Partiler demokrasinin vazgeçilmez kurumlarıdır!
Demokrasi, “doğrudan demokrasi” ise.
Partiler de doğrudan demokrasiyi içselleştirip kurumsallaştırmışlar ise.
Sivil örgütler de demokrasinin vazgeçilmez dinamikleridir;
Ancak, doğrudan demokrasiyi içselleştirmiş, “demokrat” kimlik oluşturmuş yöneticileri varsa.
Mesleksel misyon taşıyan sivil örgütler de demokrasinin ve bilimin vazgeçilmez yapılanmalarıdır;
Bilimin evrenselliğini içselleştirip üretim sürecine girerlerse.
Çağdaş dünyada parlamentoya katılan bir politikacı, evrensel hukuk bilgisinden ne kadar yoksun ise üreteceği yasaların da o kadar erken değiştirilme ihtimali vardır.
Çağdaş dünyada “demokrat” nitelik taşımayan sivil örgüt yöneticileri ne kadar üretim yaparsa, toplumu yozlaştırma ihtimalleri o kadar yüksektir.
Çağdaş dünyada mesleksel misyon taşıyan sivil örgütler (meslek örgütleri) mesleklerini bilimin, düşüncenin, aklın ışığında ne kadar görmek isterlerse insanlığa o kadar hizmet sunma ihtimalleri vardır.
Tıp dinamik bir süreç izliyorsa yeni buluşlara kapı açabilir.
Hukuk dinamik bir süreç izliyorsa adaletin kapılarını açık tutabilir.
Danıştay kararı bize bunları hatırlattı.
Türk Cerrahi Derneği, Türkiye Cumhuriyeti’nin bilimsel misyon taşıyan 3 bin 500 bilim insanını bünyesinde taşıyan, saygın bir meslek örgütüdür.
Cerrahi Onkoloji Derneği de bilimsel “misyon” taşıyan binlerce bilim insanının “vizyon” gördüğü saygın bir meslek örgütüdür.
Türk Cerrahi Derneği “cerrahi” kavramını yüceltirken, Cerrahi Onkoloji Derneği “cerrahi onkoloji” kavramını yüceltiyor.
“Hocasını aşan” bir felsefeyle evrensel bir süreç işliyor.
Üstüne üstlük kurumsallaşıyor. Bilimsel disiplinlerin birbirini izleyen dinamikleri birbirine ivme kazandıran bir yapılanma gösterirlerse, çağdaş medeniyetin üstüne çıkabilme süreci başlamış demektir.
Bu umudu pekiştiren Danıştay, 18.07.2009 tarih ve 27292 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Tıpta ve Diş Hekimliğinde Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği’nin geçici 10. maddesinde yer alan “Cerrahi Onkoloji” ibaresinin yürütmenin durdurulması; Ek-3 sayılı çizelgesinin cerrahi onkoloji disiplinini genel cerrahi ana dalına bağlı bir dal olarak belirleyen 3. satırındaki düzenlemenin yürütmesinin durdurulması isteminin reddi hakkında, Türk Cerrahi Derneğinin açtığı davayı sonuçlandırdı.
Türk Cerrahi Derneği yöneticilerinin hazırladığı ve iddia ettiği önemli noktalar:
“…Cerrahi Onkoloji disiplinini Genel Cerrahi ana dalına bağlı bir yan dal olarak belirleyen 3. satırındaki (Ek-3 satırındaki çizelgenin) düzenlemenin; “Cerrahi Onkoloji” adı altında yapılan yan dal düzenlemesinin tıp disiplinine uygun olmadığı”
Demek istenilenden şu anlaşılabilir:
“Genel cerrahi tüm cerrahi işlemlerle ilgili bir disiplindir. Onun içeriğindeki yüzde 35-40 oranında kanser vakalarının çağdaş bilimsel gelişmelere göre izleyip geliştiren spesifik bir disiplinin oluşması uygun değildir.
Cerrahi Onkoloji Derneği yöneticileri ise tam da bu durumun uygun olduğunu düşünüyor.
Ayrıca, Türk Cerrahi Derneği yöneticileri “1973 yılında yayımlanan Tababet Uzmanlık Tüzüğü’nde yer alan ve 2002 yılına kadar uygulamada kalan ve 2002 yılında yayımlanan Tıpta Uzmanlık Tüzüğü’nde yer almaması yargı kararı ile eksik düzenleme olarak nitelenen cerrahi onkoloji yan dalına ilişkin düzenlemeyi…” izlemeden mahkemelerimizi meşgul etmeleri “bilimsel yönetim” kavramından uzak oldukları anlamına gelebilir.
“Duygusal yönetimin” bir sonucu olduğuna inandığımız Türk Cerrahi Derneğinin bu girişimine, “bilimsel yönetim”in cevabını veren Danıştay:
“Ek-3 sayılı çizelgenin Cerrahi Onkoloji disiplinini Genel Cerrahi ana dalına bağlı bir yan dal olarak belirleyen 3. satırındaki düzenlemenin yürütmesinin durdurulması isteminin reddine, 15.03.2010 gününde OY BİRLİĞİ ile karar verildi.”
Kararıyla bilimin kurumsallaşmasının yolunu bir kez daha açmıştır.
Danıştayın Sağlık Bakanlığına verdiği kararla gösterdiği yol, başka bir yazının konusu olacaktır.
Sevgi ve saygılar.