29 Ekim 2010 gününde Cumhuriyetimizin ilanının 87. yıldönümü tüm yurtta büyük bir coşku ile kutlandı. En azından televizyon ve gazeteler kutlamaları böyle haberleştiriyorlar. Ama cumhurun, yani halkın bu kutlamaların ve coşkunun neresinde kaldığı pek göz önüne getirilmiyor.
Sözlüklere bakıldığında, cumhuriyet rejimi cumhurun kendi seçtikleri eliyle kendini idare ettiği rejimin adıdır. Bayram ise neşe, sevinç günü anlamına gelmektedir. Cumhur halkın kendisi olduğuna göre, 29 Ekim gününü ülke yönetiminin bu tarihte halka geçmesi nedeniyle bayram olarak kabul ediyoruz. Ancak, ülkemizde 29 Ekim günlerinde yapılan kutlamaların adına bayram denebilir mi?
Ülkemizin büyük kısmında bu bayram her yıl hemen hemen aynı sahnelerle kutlanır. Bazı şehirlerde kutlamalar stadyumlara alınsa da, çoğunluğunda tören için şehrin büyük bir caddesi trafiğe kapatılır, genellikle alternatif yollar ya yeterince açık tutulamadığından ya da iyi duyurulamadığından cumhurun yola çıkmak zorunda kalanlarına büyük bir trafik işkencesi yaşatılır. Çok sayıda ilköğretim ve lise öğrencisi caddeye dizilir (üniversite öğrencileri artık reşit sayıldıklarından zorla getirilemezler). Gene çok sayıda asker ve polis kutlamaya katılanların güvenliğini sağlamak için önlem alır, vatandaşların belli bölgelere girişi, hatta yaklaşması önlenir.
Önce valilik binasında il valisi tebrikleri kabul eder. İldeki daire amirleri ve sivil toplum kuruluşları yanında, şehrin seçilmiş belediye başkanı ve orada bulunuyorlarsa seçilmiş milletvekilleri de valiyi tebrik ederler. Çünkü Cumhuriyet’in oradaki sahibi halkın kendisi veya seçtikleri değil, yukarıdan atanmış validir. Sonra tören alanına geçilir. Vali, garnizon komutanı ve belediye başkanı askeri bir araçla caddede ilerleyerek halkı selamlar ve bayramını kutlarlar. Burada bayramı kutlanan halkın büyük çoğunluğunu ilköğretim ve lise düzeyindeki okullardan getirilen öğrenciler, tören geçişi sırasında çocuklarını görmek isteyen anne-babalar ve o sırada yolun kapalı olduğunu bilmeden tören alanına gelen ve mecburiyetten ya da meraktan orada bekleyen vatandaşlar oluşturur. Bir de evleri o cadde üstünde olanlar vardır. Bu sırada protokol üyeleri için ayrılan oturma yerlerini boş görüp oturmak isteyen, bu memlekete çok emeğinin geçtiğini düşünen yaşlı vatandaşlar olur. Fakat valiliğin protokol müdürü zamanında olaya müdahale ederek cumhurdan birinin protokol üyeleri için ayrılan yere oturmasına meydan vermez.
Halkın selamlanması ve bayramının kutlanmasının ardından il valisi ilkokuldan beri artık ezberlediğiniz cümlelerle günün anlam ve önemini anlatan konuşmasını yapar. Öğrencilerin gerçek bir heyecan ve coşkuyla okudukları şiirler ve halk oyunları gösterisi ile birazcık bayram havası oluşmaya başlarken geçit törenine geçilir. Askeri bando eşliğinde, en önde askeri birlikler geçiş yapar, peşinden okullarını temsilen sırayla öğrenciler protokolün önünden geçer. Çok zaman öğrencilerin ardından motorlu ve zırhlı askeri araçlar geçit törenine katılır ve son askerin geçmesiyle geçit töreni ve bayram kutlamalarının gündüz kısmı sona erer. Valiliklerce verilen akşam resepsiyonlarından hiç bahsetmeyeceğim.
Bazı şehirlerde havai fişek gösterileri ve İstanbul’da Boğaz Köprüsü’nde ışık şelalelerinin oluşturulması gibi etkinliklerle biraz bayram havası oluşturulsa da, cumhur, yani günün asıl sahibi halk bu törenlerin dışındadır. Bir futbol takımımız Avrupa kupalarında tur atladığında bile o günü bayrama çeviren insanlarımız, belki de halen halk egemenliği sağlanamadığını düşündüklerinden, kendileri de bu törenlerle pek ilgilenmezler. Pek çok kişi için, eğer bir mesai gününe denk gelmişse, o gün bir tatil günüdür.
Çocuk sağlığıyla ilgili yazacak o kadar şey varken bir çocuk hekimi neden bu konuda yazar diye de düşünebilirsiniz. Ancak, meydanlarda ya da caddelerde saatlerce ayakta bekletilen, soğukta üşüyen, yağmurda ıslanan, güneşli günlerde başına güneş geçen; bazen açlıktan, bazen susuzluktan bayılıp düşerken kafasını, gözünü bir yerlere çarpıp tören alanlarındaki meslektaşlarımızın koşuşturmalarına neden olan öğrencilerin, yani cumhurun tören alanındaki en kalabalık temsilcilerinin tamamı çocuklar. Sağlıklı büyümeleri ve yaşamaları bizim asıl görev alanımız olan çocuklar. Cumhuriyet bayramlarını yıllarca anne-babalarımız yukarıda anlatıldığı gibi kutladı, bizler öyle kutladık, çocuklarımız da öyle kutluyor. Bari torunlarımız için bu günü “cumhuriyeti anma resmi günü” olmaktan çıkarıp bayrama dönüştürelim. Cumhurun bayramı olsun.