Tıpta Uzmanlık Kurulu Genel Sekreteri Uzm. Dr. Engin Uçar, Medimagazin’e yaptığı açıklamada, en fazla açık bulunan branşlardan birinin acil tıp uzmanlığı olduğunu belirtmiş. Çok haklıdır. Günümüz itibariyle daha çok sayıda uzman hekimin yetiştirilmesi ve görevi devralması, ancak yeterli iş gücü sağlanıncaya kadar da acil servislerde hizmetin devam etmesi gerekiyor.
Acil servis hizmetinin sürdürülmesinde aile hekimlerinin nöbet tutmasının mümkün olup olmadığı sorulduğunda ise verilen cevap, bir Tıpta Uzmanlık Kurulu Genel Sekreterinden beklenmeyecek kadar yanlış: “Acillerde asistan eksikliği şeklinde adlandırılacak bu sıkıntının rahatlamasının ipucu, tıp fakültelerine alınacak öğrenci sayısının artışıdır.”
Son yıllarda acil servisler ve acil tıp uzmanlığı hakkında alınan idari kararların önemli bir kısmı ne yazık ki yanlışı yanlışla çözmekten öteye gidemedi. Neredeyse tüm eğitim ve araştırma hastanelerinin acil servislerinde pratisyen hekim kalmadı ve acil servisler asistan hekimlere bırakıldı. Hâlbuki asistan hekimler yönetmeliğin tanımına göre “uzmanlık eğitimi gören kişiler” olmalıdırlar. Eğitim görmek yerine günü kurtarma görevi verildiğinden, diğer uzmanlık alanlarından acil tıp uzmanlığının etkinliği ve yararlılığı hakkında olumsuz tepkiler geliyor.
Sorun sadece eğitim ve araştırma hastanelerinde değil. Üniversitelerin acil tıp ana bilim dallarındaki kısıtlı öğretim üyesi sayısı nedeni ile ciddi eğitim eksiklikleri yaşanıyor.
Tıp fakültelerinin sayısının artırılması ve mevcut olanlara daha çok öğrenci almak hekim sayısının artışı olarak görülebilse de, tıp eğitiminin kalitesindeki düşmenin ileride karşımıza daha ciddi sorunları çıkartacağını görmemek mümkün değil.
Kamu Hastaneleri Kurumundan da son zamanlarda acil tıp asistanlarını ve uzmanlarını ilgilendiren önemli yazılar çıktı. Asistan hekimler ikinci basamak hastanelerin acil servisinde de görevlendirilebilecek; böylece ülkemiz genelindeki hastanelerde sunulan acil sağlık hizmetini yerinde müşahade etmesi, mezuniyet sonrası çalışma alanlarını tanıyarak pratik tecrübelerinin artması hedeflenmiş. Öncelikle, hangi eğitim ve araştırma veya üniversite hastanesi acil servisi, ikinci basamak hastanelerin acil servisinden farklı hastaya bakıyor? Günümüzde üçüncü basamak hastanelerde, birinci basamak düzeyindeki hastalara da hizmet verilmiyor mu? Eğitimci olmadan uzmanlık eğitiminin yapılamayacağını herkes biliyor, ancak kurumun niyeti tamamıyla başka. Amaç, acil servislerde çalışacak doktor bulmak olunca, bu şekilde akla mantığa uymayacak teklifler ortaya atılıyor.
Diğer yazı ise sayıya bakılmaksızın acil tıp uzmanlarının gündüz saatleri yerine mümkün oldukça gece nöbet tutmasına ilişkin. Maksat hasta başvuru sayısının arttığı saatlerde çalıştırılacak hekim bulmak. Hatta bazı hastane yöneticileri bu yazı sonrası çalışan acil tıp uzmanlarına baskı yapmaya başladı bile. Hafta içi günlerdeki mesai saati kavramını hiçe sayarak, mesaiyi geceye almak zihniyetinin insani bir yanı yoktur. Mesai dışı saatlerde çalışan gruba hiçbir yıpranma payı vermeksizin talep edilen çalışma düzeni, acil tıp uzmanlığının tercih edilmesi ve uzmanlığın geleceği için tehdittir.
Tıpta Uzmanlık Kurulu Genel Sekreterinin ve Kamu Hastaneleri Kurumunun uzmanlık eğitimini bu kadar değersizleştirerek planlamalar yapması ve kararlar alması kabul edilemez. Asistanları, eğitim alan kişiler yerine hizmet sunan kişiler olarak görmek ve uzmanlara destek olmak yerine baskı altına almak “mobbing” düzeyine kadar ilerlemiştir. Sistemin sorunlarının kök nedenlerini çözmekten kaçınıp, geçici yarar sağlayacağı bile tartışılabilecek uygulamaları tercih etmeye son verilmesi gerekmektedir.