6 Şubat depremleri hepimizi derinden yaraladı ve tarifi imkansız ağır kayıplara yol açtı. Deprem son derece karmaşık bir doğa olayı ve dolayısıyla bir çok disiplinin ilgi alanı içinde. Yaşadığımız coğrafya nedeniyle tam bir deprem ülkesiyiz. Birkaç yıl geçmiyor ki yıkıcı bir deprem yaşamayalım. Tabii ki her depremden sonra medya Jeoloji, jeofizik ve inşaat hocalarından bilgi alıyor ve böylece halk da merakını gideriyor. Depremden sonra bazı hocalarımız uzun süre ekranda kalıyor ve iş artık deprem-bilim magazinine dönüşüyor. Yine böyle günlerden geçiyoruz. Bilim insanlarının halkı doğru bilgilendirmesi gerekir çünkü bu da bir sorumluluktur. Ancak bunun ölçüsünü kaçırmamak gerekiyor. Hele ki her şeyi bilen profesör sıfatını aldınız mı çok fena. Sanki bugünlerde de buna doğru gidiyoruz. Siyasetçiler medya üzerinden halkın önünde tartışırlar. Siyasetin doğasında bu vardır. Ama bilim insanlarının açık olmasa da halkın önünde tartışma, üstü örtülü de olsa en iyi ben bilirim havasına girmesi çok tehlikelidir ve bilimin dejenerasyonuna yol açar. Bu nedenle profesörlerin deprem konusundaki bilgilendirme çabalarını abartmamaları ve medyanın parlak ışıklarına yenik düşmemeleri gerekir. Bunu söylüyorum ama üzülerek belirtmek zorundayım ki maalesef medyanın parlak ışıkları profesör de olsa içine çekiyor insanları. Üç beş gün konuştuk yeterli diyemiyor kimse. Bunu diyemeyince tekrarlar ve polemikler başlıyor. Bu durum halka doğru bilgi verelim kaygısıyla başlayan süreci halkın kafasını karıştırma sürecine dönüştürüyor. Buna etik diyebilir miyiz bilemiyorum. Peki profesörler zorla mı susturulsun sorusunun cevabı ise asla. Profesörlerin her biri kendi otokontrol mekanizmasını çalıştırıp, duracağı yere kendisinin karar vermesi gerekir. Resmi rakamlara göre can kaybının 30 binleri geçtiği bugünlerde gerekli gereksiz çok konuşmak, her uzatılan mikrofona heyecanlanmak bilim insanının sorumluluğunun dışındadır. Çünkü söylenen sözlerin cımbızlanması ve yanlış kullanılması ihtimali çok kuvvetlidir. Bu da toplum indinde bilim insanına ve bilime olan güveni sarsacaktır. Yerbilimleri zor ve karmaşık bir alan olup, işin doğası gereği bazı konular tam açıklığa kavuşmamış üstünde araştırmalar devam etmektedir. Bu nedenle, bilimsel tartışmalara medya üzerinden girmek çok tehlikeli. Ayrıca toplumun deprem konusunda ajite olduğu bugünlerde daha da dikkatli ve itidalli olmak gerekiyor.
Deprem ilk olduğunda konu ile ilgili bilim insanlarının açıklama yapmaları ve toplumu bilgilendirmeleri beklenir ve yapılmalıdır. Devamında saha gözlemlerine dayanan yorumlar da paylaşılır kuşkusuz. Ancak daha ötesi polemiğe götürür ki sorun tam da burada başlıyor. İnsanlar canıyla uğraşırken, geriye kalanlar korku yaşarken polemik içine düşmek son derece zarar verici bir hal almaya başlar. Öncelikle depremle ilişkili bilim dalları arasında sonrasında da kişiler arasında tartışmaları 1999 depremlerinden sonra yaşamıştık. Şimdi de benzer gidişat var gibi. Kuşkusuz her hocamız çok kıymetli birikimlere sahip. Ancak medyanın beklentilerine karşı aşırı hızlı hareket edince bazen hatalı bazen de maksadını aşan problemler yaşanmaya başlıyor. Örnek vermek gerekirse kaya çığının yanardağ, heyelanın yüzey kırığı veya rift olarak yanlış ifade edilmesi gibi. Bununla birlikte aşırı medyatik olunca sürekli nerede deprem olacak soruları başlıyor ki bu daha sorunlu bir durum. Ağızdan çıkan her fay ve şehir böyle zamanlarda insanları korkutabiliyor. İnsanlar korkmasın diye deprem olmayacak demek de doğru değil. Bu nedenle toplumu doğru bilgilendirme sorumluluğunu yerine getirmek gerekli ancak aynı bilgiyle sürekli televizyonlarda konuşmak hatalı ve güven sarsıcı.
Yerbilimci hocaların neredeyse tamamına yakını aktif faylardan söz ederken MTA’nın onlarca yıl uğraşarak hazırladığı Türkiye Diri Fay Haritasını kullanırlar ve gördüğüm kadarıyla bu harita hiç yanılmadı. Bu nedenle MTA’nın hakkını hiç teslim etmemelerini de haksızlık olduğunu vurgulamak gerekir.
Özetle, hocalarımızın depreme dair bilgilendirme çabalarını genel olarak doğru bulmakla beraber bunun ölçüsünü tutturamadıkları zaman haksızlıklara uğrayabileceklerini ve üzülebileceklerini tahmin etmek çok zor değil. Hele çağımızda sosyal medyada linç edilmek hiç uzak ihtimal değilken.
2 yorum
Kıymetli hocam bu değerendirmeniz tamamenkatılıyorum ve hemen hemen her konuda medya/akademik camia için geçerli. Kıymetli değerlendirmeniz için teşekkür ediyorum. Telefon numaranızı almak ve görüşmek isterim. Selam ve saygılarıma
ismim Mustafa murat
ULİSAM Başkanı olarak görev yapıyorum.
http://www.ulisam.org
Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Araştırmalar Merkezi
0.532 623 97 37
Yazının ana fikri jeolog hocaların çok konuşmaları halinde üzüleceklerini vurguluyor. Oysa konuşanların hatası sadece uzun konuşmaları değil, aynı zamanda depremle ilgili öngörülerinin asla gerçekleşmediğidir. Bu konu kamu oyunda farkedilememektedir. Oysa neler söylediler şimdiye kadar…Notlarımda var. Konuşanların yüzüne söylemek isterdim.