu. Sessizliğin sesi var mıydı? Vardı. Kesim makası, iplikler, iğneler, kalıplar ve ölçü için mezuralar kımıldamadan durmayı görev bilirken; Performansını buharıyla gösteren ütü, düz dikiş ve overlok makineleri ile recme makinesi “bizler hep buradayız” sesleriyle bu sessizliğin içinde ezber ettirilmiş yerlerindeydiler. Terzi uzunca bir süre baktı kumaşa, öyle bir kesmeliydi ki anlamını anlayabileceği beden onu çok iyi “taşımalıydı”. Moda tasarım kapsamında sürekli değişiklik isteyen aksesuarlı abiye ruhların bedenlerine değil, özgürce, insani var olmanın ve hep de var olunacağın sürekliliğini isteyen uygun bir bedende nefes almalıydı. Gündelik te olmamalıydı. Öyle bir hissedilmeli ve görülmeliydi ki kendini kumaş zannedenlere karşı en büyük “100” ünü göstermeliydi.
Gösterdi de…
Cumhuriyet kumaşı bambaşka bir işçilik, özenli bir emekle sanat ve zanaat kan kardeşliğinde biçilip dikilmişti. Kıyafet daraltma, büyütme, paça kısaltma, fermuar yenileme gibi restorasyon işlerinin muhatabı halindeki mahalle terzisi küçümserliğinde bırakılmayacak şekilde hitap ettiği kitle, “müşteri kitlesi” memnuniyetin üst seviyesinde olarak sınır ötesine taşmıştı.
Cumhuriyet kumaşı “pot yapmayacak şekilde”, hak eden bedende vücut bulmuştu. Bu paha biçilemez kumaştan yapılmış kıyafeti üzerinde taşıyamayacak olanların ise “paçası” bile düzeltilemedi…
Biliyorum yüreğin beni ister
Burada bir garip seni bekler