Ülkemizde çok kolay yazı yazmak. Haftalık, günlük; hayır! hayır! saatlik bile yazabilirsiniz. Olaylar bir “fasıt daire” içinde o kadar hızlı ilerliyor ki, “tekerrürlerine” yetişebilmek için “saatlik” yazılara da ihtiyaç olabilir.
Rahmetli Mehmet Akif Ersoy; “Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi” demişti.
Anlaşılan ibret alınmıyor.
Mahkemenin haksızlığına karşı adaleti savunan Emile Zola; “Cumhuriyetin şerefi, onun adaletidir” demişti.
Anlaşılan bundan da ibret alınmıyor ve adaletsizlikler tekerrür ediyor.
Etmemesi dileğiyle, bir yıl önce bu köşede yayınlanan Cumhuriyet’i Anlamak başlıklı makaleyi tekerrür ettirmek kaçınılmaz oluyor.
CUMHURİYET’İ ANLAMAK
“Cumhuriyetin 79. Kuruluş yıldönümünü kutlarken felsefesini yeniden okumak ve istikbale ona göre yürümek kaçınılmaz görünüyor.
Değişik kültür mozaiği ve etnik biçimlerden oluşan Ulus Devletin kuruluşundan günümüze kadar işleyişindeki problemler, demokrasi ile uyumunun netleşmemesinden kaynaklanıyor.
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçen toplumun yoğunlaşmış yapısını yansıtan Ulus Devlet’in ortaya çıkardığı çelişkilerin, çatışmalarının yaşanmamasını düşünmek, sosyoloji bilimini yok saymak olur.
Cumhuriyet’in kuruluşuyla kültür olarak Osmanlı, düşünce olarak laik, düşünce olarak Osmanlı, kültür olarak laik, düşünce olarak laik, yaşam tarzı olarak Osmanlı, yaşam tarzı olarak laik, düşünce olarak Osmanlı olan bir geçiş dönemi toplumunun çelişkiler yumağından “anayasal vatandaşlık” şekillendirilmiştir.
Atatürk’ün “millet, dil, kültür ve ideal birliği ile birbirine bağlı vatandaşların teşkil ettiği bir siyasi ve içtimai heyettir” tanımı, Ulus Devlet’in içini dolduran ve toplumu şekillendiren vazgeçilmez yaklaşımı olmuştur.
Gerçekten, Abaza, Adalı, Arap, Arnavut, Boşnak, Bulgar, Çeçen, Çepni, Çerkeş, Dağıstanlı, Giritli, Gürcü, Yörük, Türkmen, Tahtacı, Sünni, Alevi, Azeri, Bektaşi, Karamanlı, Kazak, Kıbrıslı, Kürt, Laz, Melami, Mevlevi, Mısırlı, Nakşi, Nursi, Nusayri, Pomak, Rodoslu, Tatar, Süryani, Yezidi, Zaza ve benzerlerinden oluşan etnik ve kültürel mozaiği, yapılan tanımla istikbale taşımak eşine az rastlanır “Ulus Devlet Devrimi” dir.
Ancak, bu devrimi sürdürmek ve geliştirmek, yeni boyutlar kazandırmak, çağdaş gelişme ve değişmelerin ivmesine göre yeniden inşa etmek, Cumhuriyet’in geleneğini bozmadan gelenekçiliği engellemek için Cumhuriyet’in demokrasi ile bütünleşmesini gerçekleştirmek kaçınılmaz görünüyor.
Gerçekten Cumhuriyet’in yapılanmasında ve ruhunda var olan gelenkçiliğe olan tavır “gelenek”le ilgili değildir.
Bir toplumu farklı kültürleri ve gelenekleri barındırdığı zaman bunları birlikte düşünmenin üç tarzı vardır; farklı kültürler ya bir yerlere yerleştirilir ve aralarına ilişki olmaz (insertion), ya içlerinden birisinde özümsenir ve silinirler (asimilation), veya birbirleriyle bir bütün içersinde bütünleşirler (integration).*
Bizim Cumhuriyetimiz açısından baktığımızda toplumsal dokumuz, geleneklerimiz, kültürel farklılıklarımız “farklılıkların birlikteliği”ni içeren sosyolojik düşüncenin şekillendireceği siyasetin gerekliliğinin altını çizmektedir.
Ve gelişen, değişen, küreselleşmeye yönelen dünyada, Cumhuriyetimiz farklı kültürleri korumak ve bir arada yaşatmak bütünlüğünü ancak entegrasyon yaklaşımıyla çağdaşlaştırabilir.”
* Not: Nuri Bilgin, Cumhuriyet Fikri ve Yurttaş Kimliği 1968