Sağlık alanında pek çok ilki yaşadığımız bir dönemdeyiz. Bu düzenlemeler her ne kadar sağlık alanındaki kötü uygulamaların önüne geçilmesi amacı ile yapılmakta ise de uygulamalarda pek çok sıkıntıyı da beraberinde getirmektedir.
Örneğin; diş hekimliğinin protetik diş tedavisi alanında hastalarımızdan herhangi bir ücret talep etmeksizin protezlerinin yapılması iyi niyetli bir düşünce olarak başlamış, ancak dental laboratuvarlardan ihale usulü hizmet alımı sonucu pek çok sorun yaşanmıştır ve yaşanmaktadır.
Bu konu ile ilgili kaygılarımızı daha önce dile getirmiştik, ancak bugün yaşanmış sorunlar ile karşı karşıyayız ve önümüzdeki tablo; hastalarımıza hekime bağlı olmayan etmenlerle optimal sağlık hizmeti kazandıramamanın verdiği huzursuzluktur.Şöyle ki; hastamız gelip tedavi talebinde bulunuyor, siz hekim olarak üzerinize düşen tedavi türünü başarı ile gerçekleştiriyor ve hastanın işini protezinin yapımı için hizmet satın aldığınız laboratuvara gönderiyorsunuz, ancak laboratuvarınız size gerek kullandığı malzemeler ve teknoloji; gerekse de etik hizmet anlayışı çerçevesinde bırakın üst kalitede, temel düzeyde olması gereken bir hizmet bile sunamıyor ve siz ne kadar uğraşsanız, öğretseniz, hatırlatsanız da gelen iş özellikle de diş hekimliği fakültelerine yakışmayacak kadar vasat kalitede önünüze sunuluyor.
Oysa, hani ihale sırasında kuruma bu temel gereksinimleri karşılayacağına ilişkin taahhüt vermişti? Siz bunu hastaya açıklamaya çalıştıkça hastanın hekime, kuruma güveni sarsılıyor ve sizi suçluyor. Ortada asıl suçlanması gereken muhatap yok. Aslında ortada suçlanması gereken bir durum bile olmamalı. Hastalara elbette sağlık hizmetini ücretsiz verelim, ancak bunu doku uyumu olmayan, kötü malzemelerle değil; belirli gerekleri karşılayan doku uyumlu ve sağlıklı malzemeler ve teknolojilerle sunalım. Çünkü bugünkü koşullar altında sunulan sağlık hizmetinde kullanılan malzemeler “Azdır bedeli, vardır bir illeti” atasözümüzü hatırlatır niteliktedir.
Bu durumun diğer bir yönü de, temel tedavi gereklerinin ötesinde günümüz koruyucu diş tedavisi anlayışı ile gelişmiş teknik ve malzemelerin hastalara seçenek olarak gösterilememesidir, çünkü Sağlık Uygulama Tebliği bu gelişmelere paralel seyretmemektedir. Hasta olarak siz, geçmişte kalan teknolojiye bağlı tedavi yanı sıra güncel ve koruyucu seçeneğiniz olduğunu bilseniz ve onu talep etseniz ve doktorunuz size “Ne yazık ki bu tedavi türü karşılanamıyor ve yasa gereği sizden para talep edilmeksizin hizmet vermekle yükümlü olduğumuz için bu tedaviyi size sunma bilgi ve deneyimimiz olmasına rağmen sunamamaktayız” dese nasıl hissederdiniz? Dahası, böyle bir diyaloğa gerek var mıdır? Hastaya tedavisini seçme hakkı neden sunulamamaktadır? Hasta ve hekim karşı karşıya getirilmekte, bu tür yorucu görüşmeler ile iş gücü ve motivasyon kaybına neden olunmaktadır.
Üniversiteler yeni teknolojilerin uygulama öncüleri olarak hizmet veren kurumlar olduğu halde bunların uygulayıcısı olmaktan dolaylı olarak alıkonularak hem tedavi hizmetlerinin hem de eğitim araç-gereçlerinin çağın gerisinde kalması gibi bir durumla başbaşa bırakılmaktadır. Hastanın sağlığı için Hipokrat’ın “Önce zarar verme” öğretisini her an hatırlayarak tedavilerimizi yürütür iken, bu koşullar altında bazen hastanın mevcut durumuna dokunmamak bile en iyi tedavi sayılmaz mıdır? Kaliteli sağlığın egemen olduğu güzel bir gelecek için hem hastalarımız hem de hekimlerimiz açısından gerekli düzenlemelerin bir an önce yapılması dileklerimizle sağlıklı günler diliyorum.