31 Aralık 2007 tarihinde bu köşede “İnsan Hayatının Değeri” üzerine bir yazı yazmış ve “Her hayatın eşit derecede değerli olmadığı” kanaatimi yazıma başlık yapmıştım. http://www.medimagazin.com.tr/authors/sahin-aksoy/tr-her-hayat-esit-derecede-degerli-degildir-72-60-1428.html
Geçen hafta Medimagazin’de çıkan bir yazı üzerine konunun daha derinlemesine ele alınması gerektiği, yoksa yanlış anlaşılmalara neden olabileceği düşüncesi bende hâsıl oldu. Tıp Fakültesi 2. sınıf öğrencileri ile yaptığımız Biyoetik derslerinin ilk konularından birisi olan bu başlığı tartışmadan önce bazı kavram tanımlamaları yapmak ve sorulara cevap vermek gerekiyor. Örneğin; “Değer nedir?” ve “Bir şeyi değerli kılan şey nedir?” Bu soruların alternatifli cevaplarını dakikalarca, belki de saatlerce konuşmak mümkündür, ancak özetle birkaç kelime söylemek gerekirse; ‘Değer’, ‘Mutlak’ veya ‘Görece’ olabilir. Mutlak değer herhangi bir dış değerlendirmeden bağımsız olarak bir ‘şeyin’ zatında (intrinsic) vardır ve bunun miktarı artıp azalmaz. Bu manada insan hayatı değerlidir ve bir mutlak değeri vardır. Aslında bu manada bakıldığında evrendeki her şeyin bir ‘değeri’ vardır.
Ancak yeryüzüne inip topluma karıştığımızda, yani biyolojik bir varlık olmaktan, sosyal bir varlık olma boyutuna geçtiğimizde karşımıza yeni bir ‘değer’ kavramı çıkar ki, buna biz ‘görece değer’ diyelim. Yani referansını özünden değil, çevresinden alan değer kavramı. ‘Görece değer’ dediğimizde herhangi bir şeyin zatında var olan veya o ‘şeyin’ kendine atfettiği değer değil, dış dünyanın ona atfettiği değer anlaşılmaktadır.
Öyleyse, “Herhangi bir varlığı başkası(ları) için değerli kılan şey nedir?” Yani eğer hayat değerliyse onu değerli kılan şey nedir? Her zaman 3 hayat 1 hayattan değerli midir? “Altını kömürden daha değerli kılan özelliği nedir?” Acaba her zaman altın kömürden daha değerli midir? Değer sayılıp ölçülebilen bir şey midir? Ve bunun ölçüsü nedir?
Bu soruları uzun uzun tartışıyor ve kendimizce bir sonuca varıyoruz. Bunların tümünü burada yazmam mümkün değil, ama tartışmanın devamının anlaşılması için şu kadarını yazmak gerekir ki; herhangi bir şeyi başkaları -ve kendi- için ‘değerli kılan şey ona duyulan ihtiyaçtır. Şu anda Van’da sıcak bir soba ve battaniye kadar ‘değerli’ bir şey yok, zira en çok ona ‘ihtiyaç duyuyorlar’, belki yaz olsaydı bunların yerini başka şeyler alacaktı. Aynı şekilde genelde hayatı, özelde de insan hayatını ‘görece değerli’ kılan şey ona duyulan ‘ihtiyaçtır’. Bu kapıdan girerek uzun analiz ve çıkarımlar yapmak mümkün. Bunu da bir sonraki yazıda yapmayı düşünüyorum. Ancak bu yazıda vermek istediğim mesaj: Bazı temel kavram tanımlamaları yapmadan veya ‘derin düşünmeden’ ‘insan hayatının değeri’ üzerine yazılan her yazının ve konuşulan her sözün altı boştur vesselam…
Düzeltme: Bir önceki hafta yazdığım yazı ile ilgili olarak TTB Başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu arayarak yazıda bir bilgi eksikliği olduğunu ifade etti. Yazımda TTB’nin odalardan üye sayısına göre, odaların bütün üyelerden tahsilat yaptığını var sayarak yıllık aidatların yüzde 10’unu Merkeze istediğini yazmış ve bunu eleştirmiştim. Oysa yapılan, Odanın tahsil ettiğini beyan ettiği rakamın yüzde 10’unu Merkez payı olarak talep etmekten ibaretmiş. Düzeltirim…