Darüşşafaka’nın evlere kadar uzanan bu şefkatli elleri, iki saygıdeğer Cemiyet görevlisine, Kazım Turnaoğlu ve Kutay Demirkol adlı bireylere ait. Bu değerli iki “insan”ın görevleri gereği taşıdıkları sorumluluk ve yaptıkları işlerin çokluğu ve çeşitliliğine karşın, kendilerinden “gömücü” ya da ”mezarcı” diye söz edilmektedir. Oysa, bu görevlilerin lakapları ile bağlantılı olarak yerine getirdikleri mezar ve naaşı gömme ile ilgili işlevleri, verdikleri bir dizi hizmetin sadece küçük bir parçasını oluşturmaktadır.
Bilindiği gibi, Darüşşafaka Cemiyeti 1863 yılında başlattığı eğitim misyonunu örnek alınacak biçimde ve nitelikte yürütmüş ve bugünlere taşımıştır. Bu önemli hizmeti sadece bağışlarla yürüten Cemiyet, eğitim için destek veren bağışçılarını da düşünmüş, 1997 yılında bağışçıların ileriki yaşlarını kimseye muhtaç olmadan geçirebilecekleri Yakacık Rezidans’ını kurarak, bu alanda da ilk ve tek olmayı başarmıştır. Rezidansın bağışçı üyelerine sunduğu hizmetlerin çok beğenilmesi nedeniyle, rezidansta kısa sürede yer kalmadığından, sırasıyla Maltepe, Şenesenevler ve Urla rezidansları bağışçı üyelerin hizmetine sunulmuştur.
Üyeler, bir kereye mahsus olmak üzere yaptıkları bağışla, rezidansta hazır edilmiş olanaklardan ömür boyu yararlanmakta, üyelerin tüm gereksinimleri Cemiyet tarafından karşılanmaktadır. Evindeki konfordan vazgeçememe ve mahremiyetine düşkünlük gibi nedenlerle evinde kalmayı yeğleyen bağışçı üyelere de, hastalık ve ölüm halinde gereken hizmetler götürülmektedir. Öyle ki, tüm güçlüklere karşın evlerinde kalmayı sürdürme ısrarı sonucunda apatik ve kendilerine bakamaz duruma gelen üyelerin, içine düştükleri durumdan, tekrar saygın bir görünüme ve sağlıklı bir duruma kavuşturulmasını sağlamaktadırlar. Bunun için üyeler, nazik bir yaklaşımla ikna edilerek Darüşşafaka’nın Maltepe’deki Özel Bakım Ünitesine götürülerek tıbbi tedavileri başlatılmakta ve kendilerine özel bakım hizmeti verilmektedir. Gözlem, değerlendirme, planlama ve uygulama içerikli işlevler işte bu iki değerli görevli tarafından gerçekleştirilmektedir.
Bağışçı üyenin Cemiyete başvurduğu andan itibaren üyeliğe ve rezidansa kabul edilmesi ve gerektiğinde evinden alınarak Özel Bakım Ünitesine nakledilmesi bir dizi prosedürü ve formaliteyi gerektirmektedir. Bağış yapmaya karar vermiş olan üyenin bağışa yetkinlik ve yeterlilik durumunun psikiyatrist tarafından değerlendirilmesi için ön hazırlıkları planlama; değerlendirmenin yapıldığı sırada oturuma katılma; Cemiyet tarafından hazırlanmış olan sözleşmenin 24 saat içerisinde noter tarafından onaylanması prosedürlerini tamamlama gibi kapsamlı ve yasal içerikli formalitelerin eksiksiz ve yanlışsız bir biçimde tamamlanması yükümlülüğü de bu iki Darüşşafaka görevlisine aittir.
Bilindiği gibi, doğanın en ayrıcalıklı yaratılmış ve en değerli varlığı insandır. Bu yüzden insana verilen her türlü hizmet kutsaldır. Nitelik, kutsallığı zenginleştiren öğelerden biridir. Ölümünden sonra verilen hizmetlerin de yine aynı değerlere koşut verilmesi bir hak, aynı zamanda bir koşuldur. Bu bağlamda, mezar ile ilgili her türlü formaliteyi prosedürler çerçevesinde özenle yerine getiren ve gerektiğinde gömme işlerini de bizzat yapan, yine bu iki saygıdeğer görevlidir. Çalışırken, görevlerine karşı sorumluluk duygusundan kaynaklanan otokontrolü elden bırakmamaları, bu iki değerli insanın Darüşşafaka ruhunu taşıdıklarını ve yaptıklarına bunu yansıttıklarını düşündürmektedir.
Sayın Turnaoğlu ve Sayın Demirkol, üyelerin evlerinde ölümü durumunda, defin işlerinin planlanması yanında evdeki eşyaların hâkimlerle birlikte saptanması, bunların fotoğraflarının çekilmesi, dosyalanması ve üyenin nüfus dairesi ile ilişkisinin sonlandırılması gibi yasal içerikli işlemleri de yerine getirmektedirler.
Anılan görevlilerin yaptıkları işler özet olarak verilmeye çalışılsa da, yazılanlardan anlaşılacağı gibi, bu değerli iki “insan”ın yaptıkları; bilgi, beceri, güçlü sorumluluk duygusu, görev bilinci, otokontrol, vicdan, duyuşsal derinlik gibi değerleri içermektedir. Darüşşafaka ruhu ile meşakkatli, bir o kadar da ulvi görevleri, Darüşşafaka’ya yakışır nitelikte sergileyen, “yüce” nitelemesine tam anlamı ile uyan bu iki zatın verdikleri hizmetler düşünülecek olursa, “mezarcı” ya da “gömücü” yakıştırması ne içerik ne de nitelik bakımından uygun olamaz. Yapılan işlerin çeşidi ve içeriği tükenmişlik sendromunu davet edecek nitelikte olsa da, bu iki görevlinin, yaptıkları işlerden sağladıkları doyumla, kendi kendilerini motive ederek ertesi gün benzeri görevlere aynı manevi güçle dönebilmeleri de örnek alınacak bir özelliktir.
Her ne kadar bu görevliler, başardıkları işlerden sağladıkları itici güçle, kendi kendilerini güdülemede yeterlilik gösterebiliyor olsalar da, başarılı çalışmalarının; gerek hizmeti alanlar, diğer bir deyişle bağışçı üyeler gerekse yöneticiler ve Darüşşafaka çalışanları tarafından farkına varıldığının uygun bir biçimde kendilerine duyumsatılması onları mutlu kılacaktır. Kaldı ki takdir edilmek, zirvedeki görevliler için de insani bir gereksinimdir.