Yönetilenlerin yönetimde söz sahibi olması amaçlanarak1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yönetiminde temsilciler seçilirken çoğunluğun talebinin gözetildiği demokratik yöntem benimsenmiştir. Bu amaçla, belirli zamanlarda seçimler yapılarak halk, yönetimde kendisini temsil etmek üzere vekillerini belirler. Halk adına ülkeyi layığı ile yönetmeleri amacıyla seçilen temsilcilerin liyakatli ve etik değerleri içselleştirmiş olmaları önemli ve gereklidir. Eğer seçimlerde hata yapılır veya seçim sistemi istismar edilirse, liyakatsiz veya art niyeti olan vekillerin seçilmesi olasılık dahilindedir. Böyle bir durumda halk beklediği yönetim ile huzur ve refahı elde edemeyeceği gibi, devletin yapısında onarılması çok güç hasarlar meydana gelebilecektir.
Yönetimden Yönetişim Modeline: Cumhuriyet, Demokrasi ve Ortak/Ortalama akıl
Değişen Dünyada gelişmiş ülkeler, belli bir grubun veya tek kişinin kararları ile “Padişahım çok yaşa” söylemli ve biat kültürü tabanlı yönetimi artık terk etmektedirler. Bunun yerine, sorgulayıcı, katılımcı ve toplumun ortak/ortalama aklını kullanan yönetişim modeli ile mükemmele ulaşmayı hedeflemektedir. Toplumun çözüm bekleyen karmaşık problemlerinin çözülmesi, farklı alanlarda uzman olan paydaşların yeteneklerinin birleştirilerek elde edilen bilgelik ve ortak akıl ile çözülebilecektir. Zaten aklın yolu birdir ve böyle yönetim yapısını gerektirir. Bu bağlamda Cumhuriyet ve iyi kurgulanarak en az hata ile gerçekleştirilecek demokratik sistem, halkın beklentilerini karşılayıp, kendi kendini yönetmesini sağlayabilecektir. Dolayısıyla bu yıl yapılacak seçimler, bir asırlık Türkiye Cumhuriyeti için ayrı bir anlam taşımaktadır.
Temsilde adalet mi, istikrar mı?
Her toplumda farklı düşünce yapısına sahip alt grupların olması gayet doğal bir durumdur. Grupların temsilcileri seçim ile belirlenirken oy oranlarının dikkate alınması benimsenmiştir. Temsilde adalet olarak nitelendirilen bu sonuç ile oluşturulan meclislerde çoğunluk arandığından vekiller arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle çoğu zaman istenilen kararlar alınamaz. Sonuçta zaman zaman tıkanan yönetim nedeniyle yeniden seçime gidilir. Buna karşı istikrarın sağlanması için temsilde adaletten ödün verilerek bazı topluluklar ya yetersiz sayı ile temsil edilebilmekte yada hiç temsil edilmemektedirler. Hatta iyi kurgulanmamış seçim uygulamasında parçalanarak gruplara ayrılan çoğunluk temsil edilememektedir. Sorunlarını dile getirecek yeterli temsilcisi olmayan bu tür alt gruplar çare olarak yasal olmayan yollara başvurabilmektedirler. Böyle durumlarda toplumun dirlik ve düzeni bozulduğu gibi huzursuzluk artabilmektedir. Sonuçta temsilde adalet, demokraside dikkate alınması gereken önemli bir ölçüttür. Eğer istikrar gerekçesiyle temsilde adaletten taviz verilirse temsil edilemeyen toplum kesiminin hoşnutsuzluğu tüm ülkeyi etkileyebilecektir.
Bu nedenle seçim sistemi ve yönetişim modeli kurgulanırken o andaki politik güç dengesi değil, gelecekte olası tüm farklı durumlar göz önüne alınmalı ve seçim yasaları çok sık değiştirilmemelidir. Oysa bunun tersine, uzun vadeli kurgulanmayan seçim sistemi ve yasaları, temsilde adaleti değil politik gücünü korumayı hedefleyecek şekilde değiştirilebilmektedir. Bu tür icraatlar halkın sisteme olan güvenini azaltmaktadır. Toplumsal huzur ve istikrarın en önemli etkeni karşılıklı güvendir. Yaşanan problemlerin çoğu karşılıklı güven eksikliğinden kaynaklanmaktadır.
Demokratik sistem ve seçimler
Adil, şeffaf ve şaibesiz seçimler demokratik sistemin olmazsa olmaz bir bileşenidir. Bu yapının ana paydaşları; Siyasi partiler ve adayları, Devlet çalışanları ve Yönetilen halktır. Doğal olarak aynı zamanda seçmen olan paydaşların olaylara bakışı ve beklentileri farklılık gösterecektir. Seçimlerin bir tür güç mücadelesine sahne olan yapısı nedeniyle siyasi rakipler birbiriyle kıyasıya mücadele ederler. Ancak bu yarışın kuralları ve sınırları net olmadığı gibi başladıktan sonra değiştirilebilmektedir. Paydaşlar ve beklentileri aşağıdaki şekilde özetlenebilir.
Siyasi partiler: Seçimlerde çoğunluğu elde ederek ülkeyi yönetmeyi hedefler. Ancak çoğunluğu sağlamak için maalesef etik olmayan yöntem ve söylemlere başvurabilmektedir. Seçimi kazanabilmek için etik olan ve olmayan ( topluma yanlış bilgi verip onları yanıltmak suretiyle seçmenleri yönlendirme gibi) her türlü yöntem kullanılabilmektedir. Siyasi etik göz ardı edilerek seçimin kazanılması için her türlü etik dışı eylem hak olarak görülebilmektedir.
Devlet bürokrasisi: Yönetimdeki ana omurga olup, devlet geleneğini benimsemiş yönetimin siyasi görüşüne göre değil devletin devamlılığını sağlamak için görev yaparak siyasilerin kendilerini benimsemelerini beklerler. Ancak seçilmesi muhtemel siyasilere sempatik görünmeye çalışsalardı, seçimlerde endişeleri olur.
Yönetilen halk: Seçtikleri temsilcilerin ülkeyi en iyi şekilde yönetmeleri yanında kendilerinin bazı kişisel kazançlarının artabileceği alternatifleri tercih edebilmektedirler. Sistemde önemli bir risk, seçimlerde oy kullanacak olan halkın yanlış şekilde bilgilendirililerek yönlendirilmesi sonucu hatalı tercih yapmasıdır. Bu durumda halk, seçtiği temsilciler üzerinden kendi kendisini cezalandırabilmektedir.
Uygulanan temsilci seçimi ve yönetim modeli ülkenin uzun vadede dirliği ve düzeni yanında tüm paydaşların huzur ve sükununu sağlamayı amaçlamalıdır. Eğer böyle bir amaç için işbirliği yapılmazsa sistemin esnekliği, kötü yapılaşma için kullanılabilecektir. Böyle bir durumda toplumda güven bunalımı ve huzursuzluk artabilecek.
Yarışma etiği ve seçimler
Seçimleri bir tür güç yarışması olarak değerlendirmek mümkündür. Bazı hoş olmayan eylemlerin önüne geçmek için her güç mücadelesinin etik kuralları olmalıdır. Ancak kural koyulması yanında söz konusu etiğin bütün paydaşların vicdanına yerleşmesi önemlidir. Esasen Türk insanı savaşta bile düşmanına hep merhametli ve centilmence davranmıştır. Bazı örnekleri aşağıda verilmiştir.[1]
Erlerinden komutanlara kadar Türk askeri savaş sırasında;
– Arkası dönük askere ateş etmemiştir.
– Siperinde uyuyan askeri öldürmemiş, onu uyandırarak boğuşmuştur.
– Yaralı olan askeri öldürmemiştir.
– Yaralı düşman askerini canı pahasına onların siperleri önüne bırakmıştır.
– Esir olan askere dokunmamış, iyi muamele etmiştir.
Benzer davranışları ile Çanakkale savaşları centilmenlik örneği olarak tarihte yerini almıştır. Savaşlarda kendisinin canına kast etmek amacıyla saldıran düşmanlarına bile merhametli ve centilmence davranmış olan Türk milletinin fertleri kendi içinde yapılan seçimlerde ne kadar hassas ve etik davranabilmektedir? Bu bağlamda yaşanan olaylar hatırladığında benzer hassasiyetin olmadığı görülmektedir.
Etik Dışı Siyasi davranışlar
Bilindiği gibi Cumhuriyet’in kuruluşunun yüzüncü yılına kadar seçimleri kapsayan henüz bir siyasi etik yasası çıkarılamamıştır. 2016 yılında bir teklif hazırlanmış ancak yasalaşamamıştır. Esasen etik davranışlar için yasa çıkarılması yanında centilmenliğin, kültürel özellikler içinde vicdanlarda yerleşmiş olması önemlidir. Görülen etik dışı siyasi davranışların bazıları aşağıda özetlenmiştir.
- Seçim kanunda kendi güçlerini korumaya yönelik maksatlı değişiklikler yapılması
- Seçimi kazanabilmek için her türlü etik dışı söylem ve eylemin mübah görülmesi
- Tarafsız olması gereken kamu görevlilerinin siyasi partiler için desteklerde bulunması
- Siyasi rakiplerin seçimlere girmelerinin kasıtlı olarak engellenmesi veya giremeyecekleri zamanlarda seçim yapılması.
- Seçimler sırasında kurallara uyulmaması veya kuralların kasıtlı olarak değiştirilmesi
- Seçmenin doğru bilgilenmesinin kasten engellenerek yanlış yönlendirilmesi
- Seçimlerde psikolojik baskı ile algı oluşturma
- Kendi taraftarlarının dağılmasını önlemek için gerginlik oluşturmaya yönelik söylem ve eylemler yapılması
- Siyasi rakiplere yönelik asılsız suçlamalarda bulunulması
- Adayların seçilebilmek için yapamayacakları sözler vermeleri
- Siyasi rakiplerin kaçak güreşip karşı karşıya gelmekten kaçınmaları
- Siyasi rakiplerin birleşmelerinin önüne geçecek şekilde aralarına nifak sokulması
- Seçimlerde yurt içi ve yurt dışı kaynaklı psikolojik algı oluşturma organizasyonları ile sosyal ağlar üzerinden seçmeni yönlendirme
Sonuç ve öneriler
Demokratik Cumhuriyet ile yönetimin esası, halkın iradesinin en gerçekçi ve adil şekilde seçilen temsilciler meclisine yansımasıdır. Temsilcilerin vekil sıfatıyla kendisini seçen halkın iradesini tam olarak gösterebilmesi önemlidir. Eğer adalet sağlanamaz ise halk, sisteme, seçilenlere ve atananlara güvenmeyeceği gibi toplumda büyük bir güvensizlik oluşacaktır. Güvensizliğin en fazla olduğu toplumlarda bireylerin geleceğe yönelik karamsarlıkları artacağı gibi üretkenlik azalacaktır. Günümüzde olduğu gibi, nitelikli insan gücü o toplumu terk ederek başka ülkelere göç etmek zorunda kalacaktır. Böyle bir neticede, özellikle siyasi güç mücadelesinde ve yönetimde yapılan yanlışların olumsuz etkileri inkar edilemeyecektir. Geçmişte bir siyasetçiye gazeteciler tarafından, “ Efendim siz bazı işleri yapmak için söz vermiştiniz ama yapmadınız, denilerek verilen söz hatırlatılınca siyasetçinin cevabı; “ Söz verdiysek senet mi vermişiz kardeşim” şeklinde olmuş, daha sonra toplumda senet protestoları ve karşılıksız çeklerin sayısı tepe yaptığı gibi ticari ilişkiler olumsuz etkilenmiştir. Bu nedenle bütün paydaşların, özellikle yönetime aday olan siyasilerin hassasiyeti önemlidir.
Adil ve şaibesiz seçimler toplumun huzuru ve geleceği için hayati öneme sahip olup, sistem yapısında kurgulanarak gerçekleştirilmelidir. Sisteme olumlu katkısı olabilecek bazı öneriler sonraki maddelerde özetlenmiştir.
- Sağlıklı bir demokrasi için paydaşların birbirine güvenmesi, kendisinin aldatılmayacağına inanması mutlaka sağlanmalıdır.
- Karşılıklı güveni sağlamak üzere yasal ve kültürel ortam hazırlanmalıdır.
- Siyasi etik kanunu en kısa zamanda çıkarılmalıdır. (En önemlisi etik kriterlerin vicdanlara yerleşmesi sağlanmalıdır.)
- Seçmen bilinçlendirilerek şahsi menfaat yerine, toplumun uzun vadeli yararını gözetecek şekilde karar vermesi sağlanmalı.
- Siyasi rakiplerin halkın aracısız bilgilenebileceği şekilde karşılıklı açık oturumlarda tartışmaları için gelenek oluşturulmalı. Seçmenin her siyasi oluşumu net olarak tanıması sağlanmalıdır.
- Seçmen doğru şekilde bilgilendirilerek sağlıklı tercih yapması sağlanmalı.
- Yanlış bilgi yayılmamalı. Seçmene yalan söylemek büyük suç sayılmalı.
- Seçimlerin toplum üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerinin azaltılması yönünde çalışma yapılmalı
- Seçim güvenliği şüphe ve şaibeye meydan verilmeyecek şekilde sağlanmalı
- Seçimlerde adalet ve şeffaflık mutlaka sağlanmalı
- Siyasetçiler ve adayların güven arttırıcı davranışları arttırmaları(Yalan söylememe, sözünde durma, vb..)
- Siyasilerin geçmişteki söylem ve taahhütlerini de içeren şeffaf siyasi güven karnesi düzenlenmeli. Bu karneler seçmene tarafsız ve karşılaştırmalı olarak açıklanmalıdır.
- Sözünde durmayan siyasetçi artık siyaset yapmamalı(Kültürümüzde Söz namustur)
- Seçimlerde gösterilen adayların mal bildirimleri şeffaf olarak seçmen tarafından görülebilmeli
- Seçimlerde gerginliğe ve kamplaşmaya yol açabilecek söylem ve eylemlerden kaçınılmalıdır.
- Farklı dünya görüşüne sahip olan vekil/paydaşlar birlikte çalışarak halkın beklentilerini karşılayabilmeli. Birlikte çalışma ve kültürü geliştirilerek içselleştirilmelidir.
Atatürk “ Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim” demiş. Bizlerde siyasetçinin dürüst, centilmen, güvenilir ve iyi ahlaklısını sevelim ve onları seçelim” .
Kaynakça:
[1] Y.Tezcan, Çanakkale Savaşında 582.309 Askerin Ayak izleri, Kastas Yayınevi, 2016.