Değişim sürecinde Cumhuriyet ve Anayasa başlığı insanın ve toplumun değiştiğini ve değişimi yaşadığını çağrıştırıyor. Bir toplumsal sözleşme olan anayasaların zamana göre değişen ve çağa göre ihtiyaçlardan kaynaklanan ilkeleri de çağrıştırması beklenir.
Anayasalarda toplumsal sözleşme klasik yaklaşımını gerçekleştirmek için en temel ilke olan “bireyin katılımını sağlamak” “Evrensel Adaletin” gereğidir.
Ancak bireyin katılımını sağlamak, bunu yöntem olarak gerçekleştirmeyle görevli egemenlerin işi gibi görülmektedir. Ne var ki, bireyin katılımını sağlayan bir yöntem uygulanmadan, oluşmuş “egemen güc”ün bunu gerçekleştirmesi mantıklı görünmüyor. Halk iradesini yansıtacak ilkeleri ve yöntemleriyle “nasıl bir anayasa” sorusuna cevap bulan tartışmalara günümüzde Avrupa Birliği sürecinde kaçınılmaz derecede ihtiyaç görülüyor. Anayasa sorununun temelinde, “İnsan Hakları”nın varlığı-yokluğu, yetmezliği, yozlaştırıldığı, yönlendirildiği gerçekleri yatmaktadır.
Aslında konuya yaklaşımda insan (demokrat insan, yaşantısında demokrasiyi yansıtan insan, katılımda demokrasiyi yaşatmaya çalışan insan), her zaman ve mekanda birinci faktördür.
Demokrat olmayan insandan demokrasi gelişemeyeceği gibi, demokrasi olmayan bir yapılanmada “katılımı gerçekleştirmek” beklenemez.
12 Eylül sürecinin şekillendirdiği bir anayasanın toplumsal tahribatını analiz etmeden geliştirilen “28 Şubat süreci”, derin devlet olarak algılanan üst düzey bürokratların görünmeyen sözleşmelerinin bir ürünüdür. Gerçek ele alınması gereken süreç 12 Eylül sürecidir. 28 Şubat süreci karşılıklı rant kazanma operasyonudur.
12 Eylül anayasası toplumumuzdaki tüm sorunların esasını oluşturuyor. Bu anayasadan yararlanarak hayatını süsleyen sadece örgütlü siyasi partiler ve onların demokrat olmayan kimlikli yöneticileridir. Bunun en açık örneği, parti menfaatlerine ters düşen durumlarda anayasayı öne çıkarmalarıdır.
Toplumun her kesiminin dinamizmini temsil eden insanların, gençlerin, işkenceden geçirildiği ortamda, daha işkenceler devam ederken 12 Eylül anayasası oylanmaya açılmıştır. Böylece insanlara yüzde 92 gibi bir oranla halen açıklanması ve tartışılması yasak olan bir dokunulmazlık maddesiyle kabul ettirilmiştir. Daha da önemlisi bu anlayışı koruyacağına yemin eden politikacıların kelimeleri bile yozlaştıran adil düzen ya da düzen değiştirme mesajlarının devam etmesidir.
Batı kökenli liberal anayasaları örnek aldığını iddia eden sistem, demokrasilerin vazgeçilmez unsurları olan partilerin “anti-demokrat” yapılarıyla, kişiyi siyasal iktidara karşı koruma yerine siyasal iktidar için kişiyi kullanma ve sömürme amacını meşrulaştırmayı gerçekleştirmişlerdir.
12 Eylül anayasası ideolojik bir anayasadır. İdeolojisi devletçiliktir. Devletçilik ideolojisini benimseyen ve besleyen sağda ve solda partiler vardır.
Solda, bunu dünya görüşü olarak benimseyen partiler vardır. Sağda, bunu dünya görüşü olarak yaşayan partiler vardır, ayrıca partiyi kendi devleti ve malı gibi gören partiler vardır. Sonuçta devletçi partilerden devletçi anayasalar yapılmakta ve korunmaktadır. Bu anayasayla birey, toplum, parlamento, yargı, bağımsız olamaz.
Yetkili ve sorumlu bireyin bağımsız bir yöntemle seçeceği cumhurbaşkanının yürütmenin başında olması yetki ve sorumluluğu birlikte taşımasını sağlayacaktır. Her anayasa değişikliği gündeme geldiğinde Türkiye’nin şartları, olağanüstü haller, devletin ali menfaatleri ileri sürülerek usulle ilgili kurallara önem verilmekte ve otorite lehine, özgürlük aleyhine devletçi bir yaklaşımla metin ele alınmakta ve tamamlanmaktadır.
Sonuçta bireyi dışlayan, devletçiliği ve otoriteyi koruyan bir anlayışla yönetimler yönlendirilmektedir.
Fikir ve inanç özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü, teşebbüs özgürlüğü gibi temel konularda bu özgürlükleri koruma yerine otoritelerin yetkilerini korumayı felsefe edinerek işe başlanmaktadır. Bu anayasa bu felsefesiyle sivil örgütlenmeyi köreltmiş, demokratik bir neslin gelişmesini dumura uğratmıştır.
Devletle vatandaşın arasını açmış, görevini ortadan kaldırmış, illegaliteye ortam hazırlamış, çeteleşmeyi kolaylaştırmıştır.
Birbirine güvenmeyen bireyle devlet ilişkisi oluşturmuştur. Anayasa bireyin, toplumun ve dünyanın gerisinde kalmıştır. 2005 yılında gerçekleştirilmiş sivil anayasayla cumhuriyeti kutlamak umuduyla…
Cumhuriyet Bayramı’nız kutlu olsun.
24
önceki yazı