Hastanelerimize, ileri teknoloji ürünler alınıyor. Bu nedenle, vatandaş olarak memnun olmamız lazım. İster üniversiteler ister devlet hastaneleri ister özel hastaneler olsun, işletmeler, yenilikleri bir an öce getirerek, hastalarını bu yeniliklerden yaralandırmak için birbirleriyle kıyasıya rekabet ediyorlar. Bu yüzden yatırımdan ve masraftan kaçınmıyorlar. Alınan yeni ve teknolojik aletler nedeniyle, daha fazla popüler ve göz önünde bulunacaklarını, hastanelerinin giderek daha çok hasta çekeceğini biliyor ve hesaplarını buna göre yapıyorlar.
CyberKnife, Gamma Knife, Rapidarc ve Trilogy… İleri teknoloji ürünü olan bu cihazlar kanser tedavisinde karşılaşılan pek çok sorunu ortadan kaldırıyor! Tedavi süresini kısaltmaları, iyileşme oranlarını yükseltmeleri ve normal dokuların zarar görmesini en aza indirmeleri, bu cihazların sundukları en önemli avantajlar arasında sayılıyor. CYBERKNIFE(Uzay Neşteri) ile Tümöre Noktasal Darbe
Cyber Knife, radyocerrahi ile güvenli ve milimetrik ışın tedavisi yapan bir cihaz. Bu cihazla, vücuttaki tümörler cerrahi yöntem kadar kesin sınırlarla ortadan kaldırılabiliyor ve bunu yaparken ışınların normal dokuya zarar vermesi minimuma iniyor. (Medimagazin 5.Şubat.2010)
Cyber knife, gamma knife, PET CT, Da Vinci Robotu gibi pahalı cihazlar, hastanelere nasıl alınıyor? Gelin, işin parasal yönlerine de bir göz atalım bakalım.
Tıp fakültesi hastanelerinde bu cihazlar, finansmanı döner sermayeden ödenmek üzere alınırlar. Doğal olarak büyük parasal değerleri olduklarından, ya belli finans kuruluşlarından, kredi sağlanır ya da döner sermaye gelirlerinden ödenmek üzere kredili olarak alınırlar. Kredilerin belli bir süre içinde ödenmesi zorunluluğu olduğundan, tıp fakültesi hastaneleri, cihazın parasını satın aldıkları firmalara ödeyinceye kadar, hastalardan, belli miktarlarda ek ücret talep ederler. Zira bu cihazların satın alma paralarının, hasta başına SGK’nın ödediği ücretlerle ödenmesi asla mümkün değildir.
Madalyonun bir de arka tarafına bakalım.
Bakanlık hastanelerine ise aynı cihazlar devlet bütçesinden ödenmek üzere, Sağlık Bakanlığı tarafından alınırlar. Bu nedenle de, cihaz alımı nedeniyle ortaya çıkan borç, hastanenin değil, Sağlık Bakanlığınındır. Maliye Bakanlığı, o yılın katma bütçesinden Sağlık Bakanlığına, Sağlık Bakanlığı da, cihazı ithal eden firmaya öder. Sonuç olarak, yetmiş iki milyon vatandaşın ödediği vergilerle, bahsi geçen teknolojik ve pahalı cihazlar alınmış olur. Devlet hastanelerinin, cihazın parasını ödeme yükümlüğü olmadığından, hastalardan fark ücreti almasına da gerek yoktur. Bu konulardaki bilgilerim, eksik veya yanlış olabilir. Doğrusunu bilenler lütfen beni düzeltsinler.
Üniversite hastaneleri ise sadece cihazdan istifade edenden fark ücreti alırlar, o da cihazın parası ödenene kadar.
Bakanlık cihazların parasını cihazlardan istifade etsin etmesin, yetmiş iki milyon ülke vatandaşına, tıp fakülteleri ise sadece belli bir süre için, o cihazdan yararlananlara ödetiyor. Hangisi adaletli, hangisi hakkaniyetli, hangisi popülist yaklaşım, artık siz karar verin.
İşte bu nedenle, Tıp fakültelerinde, “cyber knife” gibi, yeni alınmış cihazların ödemelerinde kullanılmak üzere, hastalardan (belli bir süre için) ek ücret alınmasında bir terslik göremiyor insan. Bakanlık hastanesi de, alınan cihazın parasını kendisi ödemek durumunda kalsın. Kredi süresi içinde hangi kaynaklardan bu muazzam parayı ödeyecekler, bir görelim bakalım. Ya da tıp fakültelerine de alınacak olan cihazlar katma bütçeden alınsın, işte o zaman ek ücret sorunu da otomatikman ortadan kalkacaktır.
Devlet hastanelerine, devletin bütçesinden ödenerek, pahalı cihazlar alınıyor, çok iyi. Döner sermayeden kazanıp, kuruşu kuruşuna alınan cihazın parasını ödemek mi, yoksa devletin sırtına yükleyerek bir kuruş ödememek mi, hangisi rantabl, hangisi mantıklı, hangisi etik? En iyisi vatandaş olarak sizler karar verin.